Pembe, Prensesli ve puantiyeli...

Her şey ansızın oldu, bir sabah her şeyin pembe ve prensesli olduğu bir dünyaya uyandık.

Pembe, Prensesli ve puantiyeli...

2 yaş 4 aylık kızımın babası bir Pazar sabahı şaşkın, içinden çıkmayacağı genetik kodlarına yazılmamış bir durumla karşı karşıya.

Elinden tutmuş Ladin’i yetkili merciye, bana teslim ediyor. Birkaç dakika önce Ladin babasına Kanyon’a gitmeyi teklif etmiş: “Ayabakı denemem lazım da” demiş.

Babanın ağzı bir karış açık kalsa da buraya kadar durumu elinden geldiğince idare etmiş. Ama Ladin’in aklında belli bir ayakkabı olduğu anlaşılınca, babada ipler kopmuş.

Kızımı, acil servise getirir gibi bana teslim ederken, suratında az önce kucağına bir uzaylı bırakılmış gibi bir ifade var: “Ben hayatım boyunca bir ayakkabıyı bu kadar ayrıntılı tarif etmedim, galiba ben zaten hiç ayakkabı tarif etmedim” diyerek, aynı şokta ifade ile odadan çıkıyor. Bundan sonrasını belli ki ana kız halletmemiz gerekiyor. 

Anlat bakalım diyorum. Okuldaki bilmem kimin, bilmem nesinin bir ayakkabısı varmış. “Annecim pembe ve kenarları çızgıli, bağcıkları var ve üstünde prenses resmi var ve pensesin saçları sarı ve kıyafeti puantiyeli ve... “ Tarif uzayıp gidiyor... Birazdan degaje, biye ve pili kelimelerini kullanacak diye çok korkuyorum.

Bu sefer dertli dertli ufka dalma sırası bana geliyor. Çocuk kıyafeti satan mağazaların 3 yaş sonrası bütün kıyafetlerin neden; simli, pullu, allı güllü olduğunun o zamana kadar yaşamadığım idrakini yaşıyorum.

Pembe, Prensesli ve puantiyeli... - 1

Daha bir kaç ay önce güzellik algısı üzerine bir program yapmışım. Bu algının nasıl çocuk yaşta çok kötü yönlendirildiğini, kız çocuklarının nasıl daha el kadar çocukken güzellik endüstrisinin bir kurbana olarak yetiştiklerini anlatmışım.

Kadınların, kendi ten rengi ile bile barışık olmadığı çok zor bir hayata kodlandıklarından dem vurmuşum.

Bunu çağdaş ve gönüllü bir köleliğe dönüştüğünü söylemişim. Barbie’nin bu konuda oynadığı rolü anlatıp, bu oyuncağı yerden yere vurmuşum. Ve şimdi korkarım Barbie’li bir ayakkabı almak üzere, bir alışveriş merkezinin yolunu tutuyorum. 

GENLERİNDE Mİ VAR ÖĞRENİYORLAR MI?
2 yaşında bir çocuk bu işlere girişince herkes hep bir ağızdan; “genlerimizde var işte” diyor.

Bu kadarının genlerimizde olduğundan ben bir hayli şüpheliyim. İki yaşında bir çocuk bu kadar kısa zamanda bunlardan ne kadarını etrafından öğrenmiş olabilir ki diye düşünülüyor.

Halbuki onlar için öğrenme dünyaya gözlerini açtıklarında başlıyor ve bizim için hiçbir önemi olmayan soluduğumuz hava haline gelmiş ayrıntılar onlar için çok büyük öğrenmelere dönüşebiliyor.

Ladin büyüdükçe anlıyorum ki çocuğunu aslında hiçbir zaman sadece sen yetiştirmiyorsun, içine doğduğu toplum hem senin üzerinden hem başka mekanizmalarla çocuğu şekillendiriyor. Hem de sandığından çok daha fazla.

Zaten kızımı erkekleştirmeye niyetim yoktu ama onu güzellik endüstrisine de tüketim kaçıklığına da kurban vermeyi istemiyorum. Aşağıdaki video yine güzellik endüstrisinden bir reklam ama çok gerçekçi.


Artık ne giydiğine karışmak ne haddimize !!! Arada belki kaydıraktan kayarken bu elbise ile rahat edemezsin diyorum. “O zaman ben bugün kaydıraktan kaymam. Ne dersin?” diyor. Verilecek tek cevap; “sen bilirsin” oluyor.

Pembe, Prensesli ve puantiyeli... - 2



Ayakkabıcıda dünyanın en rahatsız tabanı en kötü ve tabi ki en kokoş ayakkabısını giyip, acı içinde olduğu halde seke seke yürüyüp ‘’bunlar bana oldu anne, çok rahat anne’’ diyebiliyor.

Yapabileceğiniz tek şey; en az onun kadar süslü ama rahat edebileceği ayakkabılar bulmak için yoğun bir mesai harcamaktan başka bir şey olmuyor.

Şimdiye kadar sadece bir kere Ladin’in beğendiği ve almak istediği bir oyuncağa “bunu alamam bu çok çirkin bir şey” diye ani bir tepki verdim. Oyuncağı değil onun beğenisini aşağıladığımı, küçük kızımın gözlerinde gördüm.

Hasıl-ı kelam, artık öğrendi mi genlerinden mi geldi bilmiyorum. Ama kızım şu anda giyim kuşama süse püse bir düşkünlük yaşıyor ve haklı bile olsa herhangi bir kaygıyla onu onaylamaz davranmanın, onu incitmekten başka bir işe yaramayacağını biliyorum.

Konu hakkında kafamda süre gelen entelektüel mesaiyi ve korkuları bir kenara bırakıp, çocuk ayakkabısı satan sitelerde sörf yapıyorum. Pembe, puantiyeli, prensesli ve rahat ayakkabılar bulmak üzere.

Esra Sert'in "Acemi Anne" köşesini Facebook'tan takip etmek için tıklayın.




Sayfa Yükleniyor...