Terk edilen güzeller

Varlıklarını sürdürme yetisiyle donanmış böcek yumurtaları, anne-babaları onları nereye bırakırsa bıraksın, yaşama sıkıca tutunup çatlıyorlar. National Geographic Türkiye'den...

Terk edilen güzeller

Çoğu zaman kendimizi kandırırız. Bu Dünya bizim diye düşünürüz, ama aslında onlara ait.

Türlerini saymaya daha yeni yeni başladık. Nerede olursak olalım bir ağaç kütüğünü hemen her kaldırdığımızda yenileri çıkıyor ortaya.

Biri diğerine benzemiyor. Aramızdaki uzaylılar gibi görünüyorlar, ama araya mesafe koyup bakıldığında tuhaf olan, onların daha olağan yaşam tarzlarına yabancı olan biziz aslında.

Omurgalı canavarlar gelip geçerken, böcekler çiftleşmeye, yumurtadan çıkmaya ve hep olduğu gibi her bataklık, ağaç ve toprak parçasını mesken tutmaya devam etti. Dinozorlar veya memeli hayvanlar çağından söz ediyoruz, ama ilk hayvan karaya çıktığından beri her çağ, mantıklı tüm ölçütler çerçevesinde böcekler çağı da oldu. Böcek türleri dünyamızın tuzu, biberi. Böcekleri neyin farklı kıldığını kısmen biliyoruz. Diğer hayvanlar, torunlarının torunları olan ve hâlâ yavrularına yiyecek taşıyan, onları korumak için dövüşen çoğu kuş, sürüngen ve memeli hayvan gibi yavrularına bakardı. Böceklerse bu eski gelenekleri büyük oranda terk edip daha modern bir yaşam tarzını benimsedi. Böcekler daha sert yumurtaların yanı sıra, bazılarının yumurtalarını yerküre dokularının dahiline yerleştirmede kullandığı, yumurtlama tübü denilen özel bir uzantı geliştirdiler. Her taşın altından çıkıyorlar. Bir parça odun kırın; karşınızdalar. Üstelik sadece orada da değil. Kuşlar yuva yapmak için iyi bir yer bulma mücadelesi verirken, böcekler her şeyi -bir tahta parçası, yaprak, toprak, su, hatta (ve özellikle) hayvan bedenlerini- yuvaya dönüştürme becerisi geliştirdiler. Böceklerin çeşitliliği ve başarısını garantilemiş olan tek bir özellik varsa, o da yavrularını bıraktıkları yer neresi olursa olsun, hemen her zaman, o yavruların sağ kalması.

Tabii yumurtaları sayesinde. Böcek yumurtaları önceleri sade, pürüzsüz ve yuvarlakken, 300 milyon yıl boyunca böceklerin saltanat sürdüğü yerlerin çeşitliliği arttıkça onlar da farklılaştılar. Bazı yumurtalar toprağa benziyor. Bazılarıysa bitkileri andırıyor. Böcek yumurtası bulduğunuzda, başta neye baktığınızı bilemeyebilirsiniz. Olağandışı biçimlere sahipler, süsler ve aygıtlarla bezeliler. Bazı yumurtalar suyun içinden yukarıya uzattıkları uzun tüplerle solunum yapıyor. Bazıları ipeksi saplardan sarkıyor. Bazılarıysa rüzgârla sürükleniyor veya sineklerin sırtında yol alıyor. Taşlar kadar rengârenkler; turkuvaz, kayrak ve kehribar tonlarına bürünüyorlar. Dikenler kadar noktalar, sarmallar ve çizgiler de yaygın. Ama böcek yumurtalarının temel işleyişi de diğer yumurtaların işleyişi gibi. Yumurta hâlâ annenin içindeyken kabuğunu geliştiriyor. Burada sperm, yumurtanın bir ucundaki mikropil denilen açıklığı bulup içinden yüzerek geçmek zorunda. Spermler bu şansı yakalamak için annenin içinde, bazen yıllarca bekliyor. Her yumurtayı bitkin ama muzaffer bir sperm döllüyor ve bu birleşmeyle, rahme benzer bir zarın içine yerleşmiş bir hayvanın farklılaşmamış başlangıç modeli ortaya çıkıyor. Göz, anten, ağız aletleri ve geri kalan her şey, burada oluşuyor. Oluşurken de canlı yumurtadaki içinden oksijenin içeri ve karbondioksitin dışarı yayıldığı aeropilleri kullanarak solunum yapıyor. Tüm bunların normalde bir ham şeker zerresinden büyük olmayan bir yapının içinde eşzamanlı olarak gerçekleşmesi, inanılmaz olduğu gibi sıradan. Ne de olsa dünyada bugüne dek yaşamış hayvanların çoğu, işe bu şekilde başlamıştı.

Devamı National Geographic Eylül sayısında...


Sayfa Yükleniyor...