İsviçre’nin Ankara Büyükelçisi Raimund Kunz, İsviçre'deki "minare referandumu"yla ilgili NTV’nin sorularını yanıtladı.
Büyükelçi Kunz, özetle şunları söyledi:
“Referandumun sonucu, İsviçre halkının kararıdır. Bu öneri bir grup vatandaş tarafından yapıldı, devlet tarafından sunulmadı. Hükümet, bu girişime karşıydı. Seçmenlere “hayır” yönünde oy vermeleri çağrısı yapıldı. Dini gruplar da karşı oy verme çağrısı yaptı.
Bu İslam’a, Müslümanlara karşı bir oy değil. Onların dinlerine, dua etmelerine karşı bir oy değil. İsviçre’de camiler zaten var. Müslümanlar dinlerinin gerektiğini yapabilecekler, bu gelecekte de değişmeyecek.
Bu referandum sonucu korkuların bir yansımasıdır, güvenliksizlik duygusunun yansımasıdır. Tartışmalı konuları tartışma arzusudur. İslam ya da yabancı düşmanlığı olarak algılanmamalıdır.
Yasak bir an önce hayata geçebilir, uygulanabilir durumdadır. Sürecin yargı takibi söz konusu olabilir. Strasbourg’daki mahkemeye başvuru olabilir.
Müslümanların kaygılarını anlıyoruz. Tepkileri dikkatlice dinliyor ve hükümete iletiyoruz. Bu tepkiler dış politakımızın değiştirmemize neden olmayacak. Müslüman ülkelerle diyalog yönündeki politikamız devam edecek. Hükümet, dini gruplarla diyaloğu geliştirecek.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tepkilerini anlıyorum. Türkiye’yle bu diyaloğu devam ettireceğimizi ümit ediyorum.
Önümüzdeki gelişmeleri öngöremiyorum ancak Müslüman ülkelerle diyalog kurmak ve belirsizlikleri ortaya çıkarmak için elimizden gelen herşeyi yapacağız.
Referandum anayasal bir haktır. Yurttaşların anayasa öneriler bulunmak hakkıdır. 100 binden fazla imza olunca referandumun gerçekleşmesi zorunludur. Ordunun kaldırılması için daha önce girişim de oldu. İmzalarla teyit edilirse referandumun gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Kasım’daki kampanya başlamadan önce hükümetin farklı kurumlarına haber vermiştik. Basına, milletvekillerine referandumu anlatmak için çalışmalar yürüttük. Benzer diplomasi trafiği yürütmek için şimdi de adımlar atıyoruz.“
Büyükelçi Kunz, özetle şunları söyledi:
“Referandumun sonucu, İsviçre halkının kararıdır. Bu öneri bir grup vatandaş tarafından yapıldı, devlet tarafından sunulmadı. Hükümet, bu girişime karşıydı. Seçmenlere “hayır” yönünde oy vermeleri çağrısı yapıldı. Dini gruplar da karşı oy verme çağrısı yaptı.
Bu İslam’a, Müslümanlara karşı bir oy değil. Onların dinlerine, dua etmelerine karşı bir oy değil. İsviçre’de camiler zaten var. Müslümanlar dinlerinin gerektiğini yapabilecekler, bu gelecekte de değişmeyecek.
Bu referandum sonucu korkuların bir yansımasıdır, güvenliksizlik duygusunun yansımasıdır. Tartışmalı konuları tartışma arzusudur. İslam ya da yabancı düşmanlığı olarak algılanmamalıdır.
Yasak bir an önce hayata geçebilir, uygulanabilir durumdadır. Sürecin yargı takibi söz konusu olabilir. Strasbourg’daki mahkemeye başvuru olabilir.
Müslümanların kaygılarını anlıyoruz. Tepkileri dikkatlice dinliyor ve hükümete iletiyoruz. Bu tepkiler dış politakımızın değiştirmemize neden olmayacak. Müslüman ülkelerle diyalog yönündeki politikamız devam edecek. Hükümet, dini gruplarla diyaloğu geliştirecek.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tepkilerini anlıyorum. Türkiye’yle bu diyaloğu devam ettireceğimizi ümit ediyorum.
Önümüzdeki gelişmeleri öngöremiyorum ancak Müslüman ülkelerle diyalog kurmak ve belirsizlikleri ortaya çıkarmak için elimizden gelen herşeyi yapacağız.
Referandum anayasal bir haktır. Yurttaşların anayasa öneriler bulunmak hakkıdır. 100 binden fazla imza olunca referandumun gerçekleşmesi zorunludur. Ordunun kaldırılması için daha önce girişim de oldu. İmzalarla teyit edilirse referandumun gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Kasım’daki kampanya başlamadan önce hükümetin farklı kurumlarına haber vermiştik. Basına, milletvekillerine referandumu anlatmak için çalışmalar yürüttük. Benzer diplomasi trafiği yürütmek için şimdi de adımlar atıyoruz.“