Haddam: Öcalan’ın binasında Türk ataşe vardı

Suriye eski Devlet Başkan Yardımcısı Haddam, Abdullah Öcalan’ın Şam'da ikamet ettiği binada Türk Askeri Ataşesi’nin de kaldığını söyledi.

Hafız Esad’a 21 yıl süreyle Cumhurbaşkanı yardımcılığı yapan Suriye eski Devlet Başkan Yardımcısı Abdülhalim Haddam, Esad ölünce anayasaya göre bir süre vekâleten Cumhurbaşkanı oldu. Beşar Esad’ın yaşı nedeniyle Cumhurbaşkanı olmasını engelleyen anayasa maddesinin değiştirilmesini onaylayarak 34 yaşında Cumhurbaşkanı ve Silahlı kuvvetlerin başına gelmesini sağladı.

Ancak sonrasında ülkeden sürgün edildi. Şu an sıkı güvenlik önlemleri altında Lüksemburg’ta yaşayan Haddam, Hürriyet gazetesinden Muammer Elveren ile görüştü.

Görüşmede PKK ve Öcalan’ın Suriye’den gönderilmesiyle ilgili şunlar konuşuldu;

“Öcalan’ın Suriye’ye gelmesi, Türkiye’nin baskısıyla Suriye toprakları dışına çıkarılması ve Suriye’nin denetimindeki Beka vadisindeki PKK kampının kapatılması ile ilgili kararlar nasıl alındı? Dış politikadan Sorumlu Başkan Yardımcısı olduğunuz için o süreci anlatır mısınız?

Aslında dediğiniz gibi zamanı değil ama anlatayım. Çünkü Öcalan’la bu görüşmeleri ben yaptım. Bu konuda Suriye’den ayrıldıktan sonra bazı açıklamalar yapmıştım. Abdullah Öcalan’ın Temmuz 1979 da Suriye’ye yerleşmesinde Hafız Esad’ın Aralık 2004 te ölen kardeşi Cemil Esad önemli rol oynadı. Ben Başkan yardımcısı olarak dış politikadan sorumlu olduğum için karşı olduğumu söylemiştim. Buna rağmen Cemil Esad’ın Öcalan’ı Türkiye’ye karşı kullanmak için Suriye’ye getirdiğini sanıyorum.

Cemil Esad, Öcalan’la çok samimiydi. Hafız Esad Abdullah Öcalan ile direk görüşmüyordu ama Suriye’de bulunduğu süre içinde Öcalan ile ilgili bilgileri muntazam bir şekilde Cemil Esad’tan alıyordu. Cemil Esad’ın bazen çok tuhaflıkları olurdu o aralar Alevileri desteklediğini göstermek amacıyla başına yeşil bir bant bağlar ve kendini Hazreti Ali’nin oğlu Hüseyin’in varisi (halefi) olarak tanıtırdı. 80 li yıllarda ‘El Murtaza’ adlı Alevi teşkilatını da o yönetiyordu.

TURGUT ÖZAL FAKTÖRÜ
PKK ve Öcalan’dan dolayı Suriye-Türkiye ilişkileri çok gergindi. Turgut Özal başa geldiğinde Türkiye’nin, PKK ve Kürt meselesine el atarak çözüm aramaya başladığı bilgilerini aldık. Suriye topraklarında PKK ve Öcalan’ın faaliyetlerini durdurması için bizimle ilişkiye geçildi. Bu konuda iki ülke arasında Eylül 98 den önce çözüm bulunacağı konusunda bir anlaşmaya varıldı ama maalesef yürümedi. Devlet Başkanı Hafız Esad’ta önce bu anlaşmaya karşı çıkmadığı halde sonra nedenlerini bilmediğim gerekeçelerle vazgeçtiğini söyledi.

NECMETTİN ERBAKAN’IN GİRİŞİMLERİ
1996 -1997 yılları arasında Başbakan olan Necmettin Erbakan, danışmanları vasıtasıyla Lübnan’da faaliyet gösteren ve başkanlığını Faysal Mevlevi’nin yaptığı Sünni hareketi olan ‘Cemaat-i İslami’ ile ilişkiye girerek Türkiye ile PKK konusunda arabuluculuk yapmamızı istedi. Cemaati İslami bunu bize iletince konu hükümet nezdinde değerlendirilerek sorunun çözümü için gerekenin yapılması kararlaştırıldı. Bende Öcalan’ı çağırtarak kendisine durumu anlattım ve Türkiyeden ne istediğinin sorulduğunu bunu bir mektupla bildireceğimizi söyledim. Öcalan Türkiye’nin toprak bütünlüğüne karşı olmadıklarını Türkiye'den toprak istemediklerini, PKK’nın Türkiye topraklarının dışına çekilmesini kabul ettiğini söyledi. Bunun dışında elindeki dosyada bu istekleri yerine getirmek için hazırlanan bazı planlar ve bilgiler yer alıyordu. Bu bilgiler çerçevesinde o yıllarda Ankara Büyükelçimiz olan Abdülaziz Rifai vasıtasıyla Başbakan Necmettin Erbakan’a iletilmesi için bir mektup gönderdik.

TÜRKİYE’NİN BASKISI
Erbakan bu mektuba verdiği cevapta ‘Bunlar bizim isteklerimizi karşılamıyor’ dedi ve bize Türkiye’nin şartlarını yazdığı yeni bir mektupla iletti. Bu mektupta ‘PKK’nın derhal silah bırakması ve Güneydoğu Anadolu toprakları dışına çekilmesi ile Öcalan’ın Suriye topraklarından çıkması isteniyordu. Ankara’nın bölgeye asker sevkettiği ve sınırda yığınak yaptığı, akdenizde ise bir tatbikat hazırlığı haberleri geliyordu. Durum gerçekten ciddiydi. Büyükelçimizden bu ikinci mektubu alınca Öcalan’ı bir kez daha Başkan yardımcılığı ofisime çağırttım ve Türkiye’nin şartlarını bildirdim.

Bu görüşmede kendisine aynı zamanda PKK ile tüm ilişkilerimizi kesme kararı aldığımızı , Türkiye ile artık sorun yaşamak istemediğimizi söyledim, Öcalan durumu zaten yakından izliyordu, şartları kabul ettiğini söyledikten sonra yanılmıyorsam Ekim 1998 in ilk günleriydi yeni bir mektup hazırlayarak Ankara büyükelçimiz Rifai’ye ilettik. Büyükelçimiz yeni mektubu ilettiğinde Erbakan ‘Tamam ancak Genel Kurmay Başkanı ile görüşeyim sonra cevap veririm dedi ama daha sonra cevap vereceğine aynı mektubu Büyükelçimize ‘bu mektup sizde kalsın’ diyerek iade etti.

MÜBAREK’İN ARABULUCULUK ÇABALARI
İki tarafta sessizlik hakimdi ama Türkiye ile savaşın eşiğine gelindiği biliniyordu. Mısır Devlet Başkanı Mübarek iki ülke arasındaki tansiyonun düşmesi için arabuluculuk görevini üstlendi. Mübarek Türkiye’ye gidip döndükten sonra Suriye’ye gelerek durumu anlattıktan sonra Kahireye geçti. Türkiye’nin, Suriye’ye terörü beslemeyi durdurması için 45 gün süre tanıdığı ve diplomatik girişimlere son vereceği haberleri geliyordu.

PKK’NIN BEKAA’DAKİ KAMPI KAPATILDI
Dışişleri Bakanımız Faruk El-Şara Kahire’ye gidip döndükten sonra istihbarat servisimiz Muhabarat’a ve General Gazi Kenan’a Öcalan’ın Suriye topraklarından çıkarılması ve PKK’nın Lübnandaki kampları kapatılması emri verildi. General Gazi Kenan derhal harekete geçti ve başta Suriye’!nin kontrolünde olan Lübnandaki PKK’nın Bekaa kampı olmak üzere Filistinlilerin kampları ile birlikte 9 kampı kapattık. Öcalan o günlerde sessiz kalma yolunu seçmişti.

Şimdi size bugüne kadar ilk kez açıklayacağım bire bilgiyi veriyorum. Bu süreçte Abdullah Öcalan Şam’ın merkezindeki bir binada kalıyordu. Burada asıl ilginç olanı Öcalan’ın Şam'da ikamet ettiği bu binada Türk Askeri Ataşesi kalmasıydı. Evet Türk Askeri Ataşesi Öcalan’la aynı binanın değişik katlarında kalıyordu. Öcalan bunu biliyordu ama Türk Askeri Ataşesi Öcalan’ın aynı binada kaldığından haberdar değildi.

Öcalan’la ilgilenen Muhabarat yetkilisi ona ‘Dikkatli olman gerekir, can güvenliğin için tehlikeli bir yerde ikamet ediyorsun, zira kaldığın binada Türk askeri Ataşesi’de kalıyor’ dediğinde ‘Türk Askeri Ataşesiyle aynı binada olduğumuzu ilk günden beri biliyorum ama o benim burada oturduğumu bilmiyor onun için çok rahatım, böyle üst düzey bir Türk yetkilisiyle aynı binada kaldığım hiç kimsenin aklına gelmez onun için güvendeyim merak etmeyin, onun için güvendeyim ve Suriye’nin en güvenli binasında oturuyorum demektir’ dediği bana iletilmişti.

Öcalan’ın Suriye'den çıkışına gelince, Öcalan’ın Suriye’ye tehlike oluşturduğunu Hükümet yetkilileri de konuşmaya başlamış ve konunun Liderlik Komitesi ve Baas Partisi Konseyi'nde görüşülmesi kararlaştırılmıştı. Toplantıda Hafız Esad’ta artık Öcalan’ın Suriye’yi terk etmesi gerektiği konusunda ikna olmuştu.

Öcalan’la Suriye’yi terketmesi konusunu da bizzat ben görüştüm Onu yine büroma getirdiler. Durumun vahametinin farkındaydı, konuşacakları için hazırlıklı gelmişti. ‘Türkiye ile savaşın eşiğine geldik, durum çok ciddi, Baas partisi Konseyinde önemli kararlar alındı . Bunlardan biride senin Suriye toprakları dışına çıkmandır’ dediğimde kısa bir sessizlikten sonra .‘Türkiye’nin savaş konusunda çok ciddi olduğunun biliyorum, iki ülke arasında krizin daha fazla büyümemesi için hazırlıklarımı yapıp bir kaç gün sonra Suriye’den çıkacağım. Merak etmeyin, alınan karara uyacağım’ diyerek izin istedi.

Birkaç gün sonra bana Öcalan’ın Şam havalimanından biletini satın alarak diğer yolcularla beraber tarifeli bir uçakla Yunanistan’ın başkenti Atina’ya gittiği bildirildi. O günlerde Öcalan’ın Suriyeden ayrılması için özel uçak tahsis edildiği söylentileri yayılmıştı, bu söylentiler tamamen uydurmaydı ve doğru değildi. Öcalan’nın bazı ülkelerin istihbarat servisleriyle görüştüğü servislerimizce de biliniyordu, sanıyorum Şam’dan ayrıldıktan sonra bu ilişkilerini kullanmıştır.”

Sayfa Yükleniyor...