65 yaşından sonra bunama riski artıyor

Bellek kaybına yol açarak kişiyi başkasına bağımlı hale getirebilen bunama hastalığında risk 65 yaşından sonra artıyor.

65 yaşından sonra bunama riski artıyor

Hastalığın görülme sıklığının her iki yılda yükseldiğine dikkati çeken uzmanlar, 85 yaş ve üzerindekilerde hastalığın görülme sıklığının yüzde 30-50 arasında değiştiğini belirtiyor.

Araştırmalar göre, günümüzde tüm dünyada 30 milyondan fazla kişide bunama hastalığı bulunuyor. Her yıl 4.6 milyon yeni olgunun bu sayıya ekleneceği, bunama hastası sayısının 2050 yılında 100 milyonun üzerine çıkacağı öngörülüyor.

Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Burhanettin Kaya, 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada ortalama yaşam süresinin her geçen yıl uzadığını ve dünyada yaşlı nüfus oranının yükseldiğini anımsattı.

Ortalama yaşam süresinin 20. yüzyılın başında 40 civarında iken, 1950-2000 yılları arasında 66 yıl olduğunu ifade eden Kaya, 2050 yılında ise ortalama yaşam süresinin 76 yıl olmasının beklendiğini belirtti.

1998'de tüm dünyada yüzde 10 olan yaşlı nüfus oranının 2025 yılında yüzde 15 olacağı, 2000'de dünyada 600 milyon olan 60 yaş üstü nüfusun 2050 yılında 2 milyara ulaşması bekleniyor.

Devlet İstatistik Enstitüsünün nüfus sayımı sonuçlarına göre, Türkiye'de 65 yaş üstü nüfusun 1985'te yüzde 4.2 iken, 2000 yılında bu oranın yüzde 5.6'ya çıktığına işaret eden Kaya, ''Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) 2008 yılı verilerine göre, 65 yaş üstünün nüfusa oranı yüzde 7.1'dir. 2020 yılında yaşlı nüfusun Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 7.7'sini oluşturacağı öngörülmektedir'' dedi.

YAŞLILAR YOKSULLUK RİSKİ ALTINDA
Doç. Dr. Kaya, nüfusun yaşlanmasının yeni sorunlar ortaya çıkararak yeni tutum ve hizmet gereksinimlerini gündeme getirdiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:

''Kentleşme, aile yapısında değişmeler, istihdamın biçimindeki değişmeler, ekonomik güçlükler, göç gibi süreçler önceden ailenin temel parçası olan ve aile içinde belirleyici bir rolü olan yaşlının giderek ikincil kalmasına ve bir yük olarak algılanmasına yol açmaktadır. Bu süreçte her alanda baskın hale gelen rekabetin toplumsal dayanışma duygusunu ortadan kaldırmasının ve bu durumun insan ilişkilerine yansımasının da önemli bir katkısı vardır. Yaşlıların yalnızlaştığı bu süreçte en önemli sorun, yaşlılara yönelik sosyal destek sistemlerinin yetersizliği, akılcı ve insani politikaların yokluğudur. Ayrıca yaşlılara yönelik sosyal devlet anlayışının çok önemli bir öğesi olan kamusal nitelikli barınma olanaklarının yeterli olmayışı gibi nedenlerle giderek daha fazla oranda yalnız ve sosyal destekten yoksun biçimde yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmaktadırlar.

TÜRKİYE'DE YAŞLILARA YÖNELİK KAPSAMLI BİR SİSTEM YOK
Yaşlıların önemli bir bölümü yoksulluk riski altındadır. Toplumun yüzde 10'unu oluşturan 65 yaş üstü bireyler yoksulların yüzde 20'sini oluşturmaktadır. Yaşlı bireylerde yoksulluk, genç nüfusa göre daha sık, daha ağır biçimde yaşanan ekonomik ve toplumsal bir sorun haline gelmiştir. Önemli bir kısmının sosyal güvenceden yoksun olması, gelir düzeylerinin düşük olması, yaşlılık döneminde yaşanan sorunları katbekat artırmaktadır. Önemli sorunlardan biri de sağlık hizmetine ulaşmadaki güçlüklerdir. Örneğin, psikiyatrik tanı konan erişkin bireylerde hekime ulaşma yüzde 40 iken, yaşlılarda bu oran yüzde 3'tür. Yaşlılar ve yakınları, yaşlılık döneminde ortaya çıkan ruhsal hastalıkların belirtilerini sıklıkla doğal yaşlanma sürecine bağlayarak da bu belirtiler için tıbbi yardım aramamaktadırlar.

Oysa yaşlılar kendilerine göre düzenlenmiş hizmetlere, ayrıca eşlik eden hastalıklar nedeniyle sürekli bir destek ve bakıma gereksinim duymaktadırlar. Birçok ülkede çoğunlukla kamusal hizmetin bir parçası olarak sunulan yaşlı evleri, destekli yaşam üniteleri, geriatri klinikleri, yarı yol hastaneleri, gündüz bakım merkezleri ve huzur evleri gibi kurumların benzerleri, ne yazık ki ülkemizde mevcut değildir. Ülkemizde, yaşlılara yönelik düzenlenmiş bu kapsamda bir sistem bulunmamaktadır.''

BİLİŞSEL İŞLEVLER BOZULUYOR, BUNAMA BAŞLIYOR
Yaşlı nüfus arttıkça, bunamanın da yaygınlaştığını belirten Kaya, ''Kişinin zaman içerisinde başta bellek olmak üzere bilişsel işlevlerinin bozulması ile birlikte karar verme, yargılama, konuşma, kendi bakımını sağlama ve günlük işlerini yürütme gibi temel işlevleri etkileniyor. Bireyi bağımlı ve sürekli bakıma muhtaç hale getiren ilerleyici nitelikte önemli bir hastalık olan demans yani bunama yaygınlaşıyor” dedi.

Erken tanı konup tedaviye başlandığında bunamanın ilerlemesi önlenebilen, yavaşlatılabilen, yaşlı bireyin daha uzun süre bağımsız yaşamasını olanaklı kılabilen bir hastalık olduğunu belirten Kaya, şu bilgileri verdi:

65 yaşından sonra bunama riski artıyor - 1

''Tüm dünyada bunamanın oluş nedenleri, önlenmesi ve tedavisi ile ilgili yoğun araştırmalar sürmektedir. Ülkemizde henüz ileri teknoloji gerektiren bu çalışmalar yaygın değildir. Daha çok hekimlerin ve toplumun bilgilendirilmesine yönelik çalışmalar yapılmaktadır. 65 yaşından sonra bunama görülme sıklığı her yıl 2 kat artmakta, 85 yaş ve üzeri bireylerde demans görülme sıklığı yüzde 30-50 arasında değişmektedir. Dünyanın birçok bölgesinden gelen sağlam kanıtlara dayalı araştırmaların sonuçlarına göre, günümüzde tüm dünyadaki demansı olan birey sayısı 30 milyonun üzerindedir. Her yıl 4.6 milyon yeni olgu bu sayıya eklenmektedir. Bu da her yedi saniyede bir yeni olgu anlamına gelmektedir. Demanslıların sayısının 2050 yılında 100 milyonun üzerine çıkacağı öngörülmektedir. Bunama olan olguların büyük çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır.''

EVDE BAKIM HİZMETLERİ GELİŞTİRİLMELİ
Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Kaya, bunamanın hem bireyde hem de ailesinde yarattığı değişiklikler göz önüne alındığında, evde bakım hizmetleri de dahil olmak üzere kamu kaynaklı kurumsallaşmış bakım hizmeti politikalarının geliştirilmesi, uygun modellerin oluşturulması gerektiğine işaret etti.

Kaya, ''Türkiye'de yaşlılara yönelik hizmetler ilk olarak 1963 yılında ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğünün kurulması ile sağlanmış ve kamu hizmetleri kapsamına alınmıştır. Ne yazık ki her geçen gün kamunun sorumluluğu azalmakta, yönetimler tarafından sağlık ve sosyal hizmetler kamu hizmeti dışında bırakılmakta, sağlıkta dönüşüm projesi bağlamında yaşlılara yönelik hizmetler piyasanın insafına terk edilmektedir. Günümüzde yaşlılara yönelik hizmetlerin Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesinde yürütülmesi yaşlıların ne denli ihmal edildiğini göstermektedir. 2006 yılı verilerine göre ülkemizde toplam 201 kurumda 17 bin 394 yaşlıya kurum bakımı sunulmaktadır. Bu sayılar kamuya ait kurumlarda azalırken, özel sağlık kurumlarında artış dikkati çekmektedir. Gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında bu sayılar son derece düşüktür'' diye konuştu.

YAŞLILARLA İLGİLİ YENİ PROJELERE İHTİYAÇ VAR
Yaşlılarla ilgili politikaların oluşturulabilmesi, hizmetlerin planlanması, yönetimi ve insan gücü yetiştirilmesi için bu alanda kapsamlı çalışmalara ve projelere gereksinim olduğunu dile getiren Kaya, ''Özellikle Geriatrinin bir bilgi ve hizmet alanı olarak Avrupa ülkelerinde ve ABD'de olduğu gibi bir uzmanlık alanı olarak kurulması, farklı tıp disiplinlerinde üst uzmanlık alanı olarak geliştirilmesi, koruyucu hekimlik uygulamaları içinde yer bulması gereklidir. Bu alanda her düzeyde insan gücü yetiştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Kamusal nitelikli kurumsal politikaların geliştirilmesi, yaşama geçirilmesi devletin ilgili kurumlarının önceliği olmalıdır'' dedi.

Sayfa Yükleniyor...