Genetik miras mı, yaşam tarzı mı?

ABD’de şişmanlıkla mücadelede bir yılda harcanan para yaklaşık 117 milyar dolar. Ancak istatistikler, kilo verenlerin yüzde 95’inin verdikleri kiloyu 7 yıl içinde geri aldığını gösteriyor.

Genetik miras mı, yaşam tarzı mı?

Neden şişmanlıyoruz ve tüm çabalara rağmen neden bu sorunun üstesinden gelemiyoruz?

Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Sinan Tanyolaç’a göre neden; besin maddelerine ulaşımın çok kolay hale gelmesi.

“Bugün her köse başında gıda maddelerine ulaşabilmek mümkün. Bir başka deyişle besin maddesi bulmak için fazla bir çapa göstermeye gerek yok” diyen Dr. Tanyolaç, şişmanlığın hızla artmasının nedenleri hakkında şunları söylüyor:

“Alınan günlük kalori miktarı, geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğine göre ortalama 500 kalori daha fazla. Yüksek enerji verici besin maddeleri, fast-food tüketiminin artması ve enerji verici meşrubat tüketimi günlük kalori ortalamasını yükselten nedenler olarak sayılabilir. Bir başka faktör ise geçmişe göre daha az hareket ediyor olmamız. Ayrıca, son günlerin tartışma konusu olan fruktozu günlük diyette geçen yüzyıldaki tüketime oranla 10 kat daha fazla almaktayız.

Tüm bu nedenleri dikkate aldığımızda şişmanlığın yaşam tarzı ile ilişkili olduğunu görüyoruz. Genetik bozukluklara bağlı şişmanlık tipleri de yıllardan beri biliniyor. Yalnız, tek bir gende olan bozukluk sonucu oluşan şişmanlık tahmin edilenden çok daha nadir görülüyor. Bu tarz bozuklukta şişmanlığa, kemik ve kalp hastalıkları ile zekâ geriliği gibi diğer sorunllar da eşlik ediyor. Beyinde iştah merkezinin düzenlenmesinde rol oynayan bir hormonun genetik yapısındaki değişiklikler, şişman hastaların yüzde 5’inde görülüyor ve günümüzde tespit edilen en yüksek orandaki tek gen anormalliği olarak kabul ediliyor. Yüzde 95 şişmanın ise genetik anormalliği birden fazla gendeki bozukluklar olarak düşünülüyor.

‘TUTUMLU GENLER TEORİSİ’
Genetik olarak bazı hastalıklara yatkınlık söz konusudur. Bu konudaki teorilerden en kabul edilmiş olanı, ‘thrifty( tutumlu, idareli) genler’ teorisidir. Tarihte Afrika’nın savanlarında, tuz az bulunan bir maddeydi ve insanlar hayatta kalabilmek için yaşadıkları ortama adapte olmak zorundaydılar. Genetik yapıları bu ortama uygun olmayanlar öldü ve ancak genetik yapısı uygun olanlar nesillerini devam ettirdi. Asırlar sonrasında Amerika’da yaşayan zencilerde tuz kullanımının bollaşması nedeniyle yüksek tansiyon sık görülmeye başlandı. Tutumlu genlerin kalıtımsal olarak bu insanlara geçmesi, Afrika kökenlilerde yüksek tansiyonun bir nedeni olarak düşünüldü.

YAŞAM TARZI DAHA ETKİLİ
Genetik yatkınlığın şişmanlık, yüksek tansiyon gibi sık görülen hastalıklarda rol oynadığı bilinse de ülkemizdeki şişmanlık problemi tümüyle genetik yatkınlığa bağlı değil. Çünkü Pasifik adaları gibi izole bir ortamda olmamamız ve Anadolu’nun yüzyıllardır değişken toplum yapısı, şişmanlığın genetiksel yatkınlığa bağlı olduğu sonucunu doğurmuyor. Genetik yatkınlık olsa da büyük oranda çevresel faktörler ve yaşam tarzı, ülkemizde şişmanlığın giderek artmasında daha etkili oluyor.”

Sayfa Yükleniyor...