"Radyasyon gıdadan 'şıp' diye gitmez"

Çernobil nükleer kazasından sonra içilen çayları hatırlatan ve radyasyonun gıdalarda uzun süre kaldığını belirten uzmanlar, Japonya'dan gelen gıdaların çok iyi denetlenmesi gerektiğini söylüyor.

"Radyasyon gıdadan 'şıp' diye gitmez"

Japonya’da su, tarım ve deniz ürünlerindeki radyasyon miktarının yükselmesiyle 'radyasyonlu gıda' endişesi arttı. Fukuşima nükleer santralinin yakınlarındaki deniz suyunda yüksek oranda radyoaktif iyot ve sezyum tespit edildi. Tokyo'daki şebeke suyunda da radyasyona rastlandı. Japon yetkililer, şebeke suyundan alınan numunelerdeki iyot miktarının 210 bekerel olarak ölçüldüğünü, bebekler için kabul edilebilir yasal sınırınsa 100 bekerel olduğunu belirtti ve bebeklere şebeke suyunun verilmemesini veya biberonlarını hazırlamak için bu suyun kullanılmamasını tavsiye etti.


Avrupa ve Amerika’yı da tedirgin eden radyasyon tehdidi, Japonya’dan ithal edilen gıda maddeleri nedeniyle Türkiye'ye de uzanıyor. Radyasyonun gıdalar üzerindeki etkilerini ntvmsnbc’ye değerlendiren uzmanlar, Japonya’dan gelecek her şeyin titizlikle incelenmesi gerektiği görüşünde hemfikir.

Eski Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Başkanı Prof. Dr. Cengiz Yalçın, “Çernobil kazası bizi etkiledi çünkü o lokal değildi ve her yere yayıldı ama Japonya’daki olay lokaldir. Japonya’daki radyasyon sızıntısının Türkiye’ye gelip de buradaki fındığı, mısırı, çayı, ıspanağı veya sütü etkilemesi söz konusu değil ama o ülkeden gelen her şeyin kontrol edilmesi gerekir” dedi.

PROF. YALÇIN: OLAY BİRAZ DA ABARTILIYOR
Panik havasının abartıldığı görüşünde olan Prof. Yalçın, “Japonya’daki reaktör çevresinde yetişmekte olan bitkilerin ve gıdaların kullanılmasına sınırlama getirildi, bu çok doğal. Radyasyon Amerika kıyılarına gitti gibi panik havası var ama olay biraz da abartılıyor. Gerçi abartılmayacak gibi bir şey değil, çok önemli bir durumdur ama olayı gerçek boyutları içerisinde görmek lazım. Buradaki radyasyon sızıntısı da sınırlıdır. Çünkü büyük çaplı bir sızıntı olsaydı herkes radyasyondan ölürdü, tsunamiden öldüler ama radyasyondan ölen kimse henüz yok. Özellikle sezyum 137 atmosferi kirletebilir ama Türkiye’yi etkilemesi söz konusu değil. İlgili bakanlıklar oradan gelen gıdaların kontrolünü yaparsa hiçbir sorun olmaz” diye konuştu.

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası 2. Başkanı Dr. Şennur Özkaya gıdaların radyoaktif maddelerle olan etkileşimini, “Havadaki radyoaktif maddelerin tarlada/bahçedeki sebze, meyve ve hayvan yemlerinin üzerine serpinti halinde dökülmesiyle bulaşır. Önce yüzeye tutunan radyoaktif maddeler zamanla gıdanın içine de nüfuz eder, toprağa ve topraktan tarımsal ürünlere, gıdalara geçer. Radyoaktif maddelerin göller, akarsular ve denize de yağmasıyla, balıklar ve diğer su ürünleri de bu bulaşıdan etkilenir. Hayvanların bulaşmış yemlerle beslenmesi sonucu onlara da geçer” şeklinde özetledi.

"STROSYUM 90, 70 İLE 80 YIL KALIR"
Prof. Cengiz Yalçın radyasyon her şeye bulaşabildiğini söyleyerek, “Mesela Japonya’da ıspanak ve süt incelenmiş. Bunlar birer örnektir ama her gıdaya bulaşabilir. Bu gıdaların yenmesi ise çok zararlıdır. Besinde kalma süresi radyoaktif maddenin özelliğine bağlıdır. Mesela strosyum 90, 70 ile 80 yıl kalır, yani bulaşan radyasyon öyle hemen bitmez, zararlılık süresi çok uzundur” diye konuştu.

DR. ÖZKAYA: BELİRSİZLİK SÜRÜYOR, RİSK VAR
Japon yetkililerin gıdalardaki radyoaktif maddelerin düzeyi ile ilgili açıklamalarına rağmen belirsizliğin çok yüksek boyutta olduğunu söyleyen Dr. Özkaya, “Risk var” dedi ve şöyle devam etti: “Birçok ülkenin yaptığı gibi ülkemizde de Japonya’dan ithal edilen gıdalarda radyoaktif madde ölçümlerini yapmak durumundayız. Burada ilgili kamu otoritelerinin kriz yönetimi konusundaki kapasitesi ve uzman kurumlarla işbirliği son derece önemli. Gıda güvenliği konusunda yetkili kurum olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile TAEK’in çok sıkı işbirliği içinde olmaları gerekir. Çünkü bu analizler TAEK tarafından yapılmaktadır. Bu da yetmez, kamuyu periyodik aralıklarla bilgilendirmek gerekmektedir. Bizim en büyük sorunlarımızdan biri de iletişim eksikliği. Tüketiciye zamanında ve güvenilir bilgiyi ulaştıramıyoruz.”

"RADYASYON GEIGER CİHAZIYLA KOLAYCA TESPİT EDİLİR"
İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’nden Radyasyon Onkolojisi uzmanı Dr. Yavuz Dizdar da gıdaların üzerine bulaşan radyasyonun çok tehlikeli olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Japonya’daki radyasyon denize bulaştı. O yüzden balıklara da mutlaka bulaşmıştır. Yapılması gereken; Japonya’dan gelen gıdaların denetlenmesidir. Bir geiger cihazıyla radyasyon bulaşı olup olmadığına bakacaksınız ve varsa ülkeye sokmayacaksınız. Bütün Avrupa ve Amerika güvenlik önlemlerini aldı, oradan gıda getirtilmemesi gerekir. Kontrollerin yapılması şart, bunu yapmak da kolaydır. Çünkü radyasyon geiger cihazıyla kolaylıkla tespit edilir” dedi.

"Radyasyon gıdadan 'şıp' diye gitmez" - 1 Japonya'dan ithal edilen gıdalardan biri de suşi


'Güvenli radyasyon’ diye bir kavramın olmadığını belirten Dr. Dizdar, normalde gökyüzünden veya elektronik cihazlardan da radyasyon aldığımızı ancak çok düşük dozlardaki bu radyasyonun önemli olmadığını söyledi. “Mesela camın içerisinde radyoaktif potasyum eser miktarda vardır. Biz zaten bir miktar kozmik radyasyon alıyoruz onun dışında alınacak her radyasyon miktarı insan vücuduna zararlıdır” diyen Dizdar şunları söyledi:

DR. DİZDAR: ÇERNOBİL'DEN SONRA 'ÇAYLARI İÇİN' DEDİLER
“Radyasyon konusunu esnetmeye çalışmanın hiçbir anlamı yoktur. Çernobil kazasından sonra bunu çaylarda yaptılar ve millete, ‘çayları için’ dediler. Millet de içti ve sonuçlarını görüyoruz. O nedenle Japonya’dan gelecek her şeyin, suşi, sos, ya da diğer tüm gıdaların mutlaka çok iyi kontrol edilmesi lazım, çünkü oradaki olay dışarı yansıtıldığından çok daha büyüktür ve radyasyon orada uzun süre varlığını sürdürecektir. Yani Japonya’dan gelen ürünlerden uzak durulmalı, gelen her şey, ülkeye girerken çok iyi denetlenmeli. Çünkü bunlar rafa girdikten sonra tüketicinin denetleme imkânı yoktur, o yüzden ülkeye girerken denetlenmelidir.”

DR. ÖZKAYA: BİZ DE TEDİRGİN OLMALIYIZ
Radyoaktif bozunma hızının, yarılanma süresine bağlı ve her izotop için ayrı olduğunu söyleyen Dr. Şennur Özkaya, alınacak tedbirlere değindi, Türkiye'de kurulması planlanan nükleer santrale gönderme yaparak, "Akkuyu’da nükleer enerji santrali kararında ısrar etmekten vazgeçilmeli2 dedi. 

"AKKUYU ISRARINDAN VAZGEÇİLMELİ"
Ancak, bizim almamız gereken önlem sadece sınır kapıları içindir ve bu zor da değildir. Esas ağır sorunu yaşayan Japonya’dır, radyoaktif serpintiyle esas olarak karşı karşıya kalan Japon insanıdır. Japon devleti bu denli büyük felaket karşısında krizi oldukça iyi yönetmiş olmasına rağmen, çok üzücü sonuçları önleyemediği de açıktır. Bu felaketten ülkemiz adına çıkarılması gereken ders; Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer enerji santrali kararında ısrar etmekten vazgeçmektir.”

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI DIŞ TİCARET TEBLİĞİNE GİRDİ
Haber yayına hazırlandığı sırada Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'ndan açıklama geldi. Bakanlık, Dış Ticaret Müsteşarlığı’ndan Japonya'dan ithal edilecek gıda ve tarım ürünlerinde radyasyon kontrolüne dair dış ticarette standardizasyon tebliğini güncelledi. Bugünkü resmi gazetede yayınlanan tebliğde şu ifadelere yer verildi.

“(1) 11 Mart 2011 tarihinden sonra sevk edilen Japonya menşeli ve/veya çıkışlı ürünlerde; ilgili kuruluşlar tarafından uygunluk yazısı/belgesi düzenlenirken yapılacak işlemlere ek olarak ürünlerin radyasyon içermediğine dair Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun düzenlediği uygunluk yazısı aranır.

(2) Gümrük Tarife Cetvelinin 1-24 üncü fasılları arasında olup birinci fıkrada belirtilen Tebliğlerde yer almayan veya yer aldığı halde Tebliğ kapsamında uygunluk yazısına/belgesine tabi olmayan ve 11 Mart 2011 tarihinden sonra sevkedilen Japonya menşeli ve/veya çıkışlı ürünler için gümrük idareleri tarafından gümrük beyannamesinin tescili sırasında, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun düzenlediği uygunluk yazısı aranır.

(3) Anılan Tebliğlerde yer alan hiçbir istisna veya muafiyet hükmü birinci ve ikinci fıkralarda tanımlanan ürünlerin ithalatında uygulanmaz."

Sayfa Yükleniyor...