Üniversitedeki doktorlara YÖK tehdidi!

Sağlık Bakanı Akdağ, üniversite hastanelerine mesai saatlerinde içinde giden vatandaşın doktor bulamaması halinde, bu durumu YÖK'e bildireceğini söyledi; bakanın yaptırım konusunda ise bilgisi yok.

Üniversitedeki doktorlara YÖK tehdidi!

Bakanı Recep Akdağ, Tam Gün Yasası ve aile hekimliğiyle ilgili açıklamalarda bulundu.

Akdağ, ''Bundan sonra vatandaşın sağlık hakkını almak için üniversite hastanelerine gidip, üniversite hocasını orada bulamayıp, mesai saati içinde onun muayenehanesine gitme gibi bir durum oluştuğunda, bunu derhal tespit ederek YÖK'e bildireceğimden bütün üniversite öğretim üyelerinin haberi olsun istiyorum'' dedi.

Bakan Akdağ, Haliç Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, aile hekimliği ve Tam Gün Yasası'nda Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karardan sonraki son durumu değerlendirdi.

Bakan Akdağ, şunları kaydetti:

Vatandaşın sağlık hakkını öncelikle kamudan alması gerektiğine inandıklarının altını çizen Akdağ, ''Muayenehanecilik, bize göre devlette çalışan, devletin üniversitesinde çalışan bir hekimin yapacağı bir iş değildir, olamaz'' dedi.

Hekimlerin muayenehane açabileceklerini, bunun anayasal olarak çalışma özgürlüğüne girdiğine dikkati çeken Akdağ, şöyle devam etti:

''Ancak hepinizin bildiği gibi devlet memurlarının ikinci bir iş yapma hakkı yoktur. Çünkü onlar, devlet memuru olarak kamu hizmetindedirler. İşte CHP'nin iptalini istediği, Tabipler örgütünün de desteklediği kanun böyle bir kanundur. CHP, bunun iptalini istiyor. Yani muayenehanecilik devam etsin, vatandaş muayenehaneye gitsin, para ödemeye devam etsin. Bunun arkasına hangi gerekçeleri koyarsa koysunlar boş.

Vatandaş, bu palavraları yutmaz. Biz bir çileyi sonlandırmaya çalışıyoruz. Tabipler örgütü ve CHP ise vatandaşın sağlık hakkının alınıp satıldığı, kamu hastaneciliğiyle birlikte yapılan muayenehaneciliğin devamını arzu ediyor.

Peki ne oldu sonuçta? Anayasa Mahkemesi, kararlar verdi. Yasanın 15 maddesinin iptali istenmişti, 4'ünü iptal etti. Bu iptalle ortaya çıkan şudur; artık kamu ve devlet hastanelerinde çalışan doktorlar, muayene hekimliği yapamazlar, çünkü bu işle ilgili 2368 sayılı kanun yürürlükten kaldırılmıştır.

Şükürler olsun ki; bu kanunla üniversite hastanelerinin içindeki muayenehaneler ortadan kalktı. Üniversite öğretim üyeleri, akşam mesailerini bitirdikten sonra muayenehane açabilecek. Şu anda bu durumda olan öğretim üyesi 900 civarındadır. Aslında bütün gürültü bu 900 kişinin üzerinden koparılmıştır.

Türkiye'de hekimlerin sayısı 110 bin civarındadır. Hem Sağlık Bakanlığı'nda çalışan, hem muayenehanesi olan da 3 bin 500 civarında kişi.

Toplasak hepsi 4 bin 500 kişi yapmaktadır. Biz bu 4 bin 500 kişinin çıkarını korumak için hükümet olmuş değiliz. Biz milletin çıkarını korumak durumundayız. Bu 4 bin 500 meslektaşım muayene hekimliğine devam edebilirler. Ama kamuyla ilişkilerini kesmek suretiyle.''

"SAMİMİYETSİZLİKTİR''
Devlet memuru olan hekimlerin, ayrıca muayenehanecilik yapmasının önünü açan kanunun artık yürürlükte olmadığını ifade eden Akdağ, şöyle dedi:

''Bu anlamda bütün doktor arkadaşlarımı nazikçe uyarıyorum. Türk Tabipleri Birliği, (TTB) onları kanunsuzluğa teşvik etmektedir. 'Siz muayenehanelerinizi 30 Temmuz'dan sonra açık tutun. Hakkınızda işlem yapılıp, 657'ye göre cezalar alacaksınız. Ama daha sonra mahkemeye vererek, bu süreci yeniden Anayasa Mahkemesi'ne götürebilirsiniz' demektedir. TTB, burada hekimleri kışkırtarak, provoke ederek, onlara zarar verecek bir yola sürüklemektedir. Ama benim değerli meslektaşlarım bu yola gitmesinler.

Sayın Kılıçdaroğlu, 'Biz tam günden yanayız, ama anayasaya aykırılık tespit edildi. O halde bir daha getirsinler de bunu yeniden yapalım' diyor. Bu samimiyetsizliktir. Anayasa Mahkemesi'nin kararını ben yanlış ve subjektif bir karar olarak buluyorum. Ama hukuki bir karar olarak da uymamız gerektiğini biliyorum. Sayın Kılıçdaroğlu da üniversite öğretim üyelerinin çalışmasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi'nin verdiği iptal kararını nasıl geriye çevirebileceğimizi biliyorsa, getirsin bize bakalım. Uygun bir şekildeyse yaparız.

Hukuken bunun yapılmasının neredeyse imkansız olduğu açık. Onun için burada bir samimiyetsizlik var. Neden götürdüklerinde anayasa hükmünü gerekçe göstererek götürdüler. Onun için lütfen Sayın Kılıçdaroğlu topu taca atmasın. Samimi olsun. 'Halkçıyım' demekle halkçılık olmuyor. Kasket takmakla halkçılık olmuyor. Kravat takmamakla da halkçılık olmuyor. Halkçılık halkın hakkını korumakla olur. Sağlık hakkını korumakla olur. CHP, TTB ile birlikte fena yakalanmıştır. Vatandaşımız sandıkta bunun hesabını CHP'ye soracaktır.''

"YÖK'E BİLDİRECEĞİM"
Muayenehanelerini açık tutmakta devam eden öğretim üyelerine YÖK'ün ne tutum takınacağını, bunun hukuki boyutunu nasıl değerlendireceğini bilmediğini de vurgulayan Akdağ, ''Ancak bundan sonra vatandaşın sağlık hakkını almak için üniversite hastanelerine gidip, üniversite hocasını orada bulamayıp, mesai saati içinde onun muayenehanesine gitme gibi bir durum oluştuğunda, bunu derhal tespit ederek YÖK'e bildireceğimden de bütün üniversite öğretim üyelerinin haberi olsun istiyorum. Ben vatandaşın hakkını korumaya memur bir Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanıyım'' diye konuştu.

''DELİKANLICA SÖYLESİNLER"
Bir basın mensubunun, TTB'nin hekimleri temsil eden birlik olduğu için hekim haklarını korumasının görevleri arasında yer aldığını belirtmesi üzerine Akdağ, şunları söyledi:

''TTB öteden beri, bir tabip örgütü olmanın ilerisinde sosyalizmi benimsediğini, çeşitli yayın organlarında doğrudan ya da dolaylı olarak ifade eden bir örgüttür. Bu kadar büyük çelişki olmaz. Bir taraftan doğrudan ideolojik olarak böyle bir yaklaşım belirleyeceksiniz, öbür yandan 'doktorların muayenehanesi olsun, vatandaş gitsin bu muayenehaneye para ödesin' diyeceksiniz.

Bu, en azından samimiyetsizliktir. Bunu ayıplıyorum ve kınıyorum. 'Benim meslektaşlarımın veya çatısı olduğum doktorların haklarını koruyayım, onların muayenehaneleri olmalıdır ve sağlık, bu muayenehanelerde alınıp satılmalıdır' desinler delikanlıca, ben de hiç bir şey söylemeyeyim.''

Bakan Akdağ, Sağlık Bakanlığı'na bağlı çalışan doktorların yüzde 88'inin muayenehanesinin bulunmadığını, uzman doktorların Bakanlığın verdiği ek ödenekle, gönüllü olarak muayenehanelerini bıraktıklarını ve bugün bir uzman doktorun ortalama gelirinin 6 bin 500, pratisyen olan aile hekimlerinin gelirinin ise 4 bin 500 lira civarında olduğunu sözlerine ekledi.




Sağlık ocaklarının geliştirilmiş şekli olan aile hekimliğinin ilk olarak Düzce'de pilot çalışma olarak başlatıldığını, bugün gelinen noktada nüfusun yüzde 51'inin aile hekimliğinden yararlandığını anlatan Akdağ, yıl sonuna kadar sistemin, tüm Türkiye'de uygulanıyor olacağını belirtti.

Akdağ, İstanbul için de son 3 gündür aile hekimi yerleştirmelerinin yapıldığını ifade ederek, ''Şu ana kadar İstanbul'da 2 bin 500 aile hekiminin yerleştirmesi yapıldı. Bugünün sonunda bine yakın boş yer kalmış olacak. Bundan sonra ikinci bir yerleştirme yapacağız. Kamudan, sonra da özel sektörden çalışanlara imkan tanıyacağız. Kontenjan yine dolmazsa mecburi hizmetle yerleştirme yapılacak'' dedi.

Aile hekimliği sisteminde 3 bin 500 kişinin bir doktora bağlanacağını ve bu vatandaşların sağlık kayıtlarını aile hekiminin tutacağını bildiren Akdağ, hastaların hekimlerinden memnun kalmamaları halinde başka hekim talep etme hakkı olacağını söyledi.

Akdağ, sistemin bütün Avrupa'da uygulandığına işaret ederek, ''Aile hekimlerimiz bizim sağlık koçlarımız, danışmanlarımız olacak. Sadece hastalandığımızda değil, önleyici tedbirler olarak da yol gösteriyorlar'' diye konuştu.

İstanbulluların hangi aile hekimine bağlı olduklarını İstanbul Sağlık Müdürlüğü'nün web sitesinde Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaralarıyla öğrenebileceklerini anlatan Akdağ, aile hekimliğinin vatandaşların sağlık hizmetlerine ulaşmalarını kolaylaştıracak, sağlık çalışanlarını da daha mutlu edecek bir sistem olduğunu ifade etti.

Bakan Akdağ, çok adaletli bir yerleştirme sistemi oluşturulduğunu, hiç kimseye birinin yakını diye özel yerleştirme yapılmadığını belirterek, İstanbul'da aile hekimlerinin hizmet vereceği 940 aile sağlık merkezi planlandığını kaydetti.

İstanbul'un sağlık hizmetlerine ulaşma konusunda eskiden kötü bir durumda olduğunu da dile getiren Akdağ, ''Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki mahrumiyetten söz edilir. İstanbul, kamu sağlık hizmeti açısından Türkiye'nin en mahrum kentiydi'' dedi.

Bir tabip örgütünün, hekimleri yıllarca sağlıkta getirilen yeni sistemlere karşı kışkırttığını, Şişli Etfal Hastanesi'nin kapatılacağının söylendiğini bildiren Akdağ, ''Şişli Etfal Hastanesi'ni öne sürerek bu kadar önemli bir sistemi tartışmaya açmak komik. Binalarla hizmet edilmez. İstanbul'da AK Parti iktidarından önceki 7 yıl boyunca vatandaşa kazandırılan yatak sayısı 85 adet. Bizim dönemimizde bu sayı 5 bine yaklaştı. Bunlar, banyolu, tuvaletli, refakatçilerin de yatabileceği odalar'' şeklinde konuştu.

''3 bin 500 kişiyle aile hekimliği olmaz'' eleştirilerinin yapıldığını hatırlatan Bakan Akdağ,, şöyle konuştu:

''3 bin 500 kişiyle aile hekimliği olmazsa, sağlık ocağı hekimliği hiç olmaz. Türkiye'deki sorun, doktor sayısının eksikliği. Bunun müsebbibi de yıllardır 'Türkiye'de doktor sayısı fazla' diyen tabip örgütleri ve bazı fakültelerdir. İstanbul'da şu an sağlık ocaklarında bir hekime düşen hasta sayısı 7 bin kişidir.''

Sayfa Yükleniyor...