2009'da dünya futbolunda neler oldu?

2009'da, heyecan, sevinç, hüzün ve dolu dolu dram vardı...

2009'da dünya futbolunda neler oldu?

Barcelona ve Manchester United arasında ‘Rüya final’ olarak adlandırılan ve Roma’nın evi Stadio Olympico’da oynanan Şampiyonlar Ligi finali, 2009 yılının en fazla dikkat çeken futbol olayıydı.

Bu final yalnızca en iyi takımları karşı karşıya getirmekle kalmadı, dünyada en fazla konuşulan iki futbolcu  Barcelonalı Lionel Messi ile Manchester Unitedlı Cristiano Ronaldo’nun kozlarını paylaşmasını sağladı.

Fakat, bu dev karşılaşma beklentileri karşılamadı, çünkü Manchester United en iyi performansından çok uzaktaydı.

United, Barcelona’nın atak futboluyla domine ettiği maçı 2-0’lık sonuçla kaybetti ve Avrupa Şampiyonu unvanını Katalan ekibine bıraktı.

Kaşılaşmaya Ronaldo ile birlikte hızlı başlayan taraf Manchester United oldu. Ancak Kamerunlu yıldız oyuncu Samuel Eto’o 10. dakikada yerden yaptığı vuruşla kaleci Edwin van der Sar’ın yanından topu ağlara gönderdi.

Messi’nin sahneye çıkmasıyla Ronaldo’nun performansı düşmeye başlarken, Arjantinli yıldız 70. dakikada kafayla attığı nadir gollerden birine daha imza atarak maçta son sözü söyledi. ‘Dev final’i 2-0 kazanan Barcelona, 1992 ve 2006’dan sonra Şampiyonlar Ligi’nde mutlu sona ulaştı. 

Barcelona ayrıca, Pep Guardiola yönetimindeki ilk sezonunda  Avrupa’da  ve İspanya Ligi’nde olağanüstü bir performans sergiledi.

Katalan ekibi İspanya Ligi ve Kupası’nı kazanırken, Thierry Henry-Messi-Eto'o üçlüsü toplam 96 gole imza attı. 

Barcelona, 6 Mayıs’ta Real Madrid’i deplasmanda 6-2 mağlup ederek İspanya Ligi şampiyonluğu için akıllarda oluşan soru işaretlerini ortadan kaldırdı.

Real Madrid ligi ezeli rakibinin ardından ikinci sırada noktalarken, başkanlık koltuğuna oturan Florentino Perez, bir kez daha başkanlığa seçildi. Juande Ramos ise, teknik direktörlük görevini Manuel Pellegrini’ye bıraktı.

Perez yeniden başkanlığa seçildikten sonra ikinci ‘Galakticos’ takımını oluşturmak için düğmeye bastı. Milan’ın Brezilyalı yıldızı Kaka’yı 68 milyon Euro karşılığında kadrosuna ekleyen Madrid, transfer rekoruna imza atarak Manchester United’ın Portekizli yıldızı Cristiano Ronaldo’yu 80 milyon Sterlin bonservis bedeliyle renklerine bağladı.

Bu iki yıldızın transferinin ardından önemli isimleri kadrosuna eklemeye devam eden Madrid, Lyon’dan Fransız golcü Karim Benzema, Liverpool’dan İspanyol orta saha oyuncusu Xabi Alonso’yla gücüne güç kattı. İspanyol kulübü, haziran ayında transfer için 300 milyon Dolar’dan daha fazla para harcadı.

Barcelona, Samuel Eto’o’yu Inter’e göndererek İtalyan ekibinden İsveçli yıldız Zlaten Ibrahimovic’i66 milyon Euro değerindeki bir anlaşmayla renklerine bağlasa da Real Madrid’le kıyaslandığında da daha sakin bir yaz geçirdi. Bu anlaşmada Kamerunlu Eto’o’ya 20 milyon Euro değer biçilirken, Katalan ekibi Inter’e 46 milyon Euro’yla birlikte Aleksandr Hleb’i sezon sonuna kadar kiralık olarak verdi.

İNGİLTERE
İngiltere’de Manchester United ile Liverpool arasında geçen zirve yarışında mutlu sona ulaşan United oldu.

Bu iki takımın ardından üçüncü sırayı alan Chelsea ise, teknik direktörlük görevine Luiz Felipe Scolari’nin yerine geçici bir süre Guus Hiddink’in getirilmesiyle sezon sonunda yükselen bir grafik çizdi.

Sezon sonunda Hollandalı teknik direktör Guus Hiddink, Rus Milli Takımı’nın başına dönerken; AC Milan’ın İtalyan çalıştırıcısı Carlo Ancelotti de Chelsea’nin başına geçti. Ancelotti yönetiminde Premier Lig’e etkileyici  bir başlangıç yapan Chelsea, Şampiyonlar Ligi’nde de zorlanmadan bir üst tura yükseldi.

Öte yandan Manchester City de, Abu Dhabi United Grubu’nun sahibi Sheikh Mansour bin Zayed Al Nahyan büyük finansal desteğiyle Premier Lig’in elit takımları arasına girmek için önemli bir adım attı.

City, 2009 yılının ilk aylarında 100 milyon Sterlin’i gözden çıkarmasına rağmen AC Milan’ın Brezilyalı yıldızı Kaka’yı kadrosuna eklemeyi başaramamıştı. Ancak Mark Hughes yönetimindeki City, yaz aylarında transfere 160 milyon Dolar harcayarak Carlos Tevez ve Emmanuel Adebayor gibi oyuncuları renklerine bağladı.

İngiltere Milli Takımı’nın eski teknik direktörü Bobby Robson, Temmuz ayının sonunda hayata gözlerini yumdu. 76 yaşında aramızdan ayrılan tecrübeli çalıştırıcı, uzun bir süre kanser hastalığıyla mücadele etti. Son olarak, Robson’ın ciğerlerinde müdahale edilemeyecek seviyede tümörlerin olduğu belirtilmişti.

Başarılı bir oyunculuk kariyerinin ardından yöneticiliğe geçen Robson, Ipswich Town’da yakaladığı önemli başarıların ardından 1982 yılında İngiltere Milli Takımı’nın teknik direktörlüğüne getirildi.

İTALYA
İtalya’da ise Inter rüzgarı esmeye devam etti. Portekizli teknik direktör Jose Mourinho yönetimindeki ilk sezonunda 9 puan farkla İtalya Serie A şampiyonluğuna ulaşan Inter, üst üste 4., toplamda da 17.kez ligi zirvede noktaladı.

Portekiz’in yıldız futbolcusu Luis Figo, mayıs ayının sonunda Inter formasıyla yeşil sahalara veda etti.

Dünyanın en iyi savunma oyuncularından biri olarak gösterilen Paolo Maldini de 25 yıl formasını giydiği AC Milan’da futbol kariyerine son noktayı koydu.

Ancelotti’nin İngiltere Premier Lig takımlarından Chelsea’nin başına geçmesinin ardından AC Milan’ın yeni çalıştırıcısı Brezilyalı Leonardo oldu.

ALMANYA
Almanya Bundesliga’da Vfl Wolfsburg, 23 Mayıs tarihinde Werder Bremen’i 5-1 mağlup ederek tarihinde ilk kez şampiyonluk sevinci yaşadı. 

Bayern Münih sezonu ikinci sırada bitirirken, otomatik olarak Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkını elde etti. Bayern’de  Nisan ayında teknik direktör Juergen Klinsmann’ın görevine son verilirken, Alman teknik adamdan boşalan göreve Hollandalı Louis van Gaal getirildi.

Kasım ayında Hanover’in milli kalecisi Robert Enke, yaşadığı psikolojik sorunların etkisiyle intihar ederek yaşamını yitirdi.

ULUSLARARASI KUPALAR
Şükrü Saracoğlu Stadı’nın ev sahipliği yaptığı UEFA Kupası final maçında Shaktar Donetsk, uzatma dakikalarında bulduğu golle Werder  Bremen’i 2-1 yenerek Ukrayna tarihinde Avrupa’da kupa kazanan ilk takım oldu.

2010 Dünya Kupası Eleme Grubu maçlarında Brezilya ve İspanya çok rahat bir şekilde final vizesi aldı. Brezilya Güney Amerika’nın 1 numaralı takımı olurken, Konfederasyon Kupası’nı da müzesine götürdü. 

Grup elemelerindeki son maçında Uruguay’ı mağlup eden Arjantin 2010 Dünya Kupası finallerine katılma hakkı kazanırken, Arjantin Teknik Direktörü Maradona’ya maç sonunda medya mensuplarına hakaret ettiği için FIFA tarafından 2 ay ceza verildi.

Grup elemelerinde sıkıntı yaşayan bir diğer takım Portekiz ise, sakatlığı nedeniyle Ronaldo’dan yoksun mücadele etmesine rağmen baraj maçında Bosna Hersek’i deplasmanda 2-0 mağlup ederek 2010 Dünya Kupası finallerine katılma hakkı kazandı.

Baraj maçlarıyla 2010 vizesi alan bir diğer takım da Fransa oldu. İrlanda’yı Henry’nin tartışmalı golüyle 2-1 mağlup etmeyi başaran Fransa, İrlanda futbol Federasyonu’nun maçın tekrarı için yaptığı başvurunun reddedilmesiyle birlikte Güney Afrika’da yerini ayırttı.

2010 Dünya Kupası finallerine ev sahipliği yapacak Güney Afrika’da teknik direktörlük görevine kasım ayında Brezilyalı Carlos Alberto Parreira getirildi.

Sayfa Yükleniyor...