3... 2... 1... Ve başladı!

Turkcell Süper Lig'in 2. yarısı kar yağışıyla, son dakika transferleriyle, en önemlisi 321 milyon dolar ile sonuçlanan yayın ihalesinin ardından yaşanan olaylar ve tartışmalarla başladı. Görünen o ki, 321 rakamı uzun süre gündemi meşgul edecek.

3... 2... 1... Ve başladı! - 1

Yaklaşık bir aylık aranın ardından Turkcell Süper Lig’in ikinci yarısı başladı. Bu ara süresince futboldan hiç kopmadık. Ziraat Türkiye Kupası maçları ve 2010 Dünya Kupası sebebiyle erken bitmesi gereken ve kısa süreli ara veren Avrupa ligleri ile futbol hasretimiz hiç depreşmedi. Sadece saha içinde değil, saha dışında da konuşacak çok şeyimiz vardı.

Tartışmalar 3 ana noktada toplandı, 1- Milli Takım’ın yeni teknik direktörü kim olacak? (Hala belli değil), 2-Bochum Savcılığı’nın bahis şikesi skandalıyla ilgili hazırladığı dosyadan sızanlar (Bununla ilgili savcılığın hazırladığı dosyayı da merakla bekliyoruz) 3-Naklen yayın ihalesi...

Naklen yayın ihalesi, hem paketlere ayrılması, hem Digitürk ile Türk Telekom arasında yaşanan çekişme ve ulaşılan rakam, hem de ihalenin sonrasında yaşanan gelişmelerle çok konuşuldu ve konuşulmaya devam edecek.

Biz medya mensupları için 321 milyon dolarlık ihalenin kendimize göre anlamı ve yorumu var. Lakin halk için, taraftar için, futbolsever için ne anlamı var? Hemen aklınıza yayın ve dekoder kavramları gelecek. (Digitürk’ün açık arttırmayı 321 milyon dolara kadar getirmesi konusunda çok yorum yapıldı. Benim görüşüm basit: Bu kadar yatırım, bu önemli pasta bir anda bırakılamazdı. Digitürk sonuna kadar giderdi ve gitti)

Cuma günü Fenerbahçe-Denizlispor maçını seyrettikten sonra internette bir arkadaşım ile sohbet ederken söz dönüp dolaşıp maça geldi. Maçı seyretmemiş olan arkadaşım bana ilginç bir soru sordu: “Hakem maçı 321 milyon dolarlık yönetti mi?”

Evet, taraftar için 321 milyon doların anlamı sadece ekonomik değil. Taraftarlar, futbolseverler sadece yayın kalitesi anlamında bir şeyler istemiyor. Sahada da birşeyler değişsin istiyor. Çünkü “müşteri” sahada güzel şeyler görmek istiyor. Arkadaşımın sorduğu soru kendi içerisinde belli anlamlar taşıyor. Taraftarın kafasında bu lige yılda 321 milyon dolar verilecekse, sahadaki futbolun, futbolcuların, teknik adamın, saha zemininin, hakemlerin, topun, seyircinin, kısacası futbola ait herşeyin verilen bu miktara yakışması gerekiyor.

Bu 321 rakamının uzun süre gündemi meşgul edeceği kesin. Az önce “müşteri” dedik, günümüz futbolunun dev bir endüstri olduğunu, ekonomide önemli bir yer tuttuğunu bilmeyen yok. Eskiden taraftar olanlar, takımına gönülden bağlı olanlar, Eduardo Galeano gibi “futbol dilenenler” artık bu dev endüstride birer müşteri haline geldi. Futbol büyüdükçe kendi içerisinde sektörler oluşturmaya başladı (bahis, transfer, futbol malzemeleri, stat inşaatı, sponsorluk vs) Türk Hava Yolları, Messi’nin çalımlarına hayran olduğu için Barcelona’ya sponsor olmadı...

Yaşanan değişimlerle futbol yayıncılığında beyaz bir sayfa açılacak mı bilinmez ama ikinci yarının başlamasıyla futbolun üzerine beyaz bir örtü örtüldüğü kesin! Yoğun kar yağışı, 2 önemli maçı oynatmadı bu hafta. Beşiktaş, kritik bir 90 dakikayı tamamlayamadı. Bu dönüm noktası olabilir mi? Hatırlarsanız ilk yarıda işler kötü giderken araya 3-0 hükmen kazanılan ve 1 haftalık tatil yaşatan Ankaraspor maçı girmişti. Ankaraspor maçı sonrası galibiyet serisine başlayan Beşiktaş üst sıralar ile aradaki farkı kapatmıştı. Şimdi Kasım’ın sonundan beri maç kazanamayan Beşiktaş, belki de işleri daha kötüye götürebilecek bir İstanbul Büyükşehir Belediye maçını oynamadı. Acaba herşey yeniden tersine dönebilecek mi?

Kötü hava, batıdaki diğer maçları da etkiledi. Fenerbahçe, uzun süre rakiple birlikte kötü zeminle mücadele ettiği maçta Denizlispor’u zor da olsa yendi. Bu her iki takım için de çok kritik bir galibiyetti, asıl önemlisi Roberto Carlos’un gidişinden sonra sol kanatta Andre Santos’un başrol oyuncusu olacağını gösterdi, sezon başında transfer edilip bir türlü takıma giremeyen Özer’in daha etkili olacağını kanıtladı.

Neill ve Jo transferleri ile sükse yapan Galatasaray, hava ve saha şartlarına, rakibin uzun süre 10 kişi kalmasına ve Nonda’nın bir penaltı kaçırmasına rağmen Gaziantepspor’u yenmeyi başardı. Ancak Baros ve Kewell’ın sakatlığı Galatasaray’ı etkileyecektir.

Trabzonspor’da Şenol Güneş farkı hissediliyor. Şehrin, insanların ve takımın ruhunu iyi bilen Güneş ile Trabzonspor 2. yarıda daha başarılı olacak gibi gözüküyor.

Anadolu’da değişen bir şey yok. Kayserispor, savunasında yaşadığı sıkıntılardan kurtulabilirse daha başarılı olacak. Gençlerbirliği ilk yarıdaki gibi alıştığımız sert, koşan, Doll’un Alman disiplini içerisinde çalışan bir takım özelliğini koruyor. Eskişehirspor’da Rıza Çalımbay “eksiklerim var” diyor ama takım galip gelmeyi sürdürüyor. Ankaragücü-Diyarbakırspor maçının özetlerinde sanki Diyarbakırspor maçta tek kale oynamış gözüküyor... Devre arasında değişime uğrayan bu iki takımı değerlendirmek için biraz daha beklemek gerekecek...

Sayfa Yükleniyor...