Hepsi "Büyük Dans"ı bekliyor

NCAA Turnuvası 19 Mart'tan itibaren NTV SPOR'da. Turnuva başlamadan önce Yiğiter Uluğ, SLAM Türkiye'nin Mart sayısı için bir NCAA analizi yaptı.

Hepsi "Büyük Dans"ı bekliyor

NCAA deyince akla altı büyük konferans gelir, Amerikalıların "power conferences" dediği bu ligler ACC, Big East, Big Ten, Big 12, PAC ve SEC'tir. Şampiyonlar ve Final Four adayları ezici bir çoğunlukla bu liglerden çıkar. Örneğin 2000'li yıllarda şampiyonluk onuru yaşamış takımların tamamı veya şampiyonluk kupasını müzesine en fazla taşımış okullar olarak anılan UCLA, Kentucky ve Indiana, hep bu büyük konferansların temsilcileridir. Bu kuralın en büyük istisnası, son yıllarda atak yapan, geçen yıl finale kadar gelen ama uzatmada kaybeden Memphis. "Power" konferans sayılmayan Conference USA'de oynayan Memphis, Derrick Rose gibi müthiş bir yeteneği kaybetmiş olmasına karşın, bu yıl da Final Four adayı…

FAVORİLER
ACC Ligi'nin otomatik favorilerinden North Carolina, her zaman olduğu gibi sadece bölgesinin değil, ülkenin en yetenekli gençlerini kadrosuna topladı. Bu kadar yıldız adayı bir araya gelince koç Roy Williams'ın işi de kolaylaşıyor haliyle. İnanılmaz akıcı bir basketbol oynuyorlar. Sadece yüksek temposuyla değil, sete set hücumdaki pas ritmiyle de rakibin başını döndürebilen çok olgun bir takım bu. Oyun kurucu Ty Lawson ile 2.06'lık skorer Tyler Hansbrough, şimdiden NBA'in hasretle beklediği isimler. Hansbrough'un yeterince atletik olmaması bazen savunmada sorun yaratabiliyor ama yüksek skor üretimiyle bunun üstesinden gelmeyi biliyorlar.

En iyi maçı: Duke 101-87 (d). En kötü maçı: Boston Col. 78-85

Sezon başı sıralamalarında ilk onda yer almayan Oklahoma, biraz da fikstürün yardımıyla 2 numaraya kadar yükseldi. Bu istikrarlı tırmanışı, pazu gücünü konuşturdukları sert savunmaya ve 2.08'lik Blake Griffin'in 22.8 sayı, 14.2 ribaund ortalamalarıyla rakiplerini denize dökmesine borçlular. Henüz ikinci sınıf öğrencisi olan Griffin, takımını nereye kadar taşıyabilecek?

En iyi maçı: Texas 78-63. En kötü maçı: Arkansas 88-96 (d).

FİNAL FOUR ADAYLARI
Aslında Connecticut sezon boyu oynadığı basketbol ve aldığı sonuçlarla finalin 1 numaralı adayı olmalıydı. Ancak Şubat ortasında guard Jerome Dyson'un sakatlanıp sezonu kapatması, koç Jim Calhoun için büyük bir darbe oldu. Dyson'suz çıktıkları ikinci maçta, evlerinde Pittsburgh'a yenilmeleri, düzenin aksadığını gösteriyor zaten… Yine de 2.20'lik Hasheem Thabeet'in çember altındaki varlığı (13 sayı, 10 rib, 4.3 blok) ve forvet Jeff Adrien'in çok yönlü oyunu (14.2 sayı, 10 rib), seribaşı olmanın avantajıyla birleşerek Conn'u Final Four yolcusu yapabilir.

En iyi maçı: Louisville 68-51 (d). En kötü maçı: Georgetown 63-74.

Pittsburgh, daha önce yalnızca bir kez Final Four oynayabilmiş (1974), basketbol geleneği pek güçlü olmayan bir okul. Ama 2.00 metre boyundaki 120 kiloluk power forvet DeJuan Blair sağolsun, bu yıl tarihlerinde ikinci kez Final Four keyfi yaşayabilirler. 15.7 sayı, 12.8 ribaund ortalamalarına sahip Blair'in tek kabahati, serbest atış yüzdesinin, normal şut yüzdesinin altında kalması (yüzde 59-57). Dört yıl okulda kalarak taraftarları sevindiren ve bu yıl 3 numaraya çekilen Sam Young da önemli bir çıkış yaptı. Zor bir fikstürden gelen Pitt, 35 yıl sonra şeytanın bacağını kırabilir.

En iyi maçı: Conn 76-68 (d). En kötü maçı: Villanova 57-67 (d).

Geçen yıl müthiş bir sezondan sonra finale kadar tek yenilgiyle gelip, finalde Kansas'a boyun eğen Memphis, üç oyuncusunu (Derrick Rose, Chris Douglas-Roberts ve Joey Dorsey) NBA'e gönderdi ama gücünden pek bir şey kaybetmiş değil. Deneyimli koç John Calipari, Rose'dan boşalan yeri birinci sınıf öğrencisi Tyreke Evans'a teslim etti ve sonuç beklenenden çok daha iyi oldu. Evans, 16.8 sayı, 5.5 ribaund ve 3.7 asist ortalamalarına ulaşırken, bu takımın geleceği olduğunu ilan etti. Memphis Tigers'da Dozier, Taggart, Anderson ve Mack gibi tecrübeli oyuncular da üzerlerine düşeni fazlasıyla yapıyor.

En iyi maçı: Gonzaga 68-50 (d). En kötü maçı: Syracuse 65-72.

Engin Atsür'ü izleyip North Carolina State'e kazandıran koç Herb Sendek, şimdi Arizona State'in başında, küçük çaplı bir mucize yaratmakla meşgul. Mucize diyorum çünkü Arizona State, Sendek'den önce yıllarca Pac-10 Ligi'nin paspası olmuş bir takımdı. Son parlak günlerini, 80'lerin başında Byron Scott (Evet, bugün New Orleans'ın koçu olan Scott!) takımda oynarken yaşamışlardı. Sendek'li Arizona State, bu sezon UCLA ve Arizona gibi büyük ağabeylere hiç yenilmemeyi başardı. 21 sayı ortalama ve yüzde 38 üçlükle oynayan ikinci sınıf öğrencisi guard James Harden, izlemesi son derece keyifli bir yıldız adayı.

En iyi maçı: UCLA 61-58 (d). En kötü maçı: USC 49-61 (d).

Kuzeyin Big East Ligi'ndeki temsilcisi Marquette, pek çok NBA koçunu kıskandıracak müthiş bir guard ikilisine sahip. Dominic James oynatıyor (5.5 asist ve 2.2 top çalma), Jerel McNeal atıyor (20 sayı, yüzde 44 üçlük). İkisi de son sınıf öğrencisi. Çok tecrübeliler ve bunun son şans olduğunu iyi biliyorlar. Bir başka deneyimli isim, 1.95 boyunda olmasına rağmen 3 numara oynayan Wesley Matthews (18.5 sayı ort). En önemli eksiği gerçek bir pivot olan Marquette, boy dezavantajını müthiş mücadelesiyle kapatmaya çalışan bir takım.

En iyi maçı: Notre Dame 71-64 (d). En kötü maçı: Villanova 84-102 (d).

Geçen yıl NCAA Turnuvası'nın ikinci turunda şok bir şekilde elenen Duke'ün, bu yıl ayağa kalkması ve nefesini North Carolina'nın ensesinde hissettirmesi bekleniyordu. Ama "Coach K"in öğrencileri zaman zaman Clemson, Wake Forest, hatta Boston College'ın bile gölgesinde kaldılar. Çok fazla reklamı yapılan Kyle Singer'ın, bir Tyler Hansbrough olamayacağı görüldü. Kendi evinde korkunç seyirci desteğiyle rakipleri son dakikalarda boğan Duke, bazı deplasmanlarda sıradan bir takıma dönüştü. Yine de sezon boyunca onları pişiren sert ACC Ligi, Gerald Henderson'un çok yönlü oyunu ve Duke'ün daha önce 14 kez Final Four oynamış güçlü bir marka olması, onları bir yerlere taşıyabilir.

En iyi maçı: Purdue 76-60 (d). En kötü maçı: North Carolina 87-101.

Hemen her takımın istikrarsızlıktan mustarip olduğu Big Ten Ligi'nde öne çıkan isim Michigan State. Geçen yıl "Ligin en iyi çaylağı" seçilen guard Kalin Lucas, ikinci yılında 15 sayı, 5 asist ortalamalarıyla beklentileri karşıladı. Net ribaund alabildiği zaman tempoyu dikte eden ve rakibe şans tanımayan Michigan State, bazı deplasmanlarda bu özelliğini ortaya koyamadı. Yine de Lucas'ın deliciliği ve onun en büyük yardımcısı Raymar Morgan'ın tecrübesi sayesinde önemli galibiyetlere imza attılar.

En iyi maçı: Minnesota 70-58 (d). En kötü maçı: North Carolina 63-98.

SÜRPRİZLER
Tamamen atletik yeteneklere dayanan oyuncularla göze hoş gelen bir oyun oynayan Louisville'in sağı solu belli olmuyor. NCAA'nin en saygın koçlarından Rick Pitino (geçmişinde üç farklı takımla yaşanmış toplam beş Final Four ve bir şampiyonluk var) her zaman olduğu gibi zone press'le rakibe sahayı dar etmeyi amaçlıyor. Louisville'in yüksek tempolu, çabuk atışlara dayanan oyunu kimi zaman tahmin edilmesi güç sonuçlar çıkarıyor ortaya... Kendi sahalarında 15 sayı farkla yendikleri Notre Dame'a, deplasmanda 33 sayı farkla yenilmeleri başka nasıl açıklanabilir? NBA'in radarındaki iki atletik forvet, Earl Clark ve Terence Williams, koç Pitino'nun en büyük kozları.

En iyi maçı: Pittsburgh 69-63. En kötü maçı: Notre Dame 57-90.

Sevgili Murat Murathanoğlu'nun takımı Illinois, Final Four oynarsa gerçekten sürpriz olur. Çünkü bu takım bu sezon bazı oynadığı maçlarında tanınmaz haldeydi. Çoğu otoritenin "Big Ten'in en iyisi" dediği Purdue'yü iki maçta da yendiler ama iki maçta 40'ın, bir maçta 50'nin altında kalmayı, bir maçta da 50 sayı atmayı becerebildiler (!). Kimi gün inanılmaz biçimde skorda tıkanıp kalıyorlar. Kendi evinde Penn State'e 38-33 yenilen bir takımdan söz ediyoruz, buna koç Bruce Weber ne yapsın! Kadroda guard Trent Meacham hariç tecrübeli oyuncu yok ama sıkı bir takım savunmasına sahip olmaları avantaj.

En iyi maçı: Missouri 75-59 (d). En kötü maçı: Minnesota 36-59 (d).

Indiana Üniversitesi felaket bir yıl yaşarken, eyaletin namusunu kurtarma görevi, eskiden kimselerin beğenmediği Butler'a düşmüş olabilir. Daha çok entelektüel, beyaz öğrencilerin tercih ettiği bir okul olan Butler'ın bugüne kadar kayda değer bir başarısı yok. Sezon başında zayıf Horizon Ligi'ni ortalarda bitirecekleri düşünülüyordu ama üst üste galibiyetlerle sıralamalarda ilk 25'e girmeyi başardılar. Sabırlı oyunları atletik takımlara ters gelebiliyor. Geçen yıl çaylakken bile göz dolduran forvet Matt Howard (14 sayı, 7 ribaund) takımın en istikrarlı ismi.

En iyi maçı: Xavier 74-65 (d). En kötü maçı: Loyola 67-71.

Xavier, genelde "küçük gölde büyük balık" olarak tanınır. Güçlü konferanslar arasında adı geçmeyen Atlantic-10 Ligi'nin en istikrarlı okullarından biridir. Geçen yılı 30 galibiyetle kapatmış, son sekize kalmayı başarmış ama tarih yazamamışlardı. Hiç Final Four oynamışlıkları yok. Neden bu sezon bir ilk olmasın? Boyalı bölgeden son derece üretken bir takım Xavier: 2.02'lik Derrick Brown (14 sayı), 1.98'lik BJ Raymond (13.8) ve 2.07'lik pivot Jason Love (7.5 sayı, 7 rib) pota altına duvar örüyor resmen…Raymond'un yüzde 42 ile üçlük kullanması, içeri gömülen rakip defanslar için ceza aynı zamanda.

En iyi maçı: Memphis 63-58. En kötü maçı: Dayton 58-71 (d).

KÜLKEDİLERİ
Bu takımları belki de "Sürprizler" başlığı altına sıralamak gerekirdi. Bence, buradakilerin en büyük farkı, sezon boyunca isimlerinin neredeyse hiç anılmamış olması… Hiçbir zaman ilk 25 sıralamasında görünmeyen, manşetlere fırlamayan, genelde küçük liglerden geldikleri için dudak bükülen okullar bunlar… Amerikan medyası, bu tip takımları çok sever. Onlara "Cinderella Team" denir ve masal uzadıkça, reytingler yükselir. Külkedileri, Final Four'a kadar uzanamayabilirler ama iyi bir günlerinde favorilerin canına okuyabileceklerini de unutmamak gerek. Devleri devirebilecek potansiyele sahip bu takımların başında VCU var. Gelecek yıl NBA'de olacağına kesin gözüyle bakılan guard Eric Maynor'un sürüklediği Virginia Commonwealth ya da kısa adıyla VCU… Maynor, 23 sayı, 6 asist, 3.5 ribaund, yüzde 36 üçlükle oynadı sezon boyunca. Tek başına takımını sırtladı. Herkes onlara Colonial Athletic Ligi'nden geldikleri için dudak büküyor ama 2006'da Final Four oynayan George Mason da bu ligdendi, hatırlatalım…

En iyi maçı: Drexel 75-46. En kötü maçı: NC Wilmington 72-81 (d).

Weber State, fikstüründe büyük takımların yer almadığı, gözlerden uzak bir konferansın takımı. Çoğunlukla beyaz şutörler yetiştirmesiyle tanınan ve NCAA Turnuvası'nda sürpriz geleneği olan bir okuldur. Kendisini küçümseyenleri fena cezalandırır. Geçen yıldan çok oyuncu kaybetmelerine rağmen, Big Sky Ligi'nin en iyisi olmayı başardılar yine… 1.65'lik guard Kellen McCoy, yüzde 40 üçlük isabetiyle can yakıyor.

En iyi maçı: Eastern Washington 74-57. En kötü maçı: BYU 62-92.

Aslında Davidson'a "Külkedisi" demek doğru olmayabilir. Eski NBA oyuncusu Dell Curry'nin oğlu Stephen Curry, geçen yıl NCAA Turnuvası'nın yıldızlarından biriydi. Drafta girip girmeyeceği uzun süre konuşuldu. Bu yıl da gözler üstündeydi, genç Curry'nin. Bu nedenle Davidson, sık sık ulusal basının gündemine girdi. Yoğunlaşan baskıya karşın, 29 sayı ortalamayla tüm NCAA'in en skorer ismi olan Curry'nin 5.8 asist, 4 ribaund, 2.7 de top çalma ortalamaları var. Ayağını burkup oynayamadığı maçta Davidson, ligin en zayıflarından Citadel'e 64-46 yenildi. Fazla söze ne hacet!

En iyi maçı: Oklahoma 78-82 (d). En kötü maçı: Citadel 46-64.

DÜŞKIRIKLIĞI YARATANLAR
Her sene NCAA yazılarında adını görmeye alıştığınız, otomatik favoriler arasında sayılan, NBA'in dört gözle beklediği yıldız adaylarına sahip bazı okulları bu sayfalarda bulamadınız. Mesela son şampiyon Kansas… Mesela 11 şampiyonlukla "En çok kazanan" unvanına sahip UCLA… Mesela Indiana, Arizona, Texas, Florida

Kabul etmeliyim ki, ben NCAA Turnuvası'nda sürprizleri seven bir yazarım. O nedenle bu yazı bazı okurlar tarafından objektif bulunmayacak, farkındayım. Ama bir önceki paragrafta saydığım okullar içinde sezon boyu bekleneni veremeyen ve muhtemelen "Büyük Dans"a davet bile edilmeyecek olanlar var. Yani "kendi düşen ağlamaz" demek de mümkün.

Geçen sezonun sonunda Chase Budinger'ın okulda kalacağını açıklamasıyla Arizona taraftarları bayram yapmıştı. Ama "Büyük Beyaz Umut" yerinde sayınca, Arizona da Pac-10'in üst sıralarına tırmanamadı. Yine aynı ligden UCLA, başka konferanslardan vasat rakipler önünde tutunamadı. Guard Darren Collison, çoğu maçta yalnız kaldı.

Geçen yılın şampiyonu Kansas, başta Darrell Arthur ve Mario Chalmers olmak üzere önemli oyuncularını kaybettikten sonra Big 12 Ligi'nde Oklahoma'nın peşine takıldı ama kadronun toplam kalitesi geçen yılla kıyaslanamaz bile… Kasım-Aralık aylarında NCAA sıralamalarında ilk beşte gösterilen Doğuş Balbay'ın takımı Texas, Şubatta üst üste gelen bozgunlarla play-off resminin dışına düştü.

Bir zamanların devi Indiana, Big Ten Ligi'nin son sırasına demir atarken, 2006 ve 2007'de peş peşe iki şampiyonluk kazanan Florida, kendi ligi SEC'te zaman zaman göz dolduran maçlar oynasa da, Mart ayında tur geçebileceğine dair ışık vermedi.

Son söz: Adı üstünde "Mart Çılgınlığı" bu, her şey olabilir… 6 Nisanı 7 Nisana bağlayan gece NTV 'da final maçını izlerken, karşınıza bu yazıda adı bile geçmeyen iki okul çıkarsa siz de kahkahalarla beni anarsınız, ne güzel…

Sayfa Yükleniyor...