Şampiyonluk yarışı tornistan

Ligin zirvesinde yer alan beş takım: Birbirleriyle oynayan Sivas'la Beşiktaş berabere kaldı. Diğer üçü mağlup (ikisi kendi sahasında)...

Şampiyonluk yarışı tornistan - 1

Bu tablo, misal Kayseri, Bursa, Gaziantep gibi birileri arkadan yetişmeye çalışıyor olsa, kalite bir yana, en azından lige zevk katacak bir şey olurdu. Ama maalesef yok öyle bir şey. Dolayısıyla bu tablo, salt kalitesizlik, beceriksizlik, düşüklük göstergesi.

Yine de, Sivas'ta birbirleriyle berabere kalan Beşiktaş'la Sivasspor'u ayrı tutalım. İkisi belirli bir istikrarla gidiyor, zor görünen maçları anlaşılır şekillerde kaybediyorsa kaybediyorlar, yoksa idare ediyorlar (ama Beşiktaş'ın zor görünen maçları asıl şimdi başlıyor). Oysa Galatasaray'la Fenerbahçe olmadık maçları, olmadık şekillerde kaybetmekte müthiş ısrarcı. Trabzonspor ise, zaten evindeki son üç maçtan 1 puan çıkarabilmiş bir takım. Deplasmanda sıkıntısı yok deniyordu, bu hafta Antep'te de mağlup oldular.

Fenerbahçe'nin Kocaeli beraberliğinin varsın mazereti olsun. Gerçi beş gollü Ali Sami Yen galibiyeti bir uyarıydı, tesadüf olduğuna inandılar herhalde. Fakat Ertuğrul Sağlam'ın durağan Bursaspor'una karşı, yine 4'te ofsayt bir golle öne geçmeyi de başardıktan sonra, aynı takoz yemişliği paylaşıp 80 dakika uyuyup 86'da beraberlik golünü yemek olacak iş değil. 90 artıda gelen penaltı golünü de, hakikaten Bursa hiç değil ama, Fenerbahçe hak ediyordu bu kafayla...

4'te golü bulup 86'dan sonra kaybedilen beş puanı ekleyince Fener'e, averajla ikinci olacakları çıkıyor ortaya. Yani bu kadar kötü götürülen bir sezon, sırf son iki hafta alınacak iki kolay galibiyetle, tamamen terse döndürülebilirdi. Bunu dahi yapacak gücü gösteremedi Fenerbahçe.

Keza Galatasaray. Acaba Bülent Korkmaz Eskişehir'i yenebilmek için daha ne avantajlar, yahut ayrıcalıklar isterdi?

Hamburg maçında aldığı yarayı sarmak, en azından sarmış gibi yapabilmek için: Ali Sami Yen'de, rakip 10 kişi, rakip düşme potasındaki Eskişehir... Golü yedikleri dakikada, sakatlıktan dolayı, rakip 9 kişi... Eksik rakibe karşı 1-0 gerideyken Kewell'ı çıkartıp Mehmet Güven'i oyuna sokuyor. Galatasaray 90 dakikayı pozisyona girmeden, skandal bir futbolla bitiriyor.

Onlar da son iki hafta, 2-1'i buldukları maçta Trabzonspor'u ve bu elverişli koşullar silsilesinde Eskişehir'i yenebilseler, ikinci sırada olacaklardı. O güç, Galatasaray'da da yoktu.

Trabzonspor'u, hele Ersun Yanal'ı aynı eleştiriye müstahak görmüyorum. Zira Trabzonspor bir atılım içerisinde, doğru işler yapıyor. Bu arada, yapılan işlerin karşılığını alırken, bütün şampiyon adayları aksamaya başlayınca, şampiyonluk yarışının ortasında gidedurmak gibi bir bedel de üstlendiler. Bunu kaldırmak, hele Gökhan ve Umut gibi gol atamayan golcülerle, kolay iş değil.

İç sahada baş gösteren bunalım, nihayet bu hafta dışarıya da sirayet etti. Zaten tersini beklemek hayalcilik olurdu. İçeride kazanamayan bir takımın deplasmanda istikrarla kazanması mümkün değil. Gaziantepspor da çok iyi bir futbol oynayınca yenilgi kaçınılmaz oldu.

Nurullah Sağlam'dan sonra iki maçını kazanan Gaziantep'te tipik bir hoca değiştirme enerji birikimi göze çarpıyor. Yoksa Nurullah Hoca'da bir suç olduğundan değil. Bu iki galibiyetle yavaştan şişinmeye başlayan Seçkin Göksel'e de geçen sezon Mesut Bakkal'ın yerine gelip ilk üç maçını kazanan Bünyamin Süral'i hatırlatmalı: “Başarım tesadüf değildir,” demeye başladıktan sadece iki hafta sonra; 5-0'lık Fenerbahçe ve 3-1'lik Beşiktaş yenilgileriyle yerini Nurullah Sağlam'a bıraktı. Bugün kimbilir nerede Bünyamin Hoca. Yine de, arkasını getirebilirse Seçkin Hoca için büyük fırsat: Sakıp Özberk, Hüseyin Kalpar, Nurullah Sağlam gibi Hocaları Türkiye'ye tanıtan kulüptür Gaziantepspor.

Geçtiğimiz sezon Sivas'ta Galatasaray'a şampiyonluğu veren Sivas, bu sezon Ali Sami Yen'de şampiyonluğu kapar mı?

Öyle görünüyor ki, iş oraya kalırsa kapar. Sivas'la Beşiktaş, bu haftanın potansiyel kaybedenleriydi, zira ikisi karşı karşıya olduğundan, en az biri puan kaybedecekti. İkisi birden kaybetti ama diğer üç rakip de yenilince, Sivas'la Beşiktaş bu hafta birbilerine karşı kaybettikleri puanlara rağmen diğerleriyle arayı birer puan daha açtılar. Zirvede başbaşa kalma yolunda gidiyorlar. İstanbul'daki maç da 1-1 bittiğine göre, artık aralarında ikili avantaj falan da söz konusu değil, bundan sonrası hodri meydan!

1-1'in öteki yüzü, Sivas'a bir iç saha kaybı, Beşiktaş'a deplasmanda liderden alınan puan olarak yansıyor; ama kalan 9 haftada, iki takımı da beşer deplasman bekliyor. Beşiktaş'ın kritik dönemi 26 Nisan'la 25 Mayıs arasına sıkışan beş maçlık seri: Burada üç deplasman ve içeride de Fenerbahçe'yle Galatasaray maçları oynanacak. Gerçi sırada içeride Kayseri, deplasmanda Kocaeli ikilisi, ardından yine içeride Ertuğrul Sağlam'ın Bursa'sı hep anlamlı ve zor maçlar Beşiktaş için. Sonra bahsettiğim beş haftalık viraj geliyor ve son maç yine Denizli deplasmanı (Denizli'nin hatırası çeşitlidir). Oldukça zorlu bir fikstür. Beşiktaş'ın rakiplerine kıyasla övülen futbolunun geçerliliğini de bu kritik maçlar test edecektir.

Ertuğrul Sağlam'la çıışa geçen Bursa, haftalara ve Fenerbahçe maçında 90 dakikaya yayılan sabrının karşılığı, artık altıncı sırada, yani şampiyonlukla uğraşmayan grubun zirvesinde artık. Yakın zamana şampiyonluk mücadelesinin içinde bulunan Ankaraspor ikinci yarıdaki düşüşüne bu hafta da eklediği Kocaelispor yenilgisiyle 9. sıraya kaadar indi. Şampiyonlukla iştigal etmeyenlerin zirvesinde görmeye alıştığımız Kayserispor ise, bu hafta Ankaragücü'nü kötü ve etksizi bir oyun sonunda 2-1 yenerek daha da aşağılara inmekten ve başka tehlikelerden kurtuldu. O iki puanlık aralığa sığışan dörtlüyü tamamlayan son takım da, Trabzon galibi Gaziantep, 8. sırada duruyor.

Düşme mücadelesinde Galatasaray'ı deplasmanda yenen Eskişehir kuşkusuz büyük bir kazanç eldi etti ve 30 puan barajına ulaşan tek takım olarak 10. sıraya yerleşti. Gençlerbirliği ve Denizlispor Ankara'da golsüz berabere kalınca 11 ve 12. sıralar da 29'ar puanlı bu iki takıma kaldı.

29 puana ulaşan diğer takım ise, zorlu bir maçtan sonra Hacettepe'yi, bir son dakika golüyle geçen Antalya (ki kendileri son dakika gollerinden hayli mustaripti vaktiyle). Bu maç Antalya'ya katkısı azımsanmamalı belki ama, esas, Hacettepe'nin Süperlig'le ilişkisini kesen maç olarak dikkat çekiyor. Bu bakımdan, Antalya'nın galibiyet golünü Arda'nın kendi kalesine atması, bir nevi intihar sayılır. Hacettepe böylece, bir umut yolculuğu başlatamadan, ligden koptu. Bu durumu zaten kabulenmiştik, beni üzen daha ziyade, Hacettepe'nin başına geçen Ergün Pembe'nin hakem merkezli demeci. Koca bir futbol ömrünü hiç bu tip işlere ihtiyaç duymadan bitiren Ergün'ü bu halde görmeyi hiç istemezdim doğrusu.

Haftanın en kritik maçında Konyaspor'u 2-0 yenen Belediye, dört maçlık yenilgiler kâbusuna son verdiği gibi, doğrudan boğuştuğu rakiplerinden birini yendiği için haftanın en k3arlı takımlarından biri oldu. 28 puana çıkarak 14. sıraya yerleştiler ve dört puanlık bir avantaj elde ettiler.

Yenilen Konya da aslında 27 puanla hemen altında ve onların da çizgiye bir boy avantajı var ama, moral bozukluğu ve endişe, şimdi Belediye'den Konya tarafına geçmiş durumda. Zira düşme potasının üstündeki ilk takım artık onlar.

Düşme potasında değişen bir şey yok. Erhan Altın'la altın günlerini ve mucize yürüyüşünü başlatan Kocaeli, Ankaraspor'u Taner Gülleri'nin iki golü ve bir asistiyle 3-2 yenip Kayseri'ye yenilen Ankaragücü'ne iyice yaklaştı.Haftaya da Ankaragücü'ne konuk olacak. Ne ki yaklaşmak gereken yer orası değil. Artık ilk hedef, dört puan önde duran Konya! Konya'nın müteakip maçı ise, içeride Hacettepe!

Sayfa Yükleniyor...