Anayasa'da uzlaşma yok, halk var!

Başbakan Erdoğan, CHP’nin Anayasa teklifiyle ilgili önerilerine olumlu yaklaşmalarının mümkün olmadığını söyledi. Erdoğan'ın 'kapımız açık' mesajı gönderdiği Baykal ise noktayı koydu: Uzlaşma anlayışı bitti, halka anlatacağız.

Anayasa'da uzlaşma yok, halk var!

CHP ile AK Parti arasındaki Anayasa tartışmasına son noktayı Deniz Baykal koydu.


Baykal'ın, "Önerilerimizde samimiyiz. İnşallah Pazartesi gününe kadar paketin bölünmesi konusunda bir adım atabiliriz" değerlendirmesine, Başbakan Erdoğan ABD dönüşü yanıt verdi: "Pazartesi günü paket Genel Kurul'da. Bu kadar ciddi bir konunun sulandırılmasını kabul edemeyiz."

"Baykal'a kapımız açık, kamera da yok' diye konuşan Erdoğan'a yanıt gecikmedi ve Baykal son noktayı koydu: "Başbakan sınıfta kaldı, oyun oynuyormuş... Başbakan'ın samimiyetsiz tavrını görmüş olduk... Uzlaşma anlayışı bitmiştir, halka anlatacağız... "

Diyanet İşleri Başkanlığı'nca düzenlenen 'Kutlu Doğum Haftası'nın İstanbul'daki açılış törenine katılan Baykal, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

''Anayasa değişikliği paketi çalışmalarına ilişkin uzlaşma umudunun bitip bitmediği'' yönündeki soruya karşılık Baykal, ''Sayın Başbakan'ın bir uzlaşma arayışından vazgeçtiği izlenimini aldım'' dedi.

"SAMİMİ DEĞİLMİŞ"
Bunu üzüntüyle karşıladıklarını söyleyen Baykal, ''Anlaşılıyor ki 'Bunu değerlendirebiliriz' derken bu konuda samimi değilmiş. Bir değerlendirme, iyi niyetli bir uzlaşma arayışına gerek olmadığını ifade ediyor. Yapacak bir şey yok. Biz görevimizi yaptık. Elimizden geleni yerine getirdik. Bunun gerçekleşmemesinin sorumluluğu hiçbir şekilde bize ait değildir. Tamamen bizim dışımızdadır.

Eğer Sayın Başbakan bugün geldiğinde olumlu bir değerlendirme yapmış olsaydı, iş birliğini derhal gerçekleştirir ve parlamentoda Anayasa'yı değiştirme konusunda çok önemli bir adımı birlikte atabilirdik. Eğer bugün bu olmuyor ise bu tamamen Başbakan'ın tercihinin, anlayışının, siyasetinin sonucudur. Bu açık ve net bir biçimde ortaya çıkmıştır'' dedi.

"BAŞBAKAN KAÇTI"
Kendileri açısından değişen bir şey olmadığını, hala aynı noktada olduklarını vurgulayan Baykal, ''Yarın iş birliğine açık olduğunu söylerse Başbakan, yine derhal gerekeni yaparız. Bahane aramıyoruz, çamura yatmıyoruz, ipe un sermiyoruz. Bunu yapanlar bizim dışımızdakilerdir. AKP bir oyun oynamıştır ama bu oyunda hemen gereği yerine getirilmiştir, resmi görülmüştür, öyle yapalım denilmiştir ve masadan Sayın Başbakan kaçmıştır'' şeklinde konuştu.

"KAMUOYUNA ANLATACAĞIZ"
Baykal, ''Şikayetlerimizi söyleyeceğiz, kamuoyuna anlatacağız. AKP'nin uzlaşmaz tavrını, bu konuyu böyle bir siyasi gerginlik haline getirme anlayışında olduğunu, konunun esasını çözme peşinde olmadığını, üzüm yeme peşinde değil bekçiyle kavga etme arayışı içinde olduğunu anlatacağız parlamentoda. Sonra konu referanduma gelirse gereğini yapacağız'' şeklinde konuştu.

"OYUN OYNUYORMUŞ"
Bir gazetecinin, ''Uzlaşma girişiminde böyle bir tavır bekliyor muydunuz Başbakan'dan?'' sorusuna da Baykal, şu yanıtı verdi:

''Hayır, hayır. Ben ciddiye almıştım. Daha önce de söyledim, çünkü akıl için yol bir. için yararlı bir öneri bizimki. Bunu Başbakan da değerlendirdi diye düşündüm. Çünkü giderken 'bakarız' dedi. Kızgınlığını ifade etti ama 'gereğini yerine getiririz' dedi. Oradan umutlandık. Bize işte yok Şark kurnazlığı falan diye bağırdı, çağırdı. Boş laflar. Hiç alakası yok. Ne kurnazlığı, biz samimiyet peşindeyiz ama o 'bakacağız' dedi. 'Eğer yasal engel yoksa değerlendiririz' dedi. Biz de 'aradığımız buydu' dedik. Sen kavganı sürdür ama gereğini yap. Yapar diye belki umut ettik, ciddiye aldık. Biz bir an tereddüt etmeden bu kararlılığımızı sürdürdük. Geldiğimiz noktada görüyoruz ki Başbakan oyun oynuyormuş, bu ortaya çıktı. Bu bir samimiyet denemesidir, samimiyet sınavıdır. Bu sınavda Başbakan sınıfta kaldı.''

Bir gazetecinin, ''Başbakan'ın tavrını neye bağlıyorsunuz?'' sorusuna karşılık da Baykal, ''Bilemem. Mizaç olabilir, siyaset tarzı olabilir, gerilim politikası olabilir. Bilemem, o onun bileceği iştir. Gerçek budur'' şeklinde konuştu.




ABD ziyaretini tamamlayarak yurda dönen Başbakan Erdoğan, CHP liderinin Anayasa değişikliğiyle ilgili olarak gazetecilerin yönelttiği soruları yanıtladı.

Erdoğan, bir gazetecinin, ''Anayasa değişikliği konusunda daha CHP'nin önerisine, ABD'ye giderken, 'ben de varım' demiştiniz. Süreçte ne oldu da bu fikrinizden vazgeçtiniz? Baykal, 'Gerekirse AK Parti'ye giderim' dedi. Siz görüşür müsünüz?'' sorusuna, şu yanıtı verdi:

''Benim söylediklerimi saptırmayın. Biz bir şey söylüyoruz. Söylediğimiz, bize gelenler bir katkı sağlamak üzere geleceklerse, biz bu katkıları görüşmeye varız ama bize gelecek olanlar, İstanbul'da ne dedim, Bunları iyi takip edin.

Bize kimse Şark kurnazlığı ile yaklaşmasın' dedim. 'Kimse bunu hakaret olarak da telakki etmesin. En az bizler de onlar kadar bu konularda kurnazız, kusura bakmasınlar' dedik. Burada değişen herhangi bir şey yok ama görüşme noktasında bizim kapımız her zaman açıktır. Bizim odamızda kamera filan da yoktur. Biz kamera filanla da karşılamayız ama arzu ederlerse medyaya görüntü verir, ondan sonra oturur beraber hangi konuyu görüşeceksek bunu görüşürüz, çünkü bizim misafirperverliğimizin gereği de budur. Kimseye kapımız kapalı değil, siyaset yapıyoruz.''

Erdoğan, bir gazetecinin, ''anladığımız kadarıyla ana muhalefetin attığı adımlar, bir şekilde genel merkezinizin dışında kalacak, kapılar bu anlamda kapalı'' sözleri üzerine, ''(Kapımız açık) dedik'' diye konuştu.

"MUHATABI CUMHURBAŞKANI DEĞİLDİ"
Erdoğan, aynı gazetecinin, ''yani bu öneriyle gelmeleri durumunda, ısrarcı olmaları durumunda, Meclis Başkanı'nı işaret etmiştiniz'' sözleri üzerine de şu değerlendirmeyi yaptı:

''Bakın her şeyi yanlış ifade ediyorsunuz. Ana muhalefet lideri, kime çağrı yaptı? Meclis Başkanı'na mı, bana mı çağrı yaptı, kime yaptı? Sayın Cumhurbaşkanı'na yaptı. İşin başlangıcı bir defa yanlış. Bu işin muhatabı bu safhada Cumhurbaşkanı değildi. Orada dikkat edin biz bir yanlışı düzelttik. Bu aslında işte kurnazlığın bir yanıydı. Sayın Cumhurbaşkanı'nı siyasetin içine, yani tarafsızlığını ortadan kaldırarak, ona gölge düşürmek suretiyle siyasetin içine çekme gayretiydi.

Dedik ki 'onun yeri orası değil, bu konuda Meclis Başkanı'na gitmeniz lazım'. Daha sonra gittiler. Neden sonra, gurupları dolaşmak suretiyle Meclis Başkanı'na gittiler. Bu, ilk yapılması gereken adımdı. Bir önceki Meclis Başkanı'nın davetiyle başlayan süreçtir. Bunu aynı şekilde bu dönemde Meclis Başkanımızın riyasetinde yapmak mümkündü. Biz bu tür şeylerin hepsine varız, vardık ama şimdi müsaade edin de komisyonlarda tartışıldı, görüşüldü, bitti ve o dönemde bunların hiçbiri yok, sadece geçici 15. madde diye dayattılar, o olmayınca 3 madde başlığıyla geldiler ki o her bir madde bunlar konu başlıklarıydı. Bunları madde ile kamufle etmek istediler, kendilere göre. '3 madde' dediler. Halbuki bunlar 11 maddeyi kapsayan bir yaklaşım tarzıydı. Bunun da tabii olamayacağı ortada.



''Bizim karşı önerimizin olması söz konusu değil. Bu sürece girdiğimiz andan itibaren bildiğiniz gibi arkadaşlarım parlamento içi, parlamento dışı tüm siyasi partileri, ilgili tüm STK'ları, medya guruplarını bilgilendirdi. Arkadaşlarımızın geniş kapsamlı görüşmeleri oldu.

Bu görüşmeler neticesinde, en ufak bir olumlu sinyal alamadık. Hatta kendilerine verdiğimiz taslak ile ilgili, taslağın kapağını bile açıp incelemeden verilen cevapları lütfen şöyle hafıza kayıtlarımızı bir inceleyelim, bir geri dönelim. Ne dediler, 'bunu zaten Anayasa Mahkemesine götüreceğiz' dediler. O gün 'bunu Anayasa Mahkemesine götüreceğini söyleyenler, hemen ardından 'biz geçici 15. maddeyi sadece Meclis'te görüşmeye varız, bunun dışında hiçbir tanesine olumlu yaklaşmayız, yaklaşamayız' dediler. Ama bu arada bir başka siyasi parti de 'şu anda seçimler öncesi böyle bir şeyi görüşemeyiz ancak seçimlerden sonra yeni kurulacak parlamentoda bunları görüşelim' dediler.''

Devlet işinin, ''ciddiyet işi'' olduğunu ve parlamentonun bu ülkenin ''en ciddi, en onurlu kurumu'' olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

''Ve bu parlamentoyu temsil edenler de dürüst, dikkatli, hassas davranmakla bu onurlu kurumu güçlendirirler. Tabii biz hep bunu bekledik. 'Gerekirse, bunu gelin oturalım, çalışalım, yapalım' dedik. Ve 2008'de Parlamento Başkanımızın yazılı davetine kimlerin olumsuz yanıt verdiğini hatırlayın. Şu anda Anamuhalefet Partisinin, o zaman Parlamento Başkanı Sayın Toptan'ın yazılı davetine, yine bu konuyla ilgili verdiği olumsuz cevaplar var. Hep bunlar bir sulandırma hareketleridir. Bunlar ciddi şeyler değil. Bizim, bu kadar ciddi olan bir konuyu bu kadar sulandıran bu yaklaşımlara olumlu yaklaşmamız mümkün değil. Kaldı ki bu komisyondan geçti, şimdi Genel Kurulun gündemine geldi. Kendileri de muhalefet şerhlerini yazdılar, verdiler ve Pazartesi 13.00'den itibaren artık Genel Kurulda bu tasarı görüşülmeye başlanacak.

Ülkemiz için, milletimiz için ve tüm parlamentodaki artık menfaati konuşmuyorum, inanıyorum ki milletvekillerimiz tüm Parlamentodaki hangi partide olursa olsun, hangi gruba mensup olursa olsun, aklıselim ile ülkemizin, milletimizin çıkarı için inanıyorum ki bu tasarıyı değerlendirecektir ve bu değerlendirme neticesinde hepsi de o kulübede vicdanıyla baş başa kalmak suretiyle 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, ben burada milletin vekiliyim, bir vekili olarak da milletimizin talebi istikametinde', nedir bu talep 82 Anayasası'nın değiştirilmesine yöneliktir, şu anda atılan adım, bunun bir kısmıyla alakalıdır. Ve ortak akıl ve ortak payda bu değişikliğin yapılmasından yanadır. Ve bu istikamette ben, milletvekillerimizin de kararını vereceğine inanıyorum.




Başbakan Erdoğan, kapatılan DTP'nin genel başkanı Ahmet Türk'e yapılan saldırı ve sonrasını da bir soru üzerine değerlendirirken, saldırıyı şiddetle kınadı.

ABD'de olayı duyduğu anda Türk'ü arayarak, üzüntü ve geçmiş olsun dileklerini ilettiğini anımsatan Başbakan Erdoğan, ''Gereği noktasında da bakanıma gerekenleri söyledim. Bildiğiniz gibi ilk adımlar bu noktada atıldı ve bunun nereye vardığı, arkasında herhangi bir şey var mı yok mu, bu konuyla ilgili çalışmaları arkadaşlarım yürütüyor. Yani olay bitmiş değil'' dedi.

Erdoğan, bunun, işin bir yanı olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu tür şiddetle ne yazık ki geçmişten bu yana birçok siyasi liderler hep karşı karşıya kaldılar. Aynı şey, birkaç şey bizim de başımıza farklı şekilde geldi. Diğer liderlerin de başına geldi. Herhalde bunlar da bu işin kaderinde var. Bunları görmek istemiyoruz. Halkımızın da içinde bu tür bazı gurupların, şahısların çıkmasını bizim gibi demokraside ileri standartlara ulaşma mücadelesi veren bir toplumun yapmaması gerekir. Kardeşlik değerlerine bu kadar olumlu yaklaşan bir toplumda bunların olmaması gerekir. Çünkü bunlar hiçbir zaman siyasette çıkış yolu değildir. Bunlar yanlış adımlardır. Fakat bir başka yanlış şudur: İstanbul'da molotofkokteylini belediye otobüsüne atanların yaptığını tasvip etmek de mümkün değildir.''

''KİMSE EMPATİ OLARAK GÖSTERMESİN''
Ahmet Türk'ün olumlu açıklamalar yaparken, diğer taraftan bu tür olayların olmasının, işin nerelere vardığını gösterdiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Kimse bunu bir empati olarak göstermeye gayret etmesin. Çünkü bir de böyle bir gayret var. Bu empati değil. Burada sorumluluk taşıyanların özellikle bu konuların üzerine gitmesi lazım.

Bir devletin otobüsünün, kamu otobüsünün, halkın otobüsü çünkü, içinde halk var, burada atılan molotofkokteyli ile orada yaralanmalar, çok daha ağır olaylar da olabilir. Hiçbir şey olmasın, kamu malına zarar vermeyi ne ile izah edeceksiniz? Bunlar yanlış şeylerdir. Nerede olursa olsun, bunların hiçbiri bu işin çözüm yolu değil. Şunu söylüyorum; pislik, pislik ile temizlenmez. Ağır bir ifade olacak, kan kan ile temizlenmez, su ile temizlenir. Biz buna bakacağız.

Barışı bunun üzerinde yürüteceğiz, intikam hislerini, kin hislerini, nefret hislerini bir tarafa koyarsak, inanıyorum ki ülkemizde şu anda attığımız adımlar, bu demokratik açılım sürecini, üzerine bindirdiğimiz Milli Birlik ve Kardeşlik Projemiz çok daha güçlenerek ilerlemeye devam edecektir. Türk'e tekrar şifa diliyorum. Gerek mensubu olduğu parti teşkilatına, ayrıca bu noktada inanıyorum ki onlar da üzerlerine düşeni yapıyorlar, aklıselim ile hareket ediyorlardır. Aklıselim ile biz bu olaylardan çıkmanın yollarını arayacağız.''

Sayfa Yükleniyor...