Baykal: Ticari ilişki yanlış ama yolsuzluk yok

CHP lideri Deniz Baykal, partinin Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen hakkındaki iddialara yönelik NTV’ye açıklamalarda bulundu.

Baykal “Olay yeterince netlik kazanmadı. Bir süredir yapılan yayınlarla izlenim oluşturuluyor, bir kanaat şekillendiriliyor ve sonra da ayrılmalıdır diye bir bekleyiş ortaya konuluyor. Bu durumun, Şaban Dişli olayıyla hiçbir benzerliği yok. Burada bir imar yolsuzluğu yok. Tamamen meşru, devletle hiçbir ilişkisi olmayan bir ticari ilişkiye girmesinin de doğru olmadığı kanısındayım ama yolsuzluğunun bir parçası gibi takdim edilmesini anlamak mümkün değildir. Sevigen’in ticari ilişkisi de uygun değil. İddialar kanıtlanırsa ne yapacağımızı herkes görür” dedi.

Deniz Baykal, NTV canlı yayınında Ankara Temsilcisi Murat Akgün’ün sorularını yanıtladı. Baykal, şunları söyledi:

“Konunun ne olduğu ve ne olmadığı yeterince netlik kazanmış değil. Bir süredir yapılan yayınlarla bir izlenim oluşturuluyor, bir kanaat şekillendiriliyor ve sonra da ‘ayrılmalıdır’ diye bir bekleyiş ortaya konuluyor. Neden dolayı ayrılmalı, onun adını koymak lazım. İddiaların, ithamların neye dayandığını kamuoyumuzun doğru bir şekilde algılamaya ihtiyacı var.

Mesela Şaban Dişli olayı... Bu da onun gibi bir olay algılaması var. Şaban Dişli olayıyla bunun bir benzerliği yok. Şaban Dişli olayında imzalanmış bir protokol var. O protokolde belli bir miktarın ödeneceği taahhüdü var. Bunun ne karşılığı olacağı açıkça ifade ediliyor. İmar planında yapılacak bir değişiklik karşılığı. Kredi tedarik edilmesi karşılığı. Bir parti yöneticisi, imar planında değişiklik ve kredi bulma taahhüdü ile bir para alıyor. Bu başka bir şey. Burada öyle bir şey var mı? İmar planında herhangi bir değişikliğe yönelik sorumluluk söz konusu mu? Orada imar planıyla ilgili bir siyasi baskı vardı.

İMAR YOLSUZLUĞU YOK
Burada bir imar yolsuzluğu tablosuyla karşı karşıya değiliz. Belli bir siyasi nüfus kullanımı ve imar olanı değişikliği olayıyla karşı karşıya değiliz. Bunu söyleyecek bir kişi var mı? Yok. Böyle bir iddia da yok . Bir kredi tedariki kolaylığı söz konusu mu? Böyle bir şey de yok. Ne söz konusu? İmar durumu netleşmiş olan bir arsada alım satım konusunda, almak isteyen biriyle, satmak isteyen biri arasında tamamen özel hukuk ilişkisi içinde kurulmuş olan bir ilişki söz konusu. Diyor ki; ‘Falan kişi alır onunla sizi bir araya getireyim’. Ona da diyor ki; ‘Böyle bir arsa satılacak.’ Onları bir araya getiriyor. Özel hukuk, ticari ilişki. Ticari ilişki çerçevesinde yapılmış bir işbirliği. Arsayı satan bundan dolayı bir ödeme yapmıyor. Bunun rolünden dolayı bir şikayeti yok. Tam tersine teşekkür ediyor. Arsayı satanın babası ‘Size çok müteşekkiliz’ dediği zaman Sevigen diyor ki; ‘Teşekkürünü ifade etmek için 50 çocuğu giydir. Hem Allah’ı sevindirirsin hem bizi’. Yani ilişki bu çerçevede.

Arsayı alanla ilişki ise şöyle: Alan 5 milyon 200 bin dolar gibi alıyor ama parası yok. Para tedarik etmeye çalışıyor. Parası olan birileriyle konuşuyor. Bu arada Sevigen’e diyor ki ‘Sen de bir miktar para koy. Ne kadar koyabilirsin? 200 bin dolar koyabilir misin?’ ‘Koyarım’ diyor. Ona karşılık ‘Elde edeceğimiz kazançtan senin payına düşeni sana veririz, yatıracağın paraya karşılık’ diyor. Bunu hazırlıyorlar. Sevigen parayı tedarik edemiyor, onun üzerine protokol yürürlüğe girmiyor, imzalanmıyor. Böyle bir ticari ilişki kurulmuyor. Kurulsa da bu tamamen arsa sahibinin tedarik ettiği para dolayısıyla elde ettiği kazancı paylaşmasına yönelik olacak. Bu olmuyor, böyle kalıyor.

Bir defa bu olaydan sonra ‘ne yapılır, ne yapılmaz’ konusu ayrı ama olayın özünün doğru anlaşılması lazım. Burada bir imar yolsuzluğu yoktur. İmar değişikliğine alet olmak, aracılık yapmak söz konusu değildir ya da kanıtlanmamıştır: Varsa birisi söylesin hemen ona göre bakalım. Yolsuzluk diye nitelendirilmesi mümkün olacak bir durum söz konusu değildir.

TİCARİ İLİŞKİ UYGUN DEĞİL
Arsa sahibinin tamamen ticari bir teklifi söz konusudur, ona da Sevigen’in ilgi gösterdiği anlaşılmıştır. Yani böyle bir ticari ilişki kurmaya açık durduğu, onu değerlendirmeye hazır durumda olduğu görülmüştür. Bu durum oluyor mu, uygun mu diyorsanız bu konuda herkesin cevabı gibi benim anlayışıma göre de uygun değildir. Ben de bir parti üst yönetimi noktasında bulunan bir insanım tamamen meşru, haklı, devletle hiç bir ilişkisi olmayan ticari ilişkilere girmesinin de doğru olmadığı kanısındayım. Bu ayrı bir olaydır. Ama bunun bir büyük yolsuzluk bir büyük imar ve belediye yolsuzluğunun parçası onun aracılığının yapılması gibi takdim edilmesini anlamak mümkün değildir.

Ben kendi yaşamımda da çevremdeki insanların yaşamında da ticari ilişki meselesine özen gösterilmesini beklerim bu ayrı bir iştir. Ama bunun bir yolsuzluk gibi takdim edilmesi bir rüşvet olayı gibi bir haksız kazanç olayı gibi takdim edilmesi doğru değildir. Burada bir haksız kazanç söz konusu değildir: Alınmış tek kuruş para yoktur. Teklif edilmiş bir imkan vardır, o imkana ilgi gösterdiği anlaşılmıştır ama gereği yerine getirilmemiştir.

Sevigen’e ‘Dayan bunlar geçecek’ demedim. Bana göre siyasilerin ticari ilişki kurması yanlış, Sevigen’in ticari ilişkisi de uygun değil. İddialar kanıtlanırsa ne yapacağımızı herkes görür.”




YEREL SEÇİMLER VE ADAY BELİRLEME SÜRECİ
Baykal, CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin’in istifa ettiği ancak daha sonra istifasını geri aldığı yönünde haberler yer aldığının hatırlatılması ve “İstanbul’da bir yara aldınız mı?” sorusunu şöyle yanıtladı:

“İstanbul’da bizim kampanyamız çok ilgi çekiyor. Sayın Kılıçdaroğlu, ilginin odak noktasında. İl başkanımız, hem kamuoyumuzun hem partimizin çok ilgisini çekiyor. Birlikte çok başarılı, güzel çalışma yapıyorlar. Dikkatler onların üzerinde. Böyle bir noktada onlardan birisinin ifade ettiği bir şikayet, birden bire gerekenin ötesinde önemli bir sorun haline dönüşüyor. Bunu da anlıyorum. Kamuoyu bununla meşgul çünkü ama o hissiyat, bilin ki çok doğal, çok yaygın, bizim böyle bir adaylık belirleme sürecinde parti yöneticisi olarak, pek çok örneğini gördüğümüz türden bir hissiyattır.”

Durumun basına yansıdığının ve bu noktaya gelmeden önlenip önlenemeyeceğinin sorulması üzerine de Baykal, “Basına karşı çok şeffaf davranıyor. Hiç hesap, kitap yapmadan, çok dürüst bir şekilde, bir arkadaşla konuşur gibi söylüyor. Birden olay da büyüyüveriyor. Onların her birisi parti sorumluluğunu bilen insanlar. O dikkat ve özen içerisinde davranıyor ve davranacaklar ama içinden geçen kırgınlığı, kızgınlığı ifade ediyor. Siz ona gösterdiğiniz ilgiyi, başka parti yöneticilerimize, partililerimize gösterseniz neler çıkıyor? Bu süreç böyledir. Çok doğaldır. Arkadaşlarımız da ciddi insanlardır ama sorumlu bir şekilde yapılabilecek olan var, yapılamayacak olan var. Aday belirleme, pek çok çevrenin işin içine girdiği karmaşık bir süreçtir. Böyle olaylar olur, önemli değil.”

Meydanlarda başbakanı bekleyen 10 binlerce insan var. Hatta başbakan size ‘ben meydanlardayım sen kapalı spor salonlarındasın’ dedi size?
Cumartesi günü meydanlardayız Adana’dayız. Pazar günü Kocaeli’ndeyiz. Başbakan diyor ki Sivas’ın doğusuna bunlar giremezler, ben bir süre önce Diyarbakır’dayım, Şanlıurfa’daydım önümüzdeki günlerde Kars’ta olacağım. Başbakan’ın bu söylemi hangi zihniyeti yansıtıyor. Bir başbakanın muhalefet partilerinin yurdun belli coğrafyalarına gidememiş olmasıyla övünmeye ne ölçüde hakkı var? Yani kendisi Diyarbakır’a nasıl gidiyor görüyoruz. Gidiyor bütün emniyet güçleri ayakta, kentler boşaltılmış, sokaklarda lastikler yakılıyor, kepenkler indirilmiş. Yani böyle bir manzarayı başbakan olarak o içine sindiriyor ve muhalefet partilerine siz oraya gitmiyorsunuz diyor. Gidiyoruz gittiğimiz zamanda tartışma da oluyor çekişme de oluyor. Düşüncelerimizi söylüyoruz, görevimizi yapıyoruz. Senin görevin bütün insanların ’nin her yerine özgürce düşüncelerini anlatacak şekilde gitmesini güvence altına almaktır.

Sen kendini bütün devletin güvenlik güçleriyle oraya taşıyamıyorsun. Ona rağmen biz gidiyoruz, gitmeye de devam edeceğiz. Siz başbakanı ne zaman karşınıza aldınız. Bana istediğiniz soruyu soruyorsunuz bakın. Size ben gelirken, ‘Şunu sor, bunu sorma’ diyor muyum? Başbakanla bu ilişkiyi kurabiliyor musun, kuramazsın. Kendine güveniyorsan geç Murat Akgün’ün karşısına da, sorularına cevap ver. Bak ben buradayım. Bir gün basın toplantısı yapıyor mu? Uygun bir kaç kişiyi alıyor uçağına götürüyor. Onlar hangi şartlarla oraya geldiklerini biliyorlar. Ne yapacaklarını ne yapamayacaklarını biliyorlar. Böyle demokrasi olur mu? Niye çıkmıyorsun ana muhalefet partisiyle birlikte televizyona. Koyalım 10 tane gazeteciyi, televizyoncuyu ya da çağıralım bir televizyoncuyu bana sorsun, ona sorsun ikimiz de anlatalım. Niye kaçıyorsun?

Sayfa Yükleniyor...