'İstanbul'da yüzde 64 deprem olur'

Kandilli Müdürü Kalafat açıkladı: İstanbul'da 7 büyüklüğünde bir depremin 2030'a kadar olma olasılığı yüzde 64, önümüzdeki 50 yılda yüzde 75, 90 yılda ise yüzde 95.

'İstanbul'da yüzde 64 deprem olur'

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi (UDİM) Müdürü Dr.  Doğan Kalafat, rasathanede düzenlenen bilgilendirme toplantısında konuştu.

Toplantıda gazetecilerin İngiltere merkezli Uluslararası Deprem Tespiti Ağı Başkanı Prof. Dr. Elçin Halilov'un 2011-2015 arasında İstanbul ve İzmir'de şiddetli deprem olasılığının yüksek olduğuna ilişkin açıklamalarını hatırlatması üzerine Dr. Kalafat şu yanıtı verdi:

''Maalesef deprem olayı, kaotik bir olay. Bir depremde gördüğünüzü diğer depremlerde göremiyorsunuz. Yapılan bu açıklamaların tamamı hipotez olarak kalır.

İstanbul'da 7 büyüklüğündeki bir depremin 2030'a kadar olma olasılığı yüzde 64. Önümüzdeki 50 yılda olma olasılığı yüzde 75, 90 yılda ise yüzde 95. Yani İstanbul'da 2090 yılına kadar büyük bir deprem olma olasılığı yüzde 95.

İnsanlar tedirgin oluyor. Bazen fısıltı gazetesi haberleri, sosyal ve ekonomik hayata depremden daha çok zarar veriyor. Bizim öncelikle yapmak istediğimiz, afet bilincini toplumda yerleştirmek ve deprem zararlarını en aza indirmek. Depreme dayanıklı bina yapımının sağlanması ve can kayıplarını en aza indirmek çok önemli.

Depremlerin önceden bilinmesine ilişkin bir teknoloji henüz yok, Japonya bu konuyla ilgili çok para harcadı. Ancak Japonlar depremlerin önceden belirlenmesiyle ilgili çalışmalarını kısıtlayarak dayanıklı binaların yapılması konusuna ağırlık verdi. 5.5 büyüklüğündeki bir deprem 'de hasara yol açıyor, bu da yapı stokundan kaynaklanıyor."

TÜRKİYE'DEKİ DEPREMLER SIĞ ODAKLI
Dr. Kalafat, Türkiye'deki depremlerin tamamının ''sığ odaklı depremler'' olarak nitelendirildiğini ve bunun da etkisinin büyük olduğunu dile getirerek, ''Artık, sarsıntı haritaları dediğimiz hızlı, otomatik sarsıntı dağılımı ve şiddet haritaları üretiyoruz'' dedi.

Depremin ölçüm birimlerinin büyüklük ve şiddet olduğunu belirten Kalafat, şiddet değerinin depremle ilgili binaların yapımı, eşyaların sabitlenmesi gibi alınacak tedbirlerle azalacağını da ifade etti.

Şiddetin; depremin doğa, bina ve canlılar üzerindeki etkileri olduğuna dikkati çeken Kalafat, binaların dayanıksızlığının şiddet değerini artırabildiğini vurguladı.

Enstitünün Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı tarafından geliştirilen ''ELER'' adı verilen Deprem Hasar Tahmin Programı'yla şiddet haritalarının kısa bir zamanda üretildiğini ifade eden Kalafat, bir afete hızlı müdahalede en önemli parametre olan şiddet dağılımının olası hasar ve can kaybının belirlenmesi, acil kurtarma operasyonlarının hızlı bir şekilde başlatılması ve bunların başarısı açısından hayati önem taşıdığını aktardı.

HARİTALAR 60 SANİYEDE HAZIRLANIYOR
Kalafat, ''Türkiye ve yakın çevresinde meydana gelen depremlerle ilgili şiddet haritalarını en kısa zamanda üretiyoruz. Üretilen olası hasar ve can kaybı haritalarını depreme ait parametrik bilgiler ile eş zamanlı olarak basına ve kamuoyuna iletmeye başladık'' diye konuştu.

Ürettikleri haritalar hakkında da bilgi veren Kalafat, 20 Ocakta Gölcük'te meydana gelen 4.3 büyüklüğündeki depremle ilgili de şiddet haritaları üretildiğini anlattı.

Kalafat, 17 Ağustos depreminin şiddet haritalarının anket yöntemiyle 2 ayda hazırlanabildiğini de belirterek, yeni sistemde ise bu haritaların 60 saniyede üretildiğini söyledi.

Sayfa Yükleniyor...