Seçim sistemi son hâlini nasıl aldı?

Türkiye’de 1995’ten beri aynı seçim sistemi uygulanıyor. Haziran ayında da bu sistem uygulanacak. Ancak bu noktaya kolayca gelinmedi. “Yüzde 11 oya 7 milletvekili”nden Çiller’in başarısız ‘Türkiye Milletvekili’ projesine, bir yakın tarih öyküsü…

’de 12 Eylül döneminde ve onun devamı olan Özal döneminde git gide daha da "adaletsiz" hale getirilen seçim sisteminde (Adaletsiz'den kasıt, partilerin oy oranlarıyla meclisteki sandalye oranları arasındaki dengesizlik) 1995 seçimleri öncesinde bir takım değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklerle sistem biraz daha adil hale getirildi.

Esasen toplumda ve siyasette seçim sistemiyle ilgili rahatsızlık Özal dönemi boyunca arttı. Dönemin Erdal İnönü liderliğindeki anamuhalefet partisi SHP 1989-1991 yılları arasında uzmanlardan oluşan bir kurula yeni bir anayasa taslağı hazırlatmış ve bu taslakta seçim sisteminin “temsilde adalet ve yönetimde istikrar” ilkelerini gözetmesi gerektiği hükmü de yer almıştı. Söz konusu ifade, 1995 Temmuz’unda yapılan değişikliklerle Anayasa’ya aynen bu şekilde girecekti.

1991 seçimleri, 12 Eylül’ün ürünü olan ve Özal döneminde büsbütün adaletsiz hale getirilen seçim sistemiyle yapıldı. Sistem basitçe söylemek gerekirse çok oy alan partileri kayırıp az oy alanları cezalandırıyordu: Yüzde 10 ülke barajı yürürlükteydi, seçim çevrelerinde çevre barajı uygulanıyordu, bir seçim çevresi en fazla 6 milletvekili çıkarıyordu ve en fazla oyu alan partiye artı bir sandalye veriliyordu.

Buna rağmen 1991 seçimleri hiçbir partiye mecliste tek başına hükümet kuracak çoğunluğu vermedi ve DYP ile SHP bir koalisyon hükümeti kurdular. O zamanki sistemin ne tür sonuçlar doğurabildiğine bir örnek olarak yurt genelinde yüzde 10.7 oy alan DSP’nin meclisteki 450 sandalyeden sadece 7’sini kazanmış olması gösterilebilir.

Ancak böylesi bir sistem bile herhangi bir partiye tek başına hükümet kurabileceği bir çoğunluk sağlamadı. Dolayısıyla bir ülkede “istikrar”ın olması için uygulanan sistemden ziyade partilerin oy dağılımının daha önemli bir faktör olduğu somut bir vakayla da ortaya çıkmış oldu.

1995 seçimleri öncesinde Milletvekili Seçimi Kanunu’nda bir dizi değişiklik yapıldı. Özal’ın ürünü olan kontenjan milletvekilliği kaldırıldı. Seçim çevreleri genişletilerek her il bir seçim çevresi sayıldı. Üç büyük ilden İstanbul ise 3 seçim çevresine bölündü. Ankara ve İzmir de ikişer seçim çevresine ayrıldı. Böylece, DSP’nin 1991’deki oyuna yakın bir oy alan CHP 49 milletvekili çıkardı (az önce de belirtildiği gibi DSP o oy oranıyla yalnızca 7 sandalye kazanabilmişti).

Seçime doğru Tansu Çiller’in Başbakanlığı altındaki DYP-CHP koalisyonu iktidardaydı. Seçim kanununda yapılan değişikliklerden biri de ‘Türkiye Milletvekili’ adlı yeni bir kategorinin oluşturulması ve TBMM’nin hâlihazırdaki 450 üyesine 100 adet de Türkiye Milletvekili’nin (kısaca TM diyelim) eklenmesiydi. Bu 100 kişi partilerin ulusal düzeyde aldıkları oy oranına göre belirlenecekti.

Ancak TM’ler “yüzde 1 oya 1 milletvekili” esasıyla seçilmeyecekti. TM’lerin seçimi için de yüzde 10 barajı geçerli olacaktı, yani yalnızca barajı geçen partilere TM dağıtılacaktı. Tam olarak hangi amaca hizmet etmesinin amaçlandığını kesin olarak bilmediğimiz bu TM projesiyle ilgili akla en yatkın açıklama; bunun DYP lideri Tansu Çiller’in fikri olduğu ve Çiller’in amacının, tam anlamıyla hâkimiyet kuramadığı partisinde kendisine bağlı daha fazla sayıda vekil seçtirmek olduğu yönündedir. Ancak son tahlilde bu da spekülatif bir olasılık.

Öte yandan TM değişikliği Anayasa Mahkemesi’nden döndü. Mahkeme bu düzenlemeyi iptal etti ve ekstra 100 milletvekilinin illere dağıtılmasına karar verdi. Mahkeme ayrıca “temsilde adalet” namına çevre barajını da kaldırdı. Ancak yüzde 10 barajına dokunmadı. Ulusal barajı korurken de kendince “yönetimde istikrar” ilkesini gözetti.

Ve böylece Türkiye’de seçim sisteminin geçirdiği evrim de şimdilik son buldu. 1995’ten beri seçimlerde milletvekili sayısının hesaplanmasında aynı yöntem kullanılıyor. Ufukta görünen en olası değişiklik ise, tabii oylar 1990’larda olduğu gibi gene çok sayıda parti arasında dağılırsa, yüzde 10 barajının 5’e düşürülmesi…

Sayfa Yükleniyor...