'Tedavi etmesek camide ölümler olurdu'

Gezi parkı olayları sırasında Bezm-i Alem Valide Sultan Camii'ne getirilen yaralılara yardım eden doktorlar hakim karşısına çıktı. Sanık doktorlar, müdahale etmemeleri durumda ölümler yaşanabileceğini söyledi.

'Tedavi etmesek camide ölümler olurdu'

Gezi Parkı olaylarıyla ilgili davanın duruşması İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya, doktorlar Sercan Yüksel ve Erenç Yasemin Dokudan'ın da aralarında bulunduğu 11 sanık katıldı.

Sanık Yüksel, 2 Haziran akşamı hastanedeki nöbetinin ardından Cihangir'deki evine gitmek için bindiği dolmuşun olaylar nedeniyle güzergahını değiştirmesi sonucu Tophane'de indiğini ifade ederek, İnönü Stadı'nın yakınlarından evine gitmeye çalışırken olayları fark ettiğini anlattı.

Dolmabahçe'deki Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi'ne yaklaştıkça, kaldırım üzerinde nefes darlığı çeken, kafası gözü kan içinde olan, kolunda ve bacağında kırıklar bulunan ve vücudunun çeşitli yerlerine gaz fişeği isabet eden yaralıları gördüğünü dile getiren Yüksel, gazdan etkilenen insanların camiye doğru kaçmaya çalıştıklarını ve çevredekilerin de yaralıları camiye taşıdıklarını gördüğünü söyledi.

YÜKSEL: AYAKKABILARI ÇIKARTIP GİRDİK
Gazdan etkilenmesine rağmen hekim refleksiyle yaralılara yardım için camiye gittiğini aktaran Yüksel, camiye girerken kapıdaki sivil görevlinin ayakkabıların çıkartılmasını istediğini kaydetti.

Yüksel, "Ben de ayakkabılarımı çıkardım. İçeriye girdiğimde bir tarafta istiflenmiş ayakkabıları, bir tarafta da pansuman malzemelerini gördüm. Nefes açıcı spreyler, solüsyonlar, basit tıbbi müdahale malzemeleri vardı. İçeride birçok sağlık çalışanının yaralılara yardım ettiğini gördüm. Ben de aldığım eğitime binaen yaralılara müdahale etmeye karar verdim" diye konuştu.

Caminin kapısının sürekli açık olduğunu dile getiren Yüksel, yaralıların sayısı artınca hasta ağırlığına göre sınıflandırma yaptıklarını anlattı.

Ağır yaralıların hastanelere sevki için cep telefonlarından defalarca 112 Acil Servisi aradıklarını, çok gecikmeli olarak 2-3 ambulans geldiğini dile getiren Yüksel, caminin içinde de zaman zaman yoğun gaz olduğunu ifade etti.

‘MÜDAHALE ETMESEK ÖLÜMLER OLABİLİRDİ’
Sercan Yüksel, "Bizi suçluyu kayırmakla itham ediyorlar. Bir hekim olarak yaralı gelen birine suçlu olup olmadığını sormuyoruz. Bunu, ahlaki olarak kesinlikle yanlış buluyorum. Orada yaşayan herhangi bir insan olabilir, esnaf olabilir, eylemci olabilir, bizim için hiçbir önemi yok. Aldığımız tıp eğitimi ve hocalarımızın bize öğrettikleri, insanlar arasında ayrım yapmadan, yardıma ihtiyacı olan herkese müdahale etmektir. Ağır kanamalı hastalara müdahale etmeseydik, çok fazla ölüm olabilirdi. Açık kırığı olanlara müdahale etmeseydik, uzuvları kesilmek zorunda kalınabilirdi" ifadelerini kullandı.

‘POLİS CAMİDE MÜDAHALE ETMEDİ’
Ortamın sakinleşmesinin ardından müezzinle konuştuktan sonra 03.30 civarında camiyi toplu olarak boşalttıklarını anlatan Yüksel, "Bulunduğumuz süre içinde kapı kilitlenmedi, sürekli açıktı. Polis grubu da zaman zaman caminin önüne kadar geliyordu. Polis, içeride yaralılara müdahale edildiğini bildiği bize müdahale etmedi. Orada çalışan tüm sağlık görevlilerine teşekkür etmek istiyorum. Bir de camiyi kirletmekle suçlanıyoruz. Oysa kanamalı hastalardan akan kanın halıya bulaşması olağandır. Bu kirletmek değildir" diye konuştu.

DOKUDAN: FARKLI BRANŞLARDA HEKİMLERİN OLMASI ŞANSTI
Doktor sanık Erenç Yasemin Dokudan da sosyal medya ve tabip odası mesajlarından, Kabataş bölgesinde çok fazla yaralı olduğunu ve hekime ihtiyaç duyulduğunu öğrenince camiye gittiğini anlattı.

‘HEKİMLER OLMASA YARALILAR HAYATINI KAYBEDERDİ’
Saatler ilerledikçe yaralı sayısının arttığını belirten Dokudan, "Birçok sağlık personeli de camiye gelmeye devam etti.

Farklı branşlarda hekimler oradaydı ve bu da bizim için şans oldu. Ambulanslar da geç geldiği için bu kadar hekim orada olmasa yaralılar hayatlarını kaybedebilirlerdi" dedi.

‘HİPOKROT’I YENİDEN SELAMLAMA’
"Amaçlarının iddia edildiği gibi suçluyu kayırmak, dini değerleri aşağılamak ve camiyi kirletmek olmadığını, mesleki refleksle hareket ettiklerini" savunan Dokudan, şunları söyledi:

"Bu suçlamalar beni çok şaşırttı. Suçlamalardan sonra mesleğimle ilgili tüm etik bildirgelere ve yasa maddelerine baktım. 'Yaptığımız şeyi yapmasak, yapmamamız durumunun suç olacağını' öğrendim. Oradaki yaralıların demokratik ve itiraz hakkını kullanan insanlar olduğunu düşünüyorum. Hem hukuken hem vicdanen hem tıbbi etik olarak doğru şeyi yaptığıma inanıyorum. Oradaki sağlık çalışanlarıyla gurur duyuyorum. Ben bu davayı Hipokrat'a ağıt değil, Hipokrat'ı yeniden saygı ile selamlama olarak görüyorum."

Doktorların savunmaları salondaki izleyiciler tarafından alkışlandı.

Hazır bulunan sanıkların savunmalarının ardından duruşma yarına ertelendi.

‘BİZİ DE YARGILAYIN’
Duruşmanın ardından Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde İstanbul Tabip Odası, Adli Tıp Uzmanları Derneği ile İnsan Hakları Vakfı üyelerinden oluşan grup toplandı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Özdemir Aktan ve İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Samet Mengüç'ün konuşmalarının ardından İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Hekimoğlu ortak açıklamayı okudu.

Açıklamada, "Hekimlik yargılanamaz. Hekimliği yargılayanları tarih yargılayacaktır. Gezi'de direnenler, tedavi eden tüm hekimler ve bu genç meslektaşlarımız da bu ülkenin onurudur. TTB, İstanbul Tabip Odası ve suç şeklinde tanımlanan eylemleri yapan yüzlerce İstanbullu hekimin yargılanması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunulacaktır" denildi.

Doktorlar, açıklamanın ardından, yargılanan doktorlara destek amacıyla hazırladıkları ve yargılanmayı talep ettikleri ihbar mektuplarını İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na sundu.

Sayfa Yükleniyor...