Ceylan, yaptığı açıklamada, gölün görülmeye değer bir hazine olduğunu ifade etti.
"BİZ DE DİPLERDEKİ O YAŞAMIN SESİ OLMAYA ÇALIŞTIK"
Saklı bir güzelliğe sahip gölde biyoçeşitliliğin fazla olduğuna dikkati çeken Ceylan, şunları dile getirdi:
"Bu kadarını hayal bile edemezdim. İki gün süresince sürekli dalışlar gerçekleştirdik. Bütün ekosistemlerin birleştiği, balıkların, kabukluların tam bir üreme merkezi. Aslında denizlerimiz bu kadar fakirken orayı besleyecek inanılmaz bir üretim merkezi. Dehşet görüntüler elde ettik. Gölün üzerinde birçok antik yapı da mevcut. Üzerindeki yapıları birçok insan biliyor ama altındakileri bilmiyor. Biz de diplerdeki o yaşamın sesi olmaya çalıştık"
Göle hayran kaldığını, buraya bugüne kadar gelememiş olmasından dolayı üzüntü duyduğunu aktaran Ceylan, gölün dalış turizmi için büyük bir potansiyeli bulunduğunu dile getirdi.
"GÖLÜN MUTLAK SÜRATLE KORUNMASI LAZIM"
Yoğun olarak karides, levrek, kefal ve yılan balığıyla karşılaştığına dikkati çeken Ceylan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gölün mutlak süratle korunması lazım. Avcılık anlamında da baskı altında. Misin ağları tüm dünyada yasaklanmış olmasına rağmen burada bu yöntemle avcılık yapılıyor. Gölün altında çok fazla kafes var. Göle bitmek tükenmez bir besin deposu olarak bakılıyor. Göl korunursa buradan denize inanılmaz bir canlı akını olur ve denizden de birçok canlı buraya gelip üreme imkanına sahip olur"