Afet (Yurtsuzların ve cinsiyetsizlerin romanı)

Küçük elleri olan bir yazarla tanıştım geçenlerde. Röportaj için buluştuğumuzda henüz tamamlamamıştım romanını. Yine de keyifli bir iş yaptık.

Afet (Yurtsuzların ve cinsiyetsizlerin romanı)

Bitti roman. Küçük ellere sığan yüzlerce sayfalık deneyim artık ruhumun derinliklerinde bir yerde yatıyor. Bir gün hatırlanmak üzere. Soyadı olmayan bir isim gibi yazarın adı Mehmet Anıl. Roman da öyle bütün duyguları yaşadığın ama hiçbirinden bütün tadı alamadığın.

Afet (Yurtsuzların ve cinsiyetsizlerin romanı) - 1

MUZO ACININ KISALTILMIŞ HALİ

Bir çocuk kendi ağırlığının kaç katı kadar acı çekebilir? Annesini kaybeden bir erkek çocuğunun kadına, hayata, yalnızlığa bakışı nasıl değişebilir? Birilerinin acıları birilerinin avuntusu oluyor ya! Asıl acı burada gizli sanki. Muzo da kitabı okuyanların avuntusu işte. Baba gitmiş, anne isteyerek ölmüş, kız kardeş Progeria hastası. 80’lerde olsa, izlerken bağıra bağıra ağlayacağım Küçük Emrah filmlerinden biri derdim size. Bir yanıyla öyle. Çünkü son sayfaya varana değin kaybolmayan bir acı var hissedilen. 

Afet (Yurtsuzların ve cinsiyetsizlerin romanı) - 2 İzmir’de yaşayan Mehmet Anıl, yeni romanı “Afet”i Can Yayınları’ndan çıkardı. Yazarın aynı yayın evinden çıkan 6 kitabı daha var.

Öte yandan böylesine gerçekçi acılar, romantik kahramanların gözünden verilince trajikomik bir okumaya dönüşüyor roman. Muzo, hayata erken kalkmak zorunda kalanlardan. Arabesk bir ruha tutunup, modern psikolojiden örnekler de veren yakışıklı bir karikatür gibi. Onu böylesine cazip halen getiren, okuyanın acıma duygusuyla dalga geçen cümleler, biliyorum. Muzo’ya sarılma isteğim, yalnızlığımdan mesela. Kitaptaki tüm karakterlerle bu düzeyde kuruluyor ilişki. Onların çizdiği manzarada birer figür oluyoruz. Muzo, güçlü bir çocuk. Derdiyle övünmekten çoktan vazgeçmiş, onunla alay ediyor. Fazlasını yaşayan varsa ve vardır elbette bazılarımız şimdilik okumakla yetiniyoruz.

Afet (Yurtsuzların ve cinsiyetsizlerin romanı) - 3 “Neye kızdığımız tam olarak bilemiyordum. Öfkeliydim, çünkü annem kendini onun yüzünden öldürmüştü. Öfkeliydim, çünkü ailemiz dağılmıştı. Öfkeliydim, çünkü bizi yalnız bıraktığı için anneme yöneltemediğim öfkeyi de ona yüklüyordum. Peki ama bütün suç babamın olabilir miydi?”

PERİ ACININ YAŞLANMIŞ HALİ

Hepimiz biraz hastayız. Dünya öyle kızgın bir halde ki, çaresiz çürüyoruz biz de yavaş yavaş. Bedendeki yaraların ruha sirayetiyse çok daha büyük. Progeria hastası olarak doğmak, doğarken ölmek gibi. Öleceğini bilerek doğmak ve en kısa zamanda öleceğinden emin olarak doğmak arasında koca bir ömür fark var. Koşamıyor olmak, istediğinde koşabilen biri için hiçbir şey ifade etmiyor. Ya da 11 yaşında 111 yaşındaki birinin bedenini taşımak... Peri, Muzo’nun kardeşi olarak doğduğu için abisiyle aynı kaderi paylaşmak zorunda. Bir de o kaderi defalarca yaşamış kadar yorgun, hasta ve çaresiz. Birazdan ışığa yenilecek bir gölge gibi Peri’nin sayfalardaki varlığı. Sıradışı farklılıklar taşıyan hastalara yaklaşımımız gibi. Peri candan bir ayna tutuyor yüzümüze, üzerine 100 yıl ekleyerek...

Afet (Yurtsuzların ve cinsiyetsizlerin romanı) - 4 Peri, Afet, Koray, Baba Derman, Sefer gibi önemli karakterler ile İzmir’in Kadıfekale semti kitabın insan ve şehir manzaralarını temsil ediyor.

10 – 15 YIL SONRA BU ZAMANLAR

Roman 10 – 15 yıl sonrasının Türkiyesi’nde geçiyor. Hikayenin ironik yanlarını besleyen biraz da gelecek zamanda geçiyor olması. Dünya gelişmiş, yine de yangın yeri. Şirketleşme devam ediyor. Muzo ve Peri o şirketlerden birinde çalışıyor. Özellikle Peri, kurumun aranan yüzü. Onu da siz okuyup öğrenin istiyorum. Ucundan birazcık gösterdiğim kitap aslında Muzo’nun kendisini yıllar önce başka bir kadın için terkeden babasını arama hikayesi. Ve babasının büyük aşkı Afet... Şimdi böyle yazınca sıradan bir aldatma, intikam vs hikayesi gibi gelebilir. Oysa hiçbir şey göründüğü gibi değildir.

Sayfa Yükleniyor...