200'den fazla filmi 15 güne sığdırmak tabi ki imkansız. O yüzden gözüme çarpan, izleme şansı bulduğum, daha önce katıldığı festivallerde adından söz ettirmiş filmlerden bir yol haritası çizmeye çalışacağım.
SARMAŞIK / IVY
Öncelikle yerli filmlerden başlamak gerekirse bu senenin belki de Türk sineması adına en umut veren işlerinden birisi olan Ivy / Sarmaşık ilk aklıma gelen yapım oldu.
Yönetmen Tolga Karaçelik'in bir yük gemisinde geçen hikayesi, öncelikle filmin geçtiği mekandan dolayı (bir yük gemisinin içini, neler yaşandığını hangimiz merak etmemişizdir ki) izleyicinin merakını ayakta tutmayı bilen bir film.
Ardından yaşananlar ise yönetmenin derdinin aslında gemi özelinden iktidar-yöneten-yönetilen ilişkisini anlatmak olduğunu görebiliyoruz. Burada filmin basrol oyuncusu Nadir Sarıbacak bahsetmekte fayda var. Sarıbacak başrolünde olduğu Sarmaşık'ta öylesine iyi bir performans sergiliyor ki izleyicinin kendini ekrandan alamamasını sağlıyor. Ayrıca gemi mürettebatında bulunan karakterler de bize bir Türkiye mikrokozmosu sunuyor. Benzer ve başarılı bir örneğini Özcan Alper'in Tepenin Ardı’nda gördüğümüz bu dolaylı anlatımı, Tolga Karaçelik de başarılı bir şekilde kotarmış. Film Ulusal Yarışma bölümünde izlenebilecek.
NEDEN TARKOVSKİ OLAMIYORUM?
Bir diğer Türk yapımı ise Murat Düzgünoğlu’nun Neden Tarkovski Olamıyorum adlı filmi. Türkiye’de az buçuk yaratıcı, sanatsal işlere bulaşmış herkesin derdini anlatıyor aslında Murat Düzgünoğlu.
Daha ilk sahnesiyle Tarkovski'ye selam çakan Düzgünoğlu, bir yönetmenin ilkelerinden taviz vermeden "hayatta kalma çabasını" kendi objektifinden (belki de biraz otobiyografik bir şekilde) perdeye aktarıyor. Senaryo konusunda kimi yerlerde klişelere kaçsa da, izlenmesi gereken bir diğer önemli Türk yapımı olduğunu düşünüyorum. Film, festivalde Altın Lale Uluslararası Yarışma bölümünde izlenebilecek.
KOMŞU KOMŞU! HUUU!
Ulusal Belgesel Yarışması bölümünde izleyiciyle buluşacak olan Komşu Komşu! Huuu!, kentsel dönüşüm özelinde kentleşmeyi, izleyiciye bir gecekondunun ağzından anlatıyor.
Kentsel dönüşüm ve etkilerini en iyi gözler önüne seren belgesellerden olan Ekümenepolis kadar kapsamlı ve iddialı olmasa da bize iki ayrı dünyayı, iki ayrı sosyo kültürel sınıfın birbirine bakışını göstermesi açısından izlenmesi gereken bir iş olduğunu düşünüyorum. Yönetmen Bingöl Elmas’ın filmi, sinemasal açıdan çok şey vaad etmese de güncele dair mesajını gayet net bir şekilde veriyor. Bir dipnot; filmde karşımıza çıkan ve İstanbul'un modern/yeni yüzünü temsil eden kalp cerrahı Dr. Mehmet Susam, geçtiğimiz günlerde "adrenalin tutkunu kalp cerrahı" olarak haberlere de konu olmuştu.
PRINCE / PRENS
Sam de Jong'un yazar ve yönetmen olarak ilk filmi olan Prins / Prince, Berlin Film Festivali'nin Generation bölümünün açılış filmiydi. Festivalden de eli boş dönmeyerek Özel Mansiyon aldı. Açıkça söylemek gerekirse filme beni çeken en önemli unsur ne Berlinale’de gösterilmesi, ne de aldığı ödül oldu. Filmin yapımcısının Vice olduğunu görmem bu filmi izlemek için yeterli bir sebepti benim adıma.
Vice'ın beni heyecanlandırmasının sebebi daha önceki haberleri-belgeselleriyle çoğu zaman dünya gündemini bile sarsacak işlere imza atmış olmaları. Bu "önyargımın" filmi izledikten sonra da beni yanıltmadığı ortaya çıktı. Vice belgesellerindeki başarısını sinemada da ortaya koymasını bilmiş.
TAXI / TAKSİ
Festivalin bu seneki ağır toplarindan birisi hiç şuphesiz İranlı yönetmen Cafer Panahi'nin "Taxi" adli filmi. 65. Uluslararası Berlin Film Festivali’nden Altın Ayı’yı kucaklayarak dönen film, sarı bir taksi içinde izleyiciye Tahran’ın canlı ve renkli caddelerini dolaştırıyor. Film, festivalin Akbank Galaları bölümünde izleyiciyle buluşacak. Taxi İran sinemasinin son donemdeki atağının en iyi örneklerinden birisi olarak kaçırılmaması gereken bir yapım.
Panahi İran'da yasaklı olmasına rağmen çektiği bir önceki filmi olan "This is not a film" ile de adından söz ettirmişti.
'71
Yönetmen Yann Demange’in 71 adlı filmi de festivalin bu seneki heyecanlı filmlerinden bir diğeri. 2014’ün en çok ses getiren ilk filmlerinden olan ‘71, nefes nefese izlenen bir aksiyon...
Yönetmen Yann Demange, seyirciyi 1971 yılına, Belfast sokaklarına götürüyor. Bir ayaklanmayı durdurmak için yapılan harekâtta birliği erkenden geri çekilmek zorunda kalınca, deneyimsiz İngiliz askeri Gary, tek başına geride kalıyor. Aksiyon da zaten burada başlıyor. Belfast sokaklarında hayatta kalma mücadelesi veren bir askeri, adeta onun gözünden izliyor ve macerasına ortak oluyoruz. Film, festivallerin de gözdesi oldu ve festivallerden birçok ödülle döndü. Aldığı ödüllerden bazıları;
2014 Britanya Bağımsız Sinema Ödülleri En İyi Yönetmen,
2014 Berlin Ekümenik Jüri–Mansiyon
2014 Philadelphia En İyi Yönetmen
2014 Dinard İzleyici Ödülü
2014 Atina En İyi Film
IT FOLLOWS / PEŞİMDEKİ ŞEYTAN
Festivalin bu seneki en heyecanlandıran yapımlardan birisi de David Robert Mitchell’in korku türündeki filmi It Follows / Peşimdeki Şeytan. Cannes’da Eleştirmenler Haftası bölümünde gösterilen film, neredeyse bir fenomen haline gelderek festival izleyicisinin en cok merak ettigi filmler arasinda yerini aldı.
Hakkında o kadar iyi seyler duyduk ve okuduk ki bu filmi kacirmak bir festival takipçisi için büyük kayıp olacak diye düşünüyorum.
CITIZENFOUR
Festivalin NTV Belgesel Kuşağı’nda yer alan Oscarlı belgeseli Citizenfour, 200 küsür filmin yer aldığı festivalde "tek film izleme şansınız olsa ne izlerdiniz?" sorusuna benim cevabım.
Belki de mesleğim gereği böylesine büyük bir haber hikayesinin sinema perdesine yansıtılması beni konusunu duyar duymaz heyecanlandırmıştı. Ancak izlemeden önce bazı endişelerim de vardı. Zira bu tarz büyük hikayeler bazen sinemanın aç gözlü yapımcılarının kurbanı olabilmekte.
Neyse ki bu sefer öyle bir şey söz konusu dahi olmadı. Belgeselci ve gazeteci Laura Poitras ve gazeteci Glenn Greenwald’in Edward Snowden’ın hikayesini perdeye olabildiğince tarafsız şekilde yansıtarak, tüm dünyaya uyarı niteliğinde bir iş çıkartmış. Big Brother is Wathcing You, (büyük birader sizi izliyor) kalıbının sadece lafta kalmadığını belgeseli izledikten sonra iliklerinize kadar hissedebiliyorsunuz. Citizenfour dünya genelinde de aynı kanıyı uyandırmış olacak ki Oscar başta olmak üzere, BAFTA ve diğer festivallerden en iyi belgesel ödüllerini toplayarak döndü. Filmin aldığı ödüllerden bazıları;
2015 Oscar En İyi Uzun Metraj Belgesel
2015 BAFTA En İyi Belgesel
2014 Kadın Film Gazetecileri Birliği En İyi Belgesel, Yılın Kadın İkonu
2014 Uluslararası Belgesel Derneği En İyi Belgesel
Konusuna değinecek olursak; Yönetmen ve gazeteci Laura Poitras 2013 yılının Ocak ayında “Citizenfour” takma adını kullanan Amerikalı bilgisayar uzmanı, eski CIA ve Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) çalışanı olan ve gizli NSA belgelerini sızdıran Edward Snowden’den ABD hükümetinin yasadışı faaliyetleriyle ilgili şifreli e-postalar alıyor. Bunun üzerine Poitras gazeteci Glenn Greenwald ile birlikte Edward Snowden’la buluşmak üzere Hong Kong’a seyahat ediyor. Olaylar Snowden'la otel odasında yapılan röportajlar ve eş zamanlı dünya basınının olaya tepkileriyle izleyiciye aktarılıyor ve bir an bile sıkılmadan kendini izletiyor.
NTV BELGESEL KUŞAĞI'NDA YER ALAN DİĞER FİLMLER İÇİN TIKLAYIN
INHERENT VICE / GİZLİ KUSUR
Yönetmen Paul Thomas Anderson’ın son filmi Inherent Vice da şiddetle tavsiye ettiğim filmlerden bir diğeri. 70’li yıllara kamerasını çeviren Anderson keş bir dedektifin karmaşık bir olayı çözme hikayesini, absürd mizah ögelerini kullanarak bize anlatıyor.
Joaquin Phoenix'i dedektif Larry “Doç” Sportello rolünde yine her zamanki gibi döktürürken izliyoruz. Joaquin Phoenix’e ayrı bir parantez açmazsam bu yazıda ona haksızlık edeceğimi düşünüyorum. Zira büründüğü karakteri siz daha farkına varmadan yaşatan oyuncular vardır ya, işte onlardan birisi de Joaquin Phoenix. Yönetmen Paul Thomas Anderson'ın sineması ise, adeta bize tüm prodüksiyonu 70’li yıllarda yapıp bitirdiği, ancak şimdi vizyona soktuğu izlenimi yaşatacak derecede başarılı.
YILANLARIN ÖCÜ
İstanbul Film Festivali’nin “Türk Klasikleri Yeniden” projesi için bu yıl restore edilecek film Türk sinemasının başyapıtları arasında sayılan, Fakir Baykurt’un aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan, Yılanların Öcü, festivalin yönetmen Metin Erksan'a bir saygı duruşu niteliğinde.
Yılanların Öcü gibi bir kilometre taşının Türk Sinemasının 100. Yılı'nda restore edilerek gelecek nesillere daha temiz bir film bırakılması açısından oldukça önemli olduğu aşikar. Film Türk Klasikleri Yeniden bölümünde gösterilecek.
LİMONATA
Ali Atay'ın bu kez yönetmen koltuğunda olduğu film Limonata da festivalin en çok beklenen yerli yapımlarından birisi. Leyla ile Mecnun, Ben de Özledim gibi TV dizilerinin yanı sıra "Sen Aydınlatırsın Geceyi" filmiyle de hayran kitlesini katlayarak artıran Atay'ı yine hayranları yalnız bırakmayacak gibi görünüyor. Film, festivalin Ulusal Yarışma bölümünde izlenebilecek.
Filmde Serkan Keskin, Ertan Sabah, Luran Ahmedi, ve Funda Eryiğit oynuyor. Limonata, festivalin Ulusal Yarışma bölümünde izlenebilecek.
- Etiketler :
- Haberler -
- sinema
- Sanat