Arınç: Kimsenin emir eri değilim

Eski Meclis Başkanı Bülent Arınç, Ergenekon’da adı geçen emekli orgenerallerle ilgili sözlerini “önyargılı ve saptırıcı” olarak nitelendiren Genelkurmay’a tepki göstererek, “Kimsenin emir eri değilim” dedi.

Arınç: Kimsenin emir eri değilim

Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, haftalık basın bilgilendirme taplantısında, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın önceki gün Ergenekon soruşturmasında isimleri geçen emekli orgeneraller için söylediği "Allah’a çok şükür ediyorum ki, bunların zamanında bir savaşa falan girmemiş. Yoksa bunların savaşacak halleri yok. Askerlikten başka her şeyi yapmışlar"sözlerine tepki göstermişti.

Tuğgeneral Güra, Arınç’ın açıklamasını “Bu tip kişilerin ön yargılı, saptırıcı düşünce ve ifadeleri üzerinde fazla durulmasına da gerek yok” diye yanıtlamıştı.

Eski Meclis Başkanı Bülent Arınç, Tuğgeneral Metin Gürak’ın bu açıklamasına sert yanıt verdi.

Arınç, şunları söyledi: “Gürak Paşa’nın yanlış bir açıklama yaptığını söylemek istiyorum. Bu sözler benim muhatabım olamaz. Herkesin önünde yaptığım konuşmanın karşılığı olan açıklama bu değildir. Haksız suçlamaları kabul etmiyorum. Sözünü bilen ve arkasında duran biriyim. Orduyu sevmek kimsenin tekelinde değildir.

Hukuk bilmiyormuşum. Böyle bir açıklamanını hukukla ne alakası var. Ben hukuk bilirim, kimse bana hukuk öğretmeye kalkmasın. Cumhuriyeti anayasal bir hukuk devletidir. Kurumların görevleri bellidir. TSK’nın görevleri sayılmıştır. Sivil kurumların görev ve yetkileri bellidir. Biz sivil bir yönetim içindeyiz. Askeri rejimin vesayeti altında bir hukuk devleti değiliz. Sivilleri azarlamak, hiçbir sivil demokraside görülmemiştir.

TSK personeli, memleketin en temiz çocuklarından oluşmaktadır. Kasetlerle, iddianemelerde yer alan açıklamalar eleştirilecek bir konudur.

Sadece kasetlerde yer alan kişileri eleştirdim. Eski Genelkurmay Başkanı Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde bir siyasi partinin genel başkanına 'Pez..' diye başlayan bir hakaret cümlesi ettiğini görüyoruz. Savcılardan 'lan' diye hitap edildiğini görüyoruz. Kasetlerden bazılarında paşanın hanımının doktorla konuşmasını izliyorsunuz.

Siyasetçi paspas değil, şamar oğlanı değildir. Kim yanlış yaparsa bunun hesabını vermelidir. Ben kimsenin emir eri değilim.






Arınç, ''Geçmişten bu yana darbe teşebbüsleriyle meşgul olmuş, bazı güçlerle iş birliği yapmış, bu yanlışlıkları da bugün bir şekilde konuşulan insanların elbette mevcut Anayasa, mevcut hukuk kuralları içerisinde yargılanması, takip edilmesi soruşturulması ve Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinden çıkarılması gerekir. Bunu söylemek bir yurttaş olarak benim görevim'' dedi.

Arınç, Mehmet Akif Ersoy'un Mecliste kabul edilmesinin yıl dönümü olan İstiklal Marşı'nı, kahraman Türk ordusuna ithaf ettiğini hatırlattı.

Bugün İstiklal Marşı'nnı büyük bir coşkuyla, küçücük, minicik çocuklar tarafından, 10 kıtasının da ezberlenerek söylendiğini, yarışmalar düzenlendiğini ifade ederek, ''Mehmet Akif Ersoy, aynı zamanda bizim bir parlamenterimizdi. Burdur milletvekilimizdi. Yazdığı şiiri bugün milyonlarca Türk'ün gururla izlediği bir marş haline getiren büyük şairi düşünebiliyor musunuz? Bugün gazetelerde var, bir yerde İstiklal Marşı üzerine bir tören yapılırken yüzlerce insan içerisinde iki tane başı örtülü bayanın bulunmasını maalesef birileri protesto etmiştir. Bu çocukların anneleri işte bu bayanlardır.

Şehit olan, gazi olan, vatanı için canını feda etmekten çekinmeyen bu askerlerimizin anneleri kıyafetleri nedeniyle protestoya maruz kalabiliyorlar. Düşünebiliyor musunuz daha Manisa'da birkaç ay önce yani benim bölgemde bir Piyade Tugay Komutanı 40 yaşından aşağı başı örtülü bayanları çocuklarının yemin törenine almamıştır. Eğer bu doğruysa, biz bunların doğru olmadığını düşünüyoruz. Askerlerimizin annelerine ayrımcılık yapmanın devlet millet kaynaşması açısından da toplumsal barış açısından da elbette yanlış olduğunu ve yanlış hareketler getirdiğini düşünüyoruz.

Bütün bunları söylemekten kastım şudur: Geçmişten bu yana darbe teşebbüsleriyle meşgul olmuş, bazı güçlerle iş birliği yapmış, bu yanlışlıkları da bugün bir şekilde konuşulan insanların elbette mevcut Anayasa, mevcut hukuk kuralları içerisinde yargılanması, takip edilmesi, soruşturulması ve Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinden çıkarılması gerekir. Bunu söylemek bir yurttaş olarak benim görevim'' dedi.

''MİLLET, KENDİ ORDUSUNU KENDİSİ KUCAKLAMAK İSTİYOR''
AK Parti Manisa Milletvekili Arınç, Türkiye'nin her yerinde halkın ordusuna karşı olan, sevgisini ve saygısını aşağılara düşürmenin kimsenin hakkı olmadığını belirterek, ''Millet, kendi ordusunu kendisi kucaklamak istiyor. Hiç kimsenin engel olmaması gerekir, benim söylediklerim bunlardı. Buna karşı bir cevap verme ihtiyacını duymuşlarsa, bu aslında cevap verilecek bir konu değildir. Ben sayın Tuğgeneralden şunu açıklamasını beklerdim:

Tuğgeneral, 'Evet bugün yayınlanan, konuşulan pek çok olay var. Biz kendi bünyemizde bunları araştırıyoruz. Biz Anayasa'ya bağlıyız, biz sivil iktidarın karşısında bir güç değiliz, sivil iktidarın emrindeyiz, yanlışlıkları yapanlar her kurumda bulunur. Biz bunları bu kurumda barındırmayacağız' deseydi, çok daha haklı bir konuşma yapmış olurdu.

Benim maksadım; eleştirmek, birilerini kötülemek, kurumu yıpratmak değildi. Ama kurum, kendi kendini itibarını yükseltmek mecburiyetindedir. Siyasetçiler nasıl hatalarını halkın önüne çıkarak bir şekilde giderme imkanı buluyorlarsa, bizim başka bir ordumuz yok, başka bir gücümüz yok, bu kurumun da eğitime, camiye, kışlaya siyaset karışmaması gerektiğini hepimiz bildiğimize göre bu kurumun siyasetten uzak tutulması gerekir.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi mevzuatı, kendi Askeri Ceza Kanunu bırakın siyasi faaliyet yapmayı, siyasi demeçte bulunmayı bile yasaklar. Bunun cezai müeyyidesi vardır. Dolayısıyla bütün bu gerçekleri benim ifade etmiş olmamın, kimseyi yıpratmadığını hatta bu kuruma güç kazandırdığı inancındayım.

Bundan 10 sene önce Osman Özbek paşanın bir başbakana nasıl hakaret ettiğini görmüştük, ama o günden bu yana bazılarının aynı yolda gittiğini görmek bizi üzüyor. Biz paşalarımızı zaferler kazanan büyük komutanlar olarak görmek isteriz. Yoksa siyasçilerin tepesinde, onları küçümseyen hiçbir davranışın içinde görmek istemeyiz.

İttihat ve terakkici paşaların İmparatorluğu ne hale getirdiğini hepimiz biliyoruz. Siyasi emeller taşıyan bazılarının, binlerce askerimizin nasıl dağlarda tepelerde perişan ettiğini biliyoruz ve bu zorlukları ve güçlükleri hiçbir zaman yaşamak istemiyoruz'' şeklinde konuştu.

ATATÜRK'ÜN SÖZLERİ
Bülent Arınç, büyük Atatürk'ün, İstiklal Mücadelesi'ni başardıktan ve Meclisi kurduktan sonra siyaset yapmak isteyenlere bir yol gösterdiğini, ''Üniformalarınızı çıkarın, rütbelerinizden uzak kalın, siyaseti ondan sonra yapın'' dediğini anımsatarak, ''Hem üzerinizde askeri üniforma olacak hem siyaset yapacaksınız, hem siyasetçiye karışacaksınız, hem toplum mühendisliği yapacaksınız, hem de bugün bazı iddianamelerde geçtiği gibi tüyleri diken diken eden pek çok ilişkiler içerisinde bulunacaksınız. Bunlar mümkün değil. Türkiye artık batı standartlarında bir hukuk devleti, bir demokratik devlet, buna hepimiz inanmalıyız. Ben bunu talihsiz bir açıklama olarak görüyorum. Çünkü, benim maksadım Türk Silahlı Kuvvelerini yıpratmak değil, piyasalarda dolaşan, herkesin ağzında dolaşan ve bugüne kadar da ciddi biçimde yalanlanmayan duyduğumuz bu kasetlere ve onun sahiplerine bir tepkidir'' ifadelerini kullandı.




Ak Parti Manisa Milletvekili Bülent Arınç, Platform Adana'nın davetlisi olarak Adana Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Toplantı Salonu'nda verdiği ''Demokratikleşme ve Ekonomi''  konulu panelde, Tunceli'deki yardımlarla ilgli olarak, seçim öncesine denk gelmesinin şık olmadığı yorumunu yaptı.

Tunceli'de ihtiyaç sahiplerine eşya yardımlarını bir noktada eleştirdiğini belirten Arınç, ''Bunun seçim öncesi yapılmasının siyaseten şık olmadığını düşünüyorum. Bunlar seçimden çok önce veya seçim sonrası yapılabilirdi. Şimdi birilerinin aradığı malzemeyi bu şekilde yanlış biçimde vermek, bence şık olmamıştır. Vali ve kaymakamlarımızın iyi niyetinden eminim, ama Türkiye'de yaşıyoruz, bunu bir seçim yatırımı olarak görenler çıkabilir ve o konuda haklı da olabilirler. Bu nedenle seçimlerden çok önce veya sonra yapılmalıydı diye düşünüyorum'' dedi.

Arınç, ''yaptığınız Kürt açılımının sınırı belli mi? Kürtçe TV ve Mevlit derken iş kontrolden çıkarsa ne yapmayı düşünüyorsunuz?'' şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi: ''Bu ülkede yaşayan insanların kendi kimliğiyle, kültürel haklarının olduğuna inanıyoruz. Kendi dillerini konuşabilmeli, müziğinde, folklorunda, hikayesinde, evinde, neredeyse bunu yapabilmeli, kullanabilmeli. Tabii Anayasa'nın değişmez ilkeleri var. Anayasa'nın 3. maddesine göre resmi dilimiz Türkçe'dir. Bu kural var ve değişmesi mümkün değil. Bunun böyle olmasını doğru buluyorum. Yani eğitim dilinin, resmi dilin ve parlamento dilinin Türkçe olması Anayasa hükmüdür ve bence çok da yerindedir. Hatırlanacağı üzere yaklaşık 5-6 yıl önce anadili öğrenmek için kursların açılmasına izin verilmişti. İstekli şekilde çok sayıda kurs açıldı, ama 'öğrenci bulamıyoruz' diye kapatıldı. Halkımıza özgürlükleri verin, göreceksiniz halkımız bunu çok güzel kullanacak. Ben halkıma güveniyorum'' dedi.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
Arınç, demokratikleşmenin anayasayla büyük ilişkisi bulunduğunu belirterek, ''Anayasa'nın kökten ele alınması, yeni kriterlere uygun, halkın onayına sunulacak ve referandum şartı taşıyan yeni bir anayasa yapmamız gerekli'' dedi.

Arınç, Platform Adana'nın davetlisi olarak Adana Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Toplantı Salonu'nda verdiği ''Demokratikleşme ve Ekonomi'' konulu panelde, güçlü bir ekonominin, güçlü bir demokrasiye bağlı olduğunu, güçlü bir demokrasinin de ancak güçlü ekonomide hayat bulabildiğini söyledi.

Bir zamanlar ''Türkiye'de demokrasi bu kadar'' şeklinde ifadeler kullanıldığını dile getiren Arınç, ''Yani milli gelir 2 bin dolarsa, demokrasi o kadar, 5 binse o kadar, 10 binse o kadar. 20-25 bini bulduğu zaman Türkiye'de artık bir takım sıkıntılardan, 'acaba'lardan kurtulacağız. Çünkü geçmişten kalan bazı korkuları aşmış olacağız. Geldiğimiz nokta 20-25 yıl öncesine göre çok iyi. Demokratikleşmeyi her geçen gün artırmak, artık hepimizi mutlu ediyor'' diye konuştu.

Demokratikleşmenin, Anayasa ile büyük ilişkisi bulunduğunu kaydeden Arınç, ''1982 Anayasası, darbenin ardından yapılmıştır. Bugün 175-180 maddelik buAnayasa'nın üçte biri değişti. Hatta bir kısmı tamamen kalktı. Artık bu Anayasa'yı yeniden ele almak, AB normlarında bir Türkiye için sivil ve demokratik bir anayasa oluşturmak gerekli. Hükümet ya da başka birisi adına konuşmuyorum, yıllarını hukuka vermiş bir kişi olarak, Anayasa'nın kökten ele alınması, yeni kriterlere uygun, halkın onayına sunulacak ve referandum şartı taşıyan yeni bir anayasa yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Bizi bugün tıkayan ve bağlayan korku zincirlerinden kurtulmak için gerekli olduğunu düşünüyorum'' dedi.

SİLOPİ'DEKİ KUYULAR
Türkiye'nin her tarafında herkesin hakkı olduğunu vurgulayan Arınç, ''Dolayısıyla, özgürlükler hepimiz için. Bugünlerde en büyük korkum ve endişem, Silopi'de araştırma yapılan BOTAŞ kuyularından insan kemiklerinin, hatta birtakım eşyaların çıkmasıdır. Eğer Türkiye'de insan hakları bu ölçüde ihlal edilmişse, elbette bunun sorumlularının hesap vermesi gerekir. Orada ölmüş insanlar varsa, biz onlardan habersizsek ve bugün haberimiz oluyorsa, bilelim ki o insanların hukuku bizden sorulur. Yasa dışı işler yapan, yanlış işler yapan insanlar hukuk devletinin duvarına toslayıp, hukuk devleti olmanın karşılığını elbette görmelidir. Hepimiz yaptığımız işlerin, söylediğimiz sözlerin hukuk içerisinde hesabını vermeli ve bunun karşılığını görmeliyiz.

1980 sonrası işlenen pek çok haksız olaydan bugün insanların şikayetçi olduğunu görüyoruz. Kendilerine zırh hazırlayanların, bu zırhlarla kendilerin korumaya çalışanların ülkede eleştirildiklerini görüyoruz. Dolayısıyla başka ülkelerin yaptığı demokratikleşme çabalarının en güzelini bizim yapmamız gerekir'' şeklinde konuştu.

Sayfa Yükleniyor...