Türkiye'nin Doğu, Güneydoğu, Akdeniz, İç Anadolu ve Karadeniz bölgeleri, Kahramanmaraş merkezli 10 ili etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerle sarsıldı.
Depremler, yıkımlara, ölüm ve yaralanmalara yol açtı.
İlişkili Haberler
İKİ ÖLÇEK: BÜYÜKLÜK VE ŞİDDET
DEÜ DAUM Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, depremin etki ettiği şiddete dikkat çekti.
Depremin büyüklük ve şiddet olarak iki ölçeği olduğunu dile getiren Prof. Dr. Sözbilir, "Büyüklük deprem sırasında ortaya çıkan enerjinin büyüklüğünü belirtir." dedi.
Bugüne kadar en büyük depremin 1960 yılında 9,5 büyüklüğündeki Şili depremi olduğunu hatırlatan Sözbilir, "Bir depremin şiddeti ise depremin insan kaynaklı yapılarla doğal yapılar üzerindeki hasar derecesini anlatır. Roma rakamlarıyla yazılır ve I-XII (1- 12) arasında değişen değerlerle ifade edilir." diye konuştu.
"Kahramanmaraş ve Elbistan depremleri 7.5 üzeri büyüklüğündeydi. Fakat bu depremler XI (11) şiddeti düzeyinde hasar yaptı. Binlerce bina yıkıldı. Altyapı sistemi çöktü. Köprüler yıkılıp, demir yolu rayları hasar gördü. Bölgede büyük ölçekli heyelanlar oluştu." diyen Sözbilir, depremin şiddetinin 11'e ulaştığını vurguladı.
9 saat arayla gelişen depremlerin dünyada eşi benzeri olmayan bir yıkım gerçekleştirdiğini ifade eden Sözbilir, "En ağır yıkımın yaşandığı Antakya, son 2000 yılda 4'üncü büyük depremini yaşamış oldu. Milattan sonra 115 yılında oluşan ilk depremde 260 bin kişi can vermişti. Milattan sonra 526'da yaşanan 2'nci büyük depremde yine 250 bin kişinin can verdiğine dair kayıtlar bulunmaktaydı. 1822 yılındaki depremde ise 20 bin kişi can vermişti." ifadelerini kullandı.
"RİSKLİ BÖLGE"
Doğu Anadolu Fayı ile Ölü Deniz Fayı'nın kesiştiği coğrafyada Antakya'nın yer aldığına değinen Prof. Dr. Sözbilir, "Türkiye'de deprem tehlikesi açısından en riskli bölgede bulunmakta. Bu nedenle şehrin yeniden yapılandırılmasından önce, yer seçimi ve bina deprem yönetmeliğiyle ilgili mevcut yasa, yönetmelik ve yönergeler yeniden gözden geçirilmelidir. Bunu yaparken, üniversitelerin en üst bilimsel düzeyde sisteme katkı koyması hayati derecede önemlidir. Bunun yanında ehliyetsiz ve yetkin olmayan tüm mühendis, mimar, müteahhit ve şehir bölge planlamacıların bu sürecin dışında tutulması gerekmektedir" diye konuştu.