Aşık Veysel'in öğrencisinden günümüz aşıkları

Üç günlüğüne ziyarete gittiği Aşık Veysel'in yanında üç ay kaldığını kaydeden Aşık Meydani mahlaslı İdris Eroğlu günümüz aşıklarını yorumladı: "Trene binerken evleniyorlar, trenden inerken boşanıyorlar.''

Aşık Veysel'in öğrencisinden günümüz aşıkları

Ünlü halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu'nun son öğrencilerinden Aşık Meydani mahlaslı halk ozanı İdris Eroğlu, günümüz gençliğinin aşk anlayışına göndermede bulunarak, ''Şimdiki aşıklar bir tren istasyonunda trene binerken evleniyorlar, trenden inerken boşanıyorlar'' dedi.


Sivas'ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde Aşık Veysel'den üç ay ders de alan ve yaşamını Kayseri'de sürdüren halk ozanı Eroğlu, aşıklık geleneğini ve aşıkların toplumdaki yerini anlattı.

Üç günlüğüne ziyarete gittiği Aşık Veysel'in yanında üç ay kaldığını kaydeden Eroğlu, şunları söyledi: ''17 yaşında Aşık Veysel'i üç günlüğüne ziyaret etmek için Kayseri'den Sivas'ın Şarkışla ilçesine gittim. İlk gittiğimde üç günlüğüne geldiğimi kendisine söyledim. Aşık Veysel bana 'ben sana gideceğin günü söyleyeceğim' dedi ve üç ay orada kaldım. Bu süre içinde oğlu Ahmet ile tarla sürdük, akşam eve geldiğimizde de saz çalmayı ve söz söylemeyi öğrendim. Kendisi söz üstadı idi. Veysel Baba, ünlü olmadan önce bizim Türkmen yörelere gelirdi. Babam da Aşık Veysel'i çok severdi. Veysel, Mumsekili adını verdiğimiz kültürel etkinliklerin yapıldığı köy odasına gelerek çalar söylerdi. Aşık Veysel de tıpkı Yunus Emre gibi az kelam edip, çok şey anlatırdı.''

"ONUNLA AHİRETTE EVLENECEĞİZ"
Gençlik yıllarında çobanlık yaptığı bir gün, ağaç altında uyurken rüyasında kendi köylerinden Ülger adında bir kızı gördüğünü ve bunun üzerine aşık olup şiirler yazmaya, türküler söylemeye ve saz çalmaya başladığını bildiren Eroğlu, ''Köyde saz çalıp söylüyordum ama herkes beni kınıyordu. Ülger için yazdığım şiirleri, türküleri aşkımın yüzüne değil, oturduğu evin arkasındaki tepede sazımla aşkımı dile getiriyordum. Ülger benim ilk ve son aşkım. Onunla ahirette düğünümüz olacağına inanıyorum.''

Hak aşıklarının haktan aldıklarını halka verdiğini, halk aşıklarının ise sazıyla, sözüyle, şiiriyle ve türküsüyle, derdini anlatamayan halkın dili ve nefesi olduğunu belirten Eroğlu, aşıklık geleneğini yeni nesillere unutturmamak, saza, söze, şiire merakı olan gençlere yardımcı olmak için çocuklarıyla Aşıklar Kahvesi'ni kurup işlettiklerini de sözlerine ekledi.

Ozanlık ve halk aşıklığı geleneğinin yazılı tarihinin iki bin yıllık olduğunu, bunun daha öncesinin de olduğunu vurgulayan Eroğlu, ''Türk milleti var olduğu sürece aşıklık geleneği yaşayacaktır. Bu biraz incelir ama kopmaz. Benim gibi bir deli daha çıkar. Bu gelenek bizim özümüz, sözümüz halkın malıdır'' diye konuştu.

ZAMANE AŞIKLARI
Günümüzdeki aşklara da değinen Eroğlu, şöyle devam etti: ''Biz birini sevdiğimiz zaman öğlene kadar değil, ölene kadar da değil, ahirette düğünümüz olacak diye severdik, aşık olurduk. Şimdiki sevgilere bakıyorum da hayret ediyorum. Şimdiki aşıklar bir tren istasyonunda trene binerken evleniyorlar, trenden inerken boşanıyorlar. Ben aşık olduğum kız yani Ülger'in mahallesine girdiğimde, o mahallenin köpekleri, tavukları, evleri gözüme bir başka görünürdü. Her şey güzelleşirdi. İşte gerçek sevgi budur, aşıklık budur. Biz sevdiğimizin suretinden de yüce yaratana ulaşmaya çalışan ozanlarız.''

Sayfa Yükleniyor...