Ünsal Hoca demişti ki...

Kitap ağır değil, siz hafifsiniz... Ben başlı başına bir Cumhuriyetim... Ölüm ve pislik son derece demokrattır... Öğrencileri Ünsal Oskay’ı kendi sözleri ile anlattı.

Ünsal Hoca demişti ki...

Ölümünden sonra Ünsal Oskay’ın derslerinde söylediği derslik sözleri öğrencileri facebook'ta açtıkları bir sayfada paylaşıyor.

İşte öğrencilerinin, kendi sözleriyle anlattığı Ünsal Oskay

Uluç:
Bir keresinde de 401'de Ünsal Hoca'nın dersi vardı. O zaman 1. sınftayız...daha hocalarla yeni tanışmışız falan. Ünsal Hoca durup durup şöyle dedi:

-Birçoğunuz gerizekalısınız. Üniversiteyi aklınızla, zekanızla değil inekleyerek kazandınız.

Erkan:
Meşhur 401 no lu derslikteyiz, birinci sınıfız.

Güneşli bir bahar gününde dersi dinlemeyip yanındaki arkadaşıyla bıdır bıdır konuşan bir kız öğrenciye;

-Kızım neden geldin sen buraya, bak hava güzel, çık Nişantaşı'na vitrinlere bak, kendine don sütyen al, bi de zengin adam bul...

Senem:
KITAP AĞIR DEĞIL, SiZ HAFiFSINIZ
Ebat olarak oldukça kalın olan ve okumadığımız için içeriğinin pek farkında olmadığımız sosyal psikoloji kitabı hakkında “hocam bu kitap çok ağır” deyince, “kitap ağır değil, siz hafifsiniz” demesini hiçbir zaman unutmadım, hayatım boyunca da unutmayacağım.

Yaklaşık 12 senedir kimseye hiçbir kitap için ağır diye yorumda bulunamıyorum

Ayça:
Sene 1996, Ünsal Hoca okunacak kitaplar listesine George Thomson'un Tarih Öncesi Ege I, II ve Lewis Henry Morgan'in Eski Toplum'unu yazdiriyor. Koridordayiz, 2-3 öğrenci. Ben tabii klasik bir lapsus haliyle 'Lewis' yerine 'Levi's' yaziyorum. Hocanin tek kaşı kalkık bakışı ile "evladım kıçına giyeceğiniz kottan baska birşey düşünemez misiniz siz?" deyişini...

Ruşen:
Hayatta tek bir kadına eziyet ettim. O da en sonunda kafama yumurta tavasını geçirdi.

Gökçe:
Güneşli bir bahar gününde sınıfa gelip, sadece birkaç tane öğrencinin derse girdiğini görünce beni çok şaşırtan şu sözleri söylemişti; ' Siz niye çıkıp, temiz hava almıyorsunuz, siz genç değil misiniz? Gidin aşık olun, çimenlerde yuvarlanın, film izleyin burda böyle oturmayın. Hala ne duruyorsunuz?!!!

Aysun:
İNSAN, NOKSAN YAŞIYORRR...
Bu cümle hocanın söylediği şekliyle (her kelimenin üstüne basa basa ve ikinci kelimeye vurgu yaparak) bugün bile kulağımda:' İnsan, noksan yaşıyorrr...' Kısa ve çarpıcı...

Uluç:
1999 ya da 2000 yılıydı galiba. Siyaset Meydanı'nda magazin gazeteciliği masaya yatırılmıştı. Ünsal Hoca da konuklar arasındaydı. O sıralarda da Nadide Sultan esip gürlüyordu radyolarda, televizyonlarda...Ve magazin gazetecileri de Nadide Sultan'ın göğüsleriyle ilgileniyorlardı. Laf döndü dolaştı ve konuklardan birisi Nadide'nin alt yapısının sağlam olup olmadığını tartışmaya başladı ve akabinde Ünsal Hoca'dan cevap:

-Alt yapısını bilmem ama üst yapısı çok sağlam

Erkan:
BEN BAŞLI BAŞINA BIR CUMHURİYETIM
Yine 401'de Ünsal Hoca'ya siyasi görüşünü soran bir öğrenciye;

-Ben başlı başına bir Cumhuriyetim.

İlkay:
1998 yılında, gençlere yönelik bir program hazırlayan birkaç Özbek televizyoncu bizim okula gelip Ünsal Hoca'yla röportaj yaptılar. Programın sunucusunu gören Ünsal Hoca, "Yahu Türkiye'de sunucuları hep güzel kadınlardan seçerler. Sizin oralarda öyle değil heralde." dedi!

Volkan:
Hoca birgün derse başlar ve buyurur: Rus klasiklerini okumayanlar,bilmeyenler ahmaktır.Arka sıralardan bir Anadolu delikanlısı aklınca hocayı zor durumda bırakmak için hocam der “benim babamın okuma yazması yok şimdi o ahmak mı?”

Ünsal Hoca saniye düşünmeksizin cevap verir.

"Senin babam dedenden Hayber Kalesi’nin fethini dinleyerek büyümüştür ona ne gerek klasikler;lakin sen..."

Volkan:
ÇOBANLIK DERSİ
Konuk konuşmacı olarak geldiği bir ders/sohbet toplantısında, sorulan "hocam, x sehrinin emniyet müdürü rüşvet alırken yakalanıyor, bir süre merkeze alınıyor ve ceza verileceğine ilerleyen günlerde bir de bakmışız ayni adam daha büyük bir ile emniyet müdürü olmuş.. Nasil olur bu, nasıl açıklanır" sorusuna;

“Arkadaşlar hayatında çobanlık yapmış olanınız var mıdır bilmiyorum ama çobanlıkta bir kaide vardiı. İneği otlatırken hep tarlanin aynı yerine götürürseniz bir süre sonra inek oradaki otlari yemez olur. Bu yüzden işi bilen çobanın ineğe gezdirmesi gerekir. Devletimiz de bu kaideyi gayet başarılı biçimde uygulamakta, ineği gezdirmektedir.”



Yasemin:
ÖLÜM VE PİSLİK SON DERECE DEMOKRATTIR
Hiçbir dersini kaçırmadığım sevgili hocamın en sevdiğim repliklerinden ...

"Ölüm ve pislik son derece demokrattır."

Hande
Hocamızın ünlü Kitle İletişim dersindeyiz. Bahar gelmiş, herkes cıvıl cıvıl. Dönüp dolaşıp insanın hayatında bir sevgili olmasının önemine getiriyor sözü: "Yalnız kalmayın, yalnızlık çok kötüdür,boktan moktan da olsa bir sevgiliniz olsun" Sonra sınıfın penceresinden dışarı doğru bahçeye bakıyor:"Yalnız insanlarrrrr akasya ağaçlarına benzerr"

Mustafa
DEVLETIN DİNİ, İMANI OLMAZ
"Dünyada en çok Marxsist Marx'ın kendisidir ama en tehlikesiz Marxsist de Marx'ın kendisidir."

"Devletin dini, imanı olmaz"

Ertan:
Hiyerarşik yapılanma öğle tatilinde nasıl aşılır? : Memurlar ve amirler bowling ya da tavla oynayacaklarına,sek sek oynarlar. Çünkü sek sek hiyerarşik yapılanma gerektirmeyen bir oyundur....

Işıl:
"20 yaşına gelmiş ve Marx okumamış biri eşşektir. Marx okuduktan sonra marxist olmamış biri eşşoğlueşşektir"

Özlem:
"Dünyanın hiçbir yerinde adalet diye bişey yok burda mı arıyorsun evladım?"

Ahmet
AYDIN; AYRIK OTUNA BENZER
"Aydın; ayrık otuna benzer, tek başına biter ve gider, gelmek isteyen arkasından gelir"

"Marx ı okumadan, sosyolojiyi anlayamayız, Marx ütopya değil hakikat ama gerçeklik acı. Nasıl acı çektirildiğini anlarsınız, sonuçta Marx özünde burjuva idi ama zeki ve ahlaklı, itiraf eden bir burjuva.

Aydın:
Siyeset Meydanı’nda sorar kadınlara; Seda Sayan'ı neden seviyorsunuz?

Kadınlar: kızım evlenirken halı verdi, düdüklü tencere verdi,çok iyi kadın vs. vs.

Hoca:zamanında 30 sene önce kocalarınıza sendikaya gir, sosyal hakların için mücadele et deseydiniz şimdi Seda Sayan' halısına düdüklü tenceresine muhtaç olmazdın..

Kadınlar tepki gösterince hoca programı terk eder; "ben gidiyorum, evde sevgilim bekliyo.." diye de ekler.

Belgesel çekimimizde bize bunu anlattıktan sonra sözlerini şöyle bitirdi: Şaka eğer farkedilirse bir acının yaşanmakta olduğunu gösteren tehlikesiz bir ifade biçimidir.



Kendi sözleri ile öğrencileri hocayı böyle anlatırken, bazıları onun öğrencisi olan yazalar da köşelerinde onu anlattı:

CAN DÜNDAR: GÖZLÜĞÜM KIRILDI
Hayrandık hocamıza...

Tek kişilik bir haçlı seferiydi o...

Yıkanmak istemeyen bir çocuk...

Anlamlandırmakta zorlandığımız dünyayı bize mükemmelen tercüme eden bir çevirmen...

Flu gördüklerimizi netleştiren bir gözlük...

O anlattıkça, birbirinden tamamen kopuk ve manasız gibi duran binlerce ayrıntı, rasyonel bir bütünlük içinde anlaşılır hale gelirdi.

“Ben, sen, o yok/ biz varız” coşkusunun ne zaman yerini “Benim en iyi dostum, içkim sigaram” avuntusuna bıraktığını izah ederdi mesela...

Çalışan annelerin neden çocuklarına sürekli oyuncak satın aldığını...

Orhan Gencebay’ın niçin vücut çalıştığını...

Zeki Müren’in niye o kadar nazik bir dil konuştuğunu...

Ya da erkeklerin ne olup da 1970’lerde aniden pornoya merak saldığını...

Geceyarısı bir ekranın altında onun adını ölümle yan yana görünce sağ elimin tersiyle sildim gözyaşlarımı ve çenemin titremesine aldırmadan “Yenilen, sadece öncülerdir” dedim:

“Acı çekerler, ama yolu onlar açarlar.”

AHMET HAKAN: ÜNSAL HOCA KİMDİ?
Ünsal Oskay kimdi?

MEHMET YILMAZ: UNUTMAYACAĞIM BİR İNSAN
Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin ikinci sınıfında okur ve “maliye müfettişi mi olsam, bankalar murakıbı mı olsam” diye geleceğe yönelik planlar yaparken, beni gazeteciliğe onlar yönlendirdi.

Ünsal Oskay, kişisel gelişimim açısından emeğini hiçbir zaman unutamayacağım bir insan olarak anılarımda yaşayacak.

Türkiye, hiç durmadan okuyup, yazan, üreten, yüzlerce öğrenciye yol gösteren değerli bir bilim adamını kaybetti, ben ise eski bir dostumu.

Öğrencilerinin, sevenlerinin başı sağ olsun, Allah rahmet eylesin.

Sayfa Yükleniyor...