Beyazperdeden deniz hikayeleri
Beyazperdeden Deniz Hikayeleri
Haberler 07.04.2011 - 16:36
-
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Bir film platosu olarak denizden daha iyisini bulmak mümkün mü? Denizde geçen her macera ayrı bir senaryo olabilir. Bu nedenle sinema tarihi izlenesi deniz filmleriyle dolu. Seyir defterinden beyazperdeye yansıyan bu hikayeleri çarpıcı kareler eşliğinde Motor Boat & Yachting nisan sayısında bulabilirsiniz. -
-
Beyazperdeden deniz hikayeleri
2008 yapımı belgesel Morning Light (Gün Işığı) benzer deniz yolculuğunu konu alıyor. Pasifik geçişi yarışı Transpac, profesyonel denizcilerin katıldığı zorlu bir yarış. Tecrübesiz 15 gence bu yarışa katılma şansı tanınıyor. Bu fikir Walt Disney Company’nin başkanı Roy Edward Disney’e ait. Seçmeler sonucu Morning Light adlı teknenin mürettebatı belirleniyor. Hızlı bir temel eğitimden geçen maceracılar, altı ay sürecek yarışa katılıyorlar. 2 bin 300 deniz millik yarışma an ve an kameraya alınıyor. -
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Belgesel yelken yarışçılığı hakkında bilgi sahibi olmayan izleyiciye oldukça detaylı bilgi de veriyor; sonuçta el yordamıyla ve sınırlı bilgi birikimleriyle sorunların üstesinden gelmeye çalışan bir mürettebatın hikâyesini izliyorlar. Açık denizde tecrübesiz gençler sonsuz gibi görünen su dünyasını ve denizciliği keşfediyorlar. Tıpkı tarihte açık denize açılan ilk denizciler gibi. -
-
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Amaç dünyanın sınırlarını ya da kendi sınırlarını keşfetmek olsun, fark etmiyor. Bu çaba belgelendiğinde izleyici için de maceranın ve yeni bilgilerin kapısı açılıyor. Deniz ve belgesel sözcükleri birarada kullanıldığında Türkiye’de akla iki isim gelir: Haluk Cecan ve Jacques-Yves Cousteau. Cecan, Türkiye’nin ilk sualtı belgeselcisi olma unvanına 1988’de çektiği “Seyir Günlüğü” ile ulaştı. Sonrasında Mavi Dünyanın Dişleri, Mahşerin Atlıları gibi bol ödüllü belgesellere imza attı. Kaptan Cousteau ise tüm sualtı belgeselcilerinin duayenidir. Onun adı birçok belgeselle anılır; ancak hiç kuşkusuz 1956 yapımı Le Monde du Silence’ın (Sessiz Dünya) yeri başkadır. -
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Louie Psihoyos’un en iyi belgesel dalında Oscar kazanan filmi The Cove’u, Cousteau 1950’lerde seyretse karanlık bir geleceğin anlatıldığı bir bilimkurgu olarak görecekti. Belki kendi kendine “Bu kadar da kötü olamaz” diyecekti. Ancak Japonya’nın Taiji Koyu’nu kan kızıla boyayan “av” maalesef gerçek. Psihoyos ve ekibi bu gerçeği tüm dünyaya açıklamak için tehlikeli bir işe girişmişler. Dikenli teller ve yasak tabelalarıyla çevrili koy, milyon dolarlık yunus eğlencesi endüstrisi ve yunus eti pazarının çirkinliğine ev sahipliği yapıyor. Belgeseli izlediğinizde bunun bir balık avı olmadığını, bir cinayetle karşı karşıya olduğunuzu kavrıyorsunuz, filmin çoğu bölümünde gerilim elle tutulacak kadar gerçek oluyor. -
-
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Öyle ki Polanski’nin Knife in the Water’ında uçsuz bucaksız denizde küçük bir teknede yakaladığı klostrofobik gerilim bunun yanında solda sıfır kalıyor. Bizde Sudaki Bıçak adıyla gösterilen filmin başarısı, Polonyalı yönetmeni uluslararası üne kavuşturmuştu. -
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Gerilim ustası Hitchcock’un batan bir gemiden kurtulup cankurtaran sandalına sığınanlar arasında yaşanacaklardan uzak durması beklenemezdi zaten. 1944 yapımı filmde bir Nazi denizaltısının batırdığı gemiden kurtulanların cankurtaran sandalında verdikleri hayatta kalma savaşı anlatılıyor. -
-
Beyazperdeden deniz hikayeleri
The Old Man and The Sea’de tansiyonu artıran tabii ki köpekbalıklarıdır. Spielberg, Jaws’ı planlarken ihtiyar adamın avının peşindeki köpekbalıklarını mı düşünüyordu bilinmez. Ama köpekbalıklarını denizlerin en korkutucu canlısı makamına, 1975 yapımı Jaws’ın taşıdığı tartışmasız bir gerçek. Bu basit ama sağlam bir kurguya sahip senaryo, insanoğlunun modern çağda artık denizi tümüyle fethettiğine inandığı bir dönemde çıkageldi. Ve modern insanın deniz karşısındaki tüm özgüvenini yıktı. Okyanuslar hâlâ açığa çıkarmamızı bekleyen sırlara ve tehlikelere sahipti. Bir köpekbalığı bu kadar büyüyebilir miydi? Peki, bu kadar zeki olabilir miydi? -
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Türkiye’de Açık Deniz adıyla gösterilen 2003 yapımı Open Water, gerçek bir hikâyeyi anlatıyordu. Genç bir çift, dalış yapmak için Reef Explorer adlı bir tekneyle denize açılırlar. -
-
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Dalgıçların indiği dünyanın bilinmezliği ise başka bir çekim alanı oluşturuyor. James Cameron, bol Oscarlı filmi Titanik’ten sonra bu dünyanın çekimine kapılan sinemacılardan biri. Derin denizlerle ilgili iki yarı-belgesele imza attı: Ghost of the Abyss ve Aliens of the Deep. -
Beyazperdeden deniz hikayeleri
2003 yapımı Ghost of Abyss’de, altı yıl önce kendisine 11 Oscar ödülü getiren Titanik’in peşine düşüyor Cameron. Belgeselde yüzyılı aşkın süredir okyanusun dibinde yatan geminin yerinin araştırılması ve bulunuşu anlatılıyor. -
-
Beyazperdeden deniz hikayeleri
NASA bilim adamları ve yüksek teknolojiye sahip denizaltıyla bu kez gerçekten başka bir dünyada yol alıyoruz. Bu iki film derin deniz dalgıçlarının tutkularının nedenlerini anlamamıza üç boyutlu görüntü teknolojisiyle yardımcı oluyor. -
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Ama bu tutkuyu belki de en iyi anlatan yönetmen Luc Besson’dur. Hemen tüm dalgıçların başucu filmi olan La Grand Blue, birçoğunun dalma tutkusunun da nedenidir. -
-
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Aralarında sevgi kadar rekabet de vardır. Jean–Marc Barr’ın canlandırdığı Jacques Mayol denizle özel bir bağ kurduğu için, Jean Reno’nun canlandırdığı Enzo Molinari ise heyecan için dalmaktadır. -
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Mayol her dalışında “bu muhteşem dünyayı bırakıp geri dönmek için iyi bir neden arayıp durmaktadır.” Zaten filmde, izleyenleri dalmanın çekim gücüne kaptıran sahneler, hep onun uzun sualtı gezileridir. -
-
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Mayol yüzeye geri dönmemek için yol ararken, 2011’in ilk günlerinde gösterime giren Sanctum’da deniz dibinde bir mağara sisteminde mahsur kalan dalgıçların umutsuzca yüzeye dönüş yolu aramaları anlatılıyordu. -
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Sanctum “kutsal yer” anlamına geliyor. Film mağarayı ana rahmine, oradan çıkmaya çalışan dalgıçları da bebeğe benzetiyor. -
-
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Avustralya’nın en büyük mağara sistemlerinden biri olan Nullarbor’da yaşanan gerçek bir olayı konu alıyor. Bir grup mağara dalgıcı keşif için sisteme girerler, bu arada çıkan fırtına karadaki girişi kapatır. Mağaradan tek çıkış, denize ulaştığı varsayılan suyla kaplı mağara labirentidir. -
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Fırtına denizde geçen filmlerde oluşan gerilimlerde en az köpekbalıkları kadar çok başrol almıştır. Bunların arasında 1991’de üç fırtınanın birleşmesiyle oluşan ve “Yüzyılın Fırtınası” adını alma onuruna erişen doğa felaketinin ortasında küçük bir tekneyle kalan balıkçıların hikâyesinin yeri ayrıdır. -
-
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Perfect Storm adlı filmde George Clooney ve Mark Wahlberg’in canlandırdığı denizciler film boyunca dev dalgalara karşı müthiş bir mücadele veriyorlar. Filmde görülen tüm dalgalar, bilgisayar animasyonlarıyla hazırlanmış. -
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Bizde Kusursuz Fırtına adıyla gösterilen filmde, karayı yutarcasına saldıran dalgalardan o küçücük geminin kurtulma olasılığı aslında çok düşük. Sanki bu film bittikten sonra dalgalar tüm karaları yiyip bitirecek ve Waterworld’de kurgulanan hayat başlayacak. -
-
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Her ne hikmetse gişede battığı, kötü film olduğu söylenegelen 1995 yapımı Water World, kutupların eriyerek tüm karaları kapladığı uzak gelecekteki bir distopyayı resmediyor. -
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Eğer dünya üzerinde tek karış kuru toprak olmasa ne olurdu? Kimileri için karanlık bir dönem olabilir; ancak filmin müthiş deniz görüntüleri, su üstüne kurulan küçük kentler, zeki çözümlerle yaratılmış ilginç tekneler, denizseverler için bir ütopya bile olabilir… -
-
Beyazperdeden deniz hikayeleri
Kaçırılmaması gereken deniz filmleri, Akdeniz’de yeni mola yerleri, Yenikapı Batıkları ve dahası Motor Boat & Yachting nisan sayısında.