"Kaçmak, yaşamda savrulmak isteyenler için ne çetrefilli bir yarış. Üstelik ilerledikçe sonu tam bir yangın yeri. Sonlu insanların dünyasında sonsuz yanlışların sürekli yaşanıyor olması da ne kadar garip…’’ diye düşünüyordu Işık. O; insan doğasının sistemin çarkları arasında bilinçli bir şekilde nasıl işlenip eritildiğini, kişinin kendisinden nasıl uzaklaştırıldığını fark ediyor ve bu duruma daha fazla dayanamıyordu. Ona göre hayatın; insanca yaşamayı mümkün kılmayan; sahte değerler, duygular ve düşlerle güçlenen bir nefes alıp verişi vardı. Dünya artık tam bir yangın yeri olmuştu ve bu yangının alevleri Işık’ın yüreğini sıkıştırıyor, kıpırdamasına engel oluyordu. Tüm bu sıkışıklığın içine bir de hiç geçmeyen gönül yarasını sığdırmaya çalışması, sonunda onu uzun süredir düşündüğü şeyi gerçekleştirmeye zorladı. Yıl yıl kolilere bölüştürdüğü anılarını yakıp geride sadece bir mektup bırakarak özgürce seçebildiği tek şeyi yaptı: Ölümü yaşama tercih etti. Fakat bu teşebbüs Işık’ın, kimsenin bilmediği bir sırra ortak olmasına yol açtı: Milyonlarca yıldır aramızda dolaşan varlıkları öğrenmesine… İşte o varlıklardan biri, Işık’ın ölmesini istemediği için kendi dünyasına ait tüm kuralları hiçe sayıp sır kapısını araladı ve kendisini deşifre etti.
Peki, kimdi bu varlık? Neydi? Dünyada ne işleri vardı? Neden kendilerini insanlardan gizliyor ve onlarla iletişim kurmuyorlardı? Doğan her insanın doğduğu andan itibaren her anına tanıklık eden, her duygusunu hissedip her düşüncesini okuyabilen bu varlıklar niçin sürekli peşimizdeydiler?
Ya O? Işık acılar içinde kaldığında neden onu teselli etmemişti? Gerçeği bildiği hâlde neden onun hata yapmasına izin vermişti? Eğer hayatına son vermeye kalkışmasaydı yine de kendisini tanıtır mıydı? Peki, kemikleşen bunca düşünce ve nasırlaşan bunca acıdan sonra acaba Işık’ın hayatta kalmasını sağlayabilecek miydi? Yoksa onun için yapılabilecek hiçbir şey kalmamış mıydı?
Tüm bu soruların cevapları yeni yazarlardan Birsen İnanç’ın kaleme aldığı ‘‘Sirenler’’ adlı kitapta yer alıyor.
Etkileyici bir dile ve samimi bir akışa sahip olan kitap, aynı zamanda içine serpiştirilmiş fantastik kurgusuyla da okuyucu da büyük bir heyecan uyandırıyor. ‘‘Acılar dile gelseydi bu nasıl olurdu?’’ diye düşünenleriyse oldukça derin duygularda dolaştırıyor.
‘‘Sirenler’’ yazarın ilk kitabı olmasına rağmen, başarılı bir çıkış yakalayıp -seri hâlinde- devamının yazılması talep edilen yepyeni bir kitap.