İstanbul’da yapılan operasyonda gözaltına alınan “baron” lakaplı Habib Kanat’ın uyuşturucudan kazandığı parayla Ataşehir’de cami yaptırdığı ortaya çıkmıştı.
Habib Kanat’ın cami için 1 milyon lira harcadığı belirlenmişti.
İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, durumu NTV’ye değerlendirdi.
Müftü Çağrıcı, şöyle konuştu:
“Cemaate gönülleri müsterih olsun diyeceğim. İnsanların bir cami yaptırırken o parayı nereden kazandıkları, kazananlar için önemlidir. Cemaat için önemli olan; o arazi ve o mülk de Allah’a aittir. Orada Allah’a ibadet edilir. Kimse herhangi bir huzursuzluk duymasın.
Camilere pek çok yerden yardım gelir. Hiçkimse iddia edemez ki; bu yardımlar helal yoldan, kul hakkı karışmamış; hatta kendi kazançlarımızın dahi tertemiz, saf ve hak ve hukuktan arınmış olduğunu iddia edemeyiz.
Yapılan yapı, ibadethane olarak açılmışsa, orası ibadethane olarak kullanılır. Orada namaz kılmak caizdir. Namaz kılan hiçkimse o paranın haram olarak kazanılmasından sorumlu olmadığı için, onun ibadetine herhangi bir zarar gelmez.
Malesef yanlış bir inanç var. Bir takım insanlar parayı kazanırken helal-haram kaygısı taşımıyor, gerekli titizlik ve itinayı göstermiyor, Allah korkusu taşımıyorlar. Bazı insanlar, parayı dini açıdan aklamak için bir ibadethane yaparsam, paramı helal ettirmişim gibi yanlış, batıl bir inanç taşıyorlar. Yanlış olan budur.
Siz ne yaparsanız yapın, bir kuruş dahi kul hakkı kazancınıza karışmışsa, bu bir kuraldır; bu kulun hakkını ödenmemişse yaptığınız iş hayır yerine geçmez.
Paranın kaynağını araştırmak müftülüğün görevi olamaz. İnsanların servetinin nereden geldini, nereye gittiğini araştırmak için ülkenin yetkili kurumları var, onlar bu işe bakarlar.
Biz gelen paranın ak mı kara para mı olduğunu bilemeyiz. Böyle bir imkanımız yok. Cami derneğine bağışta bulunmuşsa oradaki insanlar o parayı alırlar. Onun vebali, günahı bağışı yapanın boynunadır.”
Habib Kanat’ın cami için 1 milyon lira harcadığı belirlenmişti.
İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, durumu NTV’ye değerlendirdi.
Müftü Çağrıcı, şöyle konuştu:
“Cemaate gönülleri müsterih olsun diyeceğim. İnsanların bir cami yaptırırken o parayı nereden kazandıkları, kazananlar için önemlidir. Cemaat için önemli olan; o arazi ve o mülk de Allah’a aittir. Orada Allah’a ibadet edilir. Kimse herhangi bir huzursuzluk duymasın.
Camilere pek çok yerden yardım gelir. Hiçkimse iddia edemez ki; bu yardımlar helal yoldan, kul hakkı karışmamış; hatta kendi kazançlarımızın dahi tertemiz, saf ve hak ve hukuktan arınmış olduğunu iddia edemeyiz.
Yapılan yapı, ibadethane olarak açılmışsa, orası ibadethane olarak kullanılır. Orada namaz kılmak caizdir. Namaz kılan hiçkimse o paranın haram olarak kazanılmasından sorumlu olmadığı için, onun ibadetine herhangi bir zarar gelmez.
Malesef yanlış bir inanç var. Bir takım insanlar parayı kazanırken helal-haram kaygısı taşımıyor, gerekli titizlik ve itinayı göstermiyor, Allah korkusu taşımıyorlar. Bazı insanlar, parayı dini açıdan aklamak için bir ibadethane yaparsam, paramı helal ettirmişim gibi yanlış, batıl bir inanç taşıyorlar. Yanlış olan budur.
Siz ne yaparsanız yapın, bir kuruş dahi kul hakkı kazancınıza karışmışsa, bu bir kuraldır; bu kulun hakkını ödenmemişse yaptığınız iş hayır yerine geçmez.
Paranın kaynağını araştırmak müftülüğün görevi olamaz. İnsanların servetinin nereden geldini, nereye gittiğini araştırmak için ülkenin yetkili kurumları var, onlar bu işe bakarlar.
Biz gelen paranın ak mı kara para mı olduğunu bilemeyiz. Böyle bir imkanımız yok. Cami derneğine bağışta bulunmuşsa oradaki insanlar o parayı alırlar. Onun vebali, günahı bağışı yapanın boynunadır.”