Penceresiz, güneşsiz, havasız şirket ortamında kendime ayırabildiğim en özel anları milletçe aklımızın çalıştığı yerde yaşıyorum. En kibar haliyle Water Closet’te. Sadece 10 dakikalığına da olsa, unutmak iyi geliyor. Birkaç sayfa kitap okumak insanın ruhunda nasıl bu kadar derin izler bırakabiliyor? Şaşıyorum. İşte yine o anlardan birinde heyecanla çevirdim “Ağaçtaki Kız”ın sayfalarını.
Şebnem İşigüzel’in en gerçek romanı
Ergenlik kişinin kendisine karşı verdiği en acımasız savaştır. Her şey çok nettir çünkü. Ailenin de, arkadaşlarının da, aşkın da, nefretin de, haksızlıkların da çok farkındasındır. Hep kaçmak istersin, ikiyüzlülükten, yalandan, cinayetlerden... İşte böyle bir kızın hikayesini okudum Şebnem İşigüzel’in elinden. Çareyi, en yeşile, en yükseğe, en kabul görene ve en görmezden gelinene yerleşmekte bulan genç bir kızın hikayesi... Gülhane Parkı’nda bir ağacın dalına konan, elleri ve yüzü pislenen, yaşıtlarının sağ kolu gibi yanında taşıdığı cep telefonu olmadan, yapayalnız kalmayı tercih eden o kız aslında çok şey anlatıyordu bize. “Kimse için artık iyilik vadeden bir dünya yok”. Diyebiliyordu mesela. Hayatın tüm güzelliklerini hak eden o kız, sayemizde ne hale gelmişti! Babaannesinin başından mübadele zamanı korkunç bir olay geçmiş, babası annesine asla sevgi göstermemiş, arkadaşları bomba yüklü bir aracın içinde hayatını kaybetmiş, öğretmenleri edebiyat aşkını elinden almıştı.
Gülmek de okumaya dair
Okurken gülmeyi seviyorum. Okurken gülmek zordur. Başar Başarır’a çok gülüyorum. “Sibop” çok acayip bir roman. Cihangir’de yaşayan Orhan’ın hikayesi aslında hikayenin Orhan’ı. Dünyanın en rahatsız edici adamı olmaya aday Orhan, kelimelerin gücüyle sevimli bir şeye dönüşüyor. Sanırım hiçbir şey olamasa da, insanın bir karakteri olmalı. Orhan’ı tanımlayan bir dolu olumsuz özellik olsa da onun bir karakteri var. Her şeyin aynılaştığı dünyada anlatılacak hikayelerin olması ne güzel. Orhan’ın internette tanışıp yıldırım hızıyla evlendiği Aslı’yla yaşadığı aşk, eski İstanbul’a, kentsel dönüşüme, Bodrum’a, mafyaya, piyanoya, tiyatroya ve daha bir sürü hikayeye pencere açıyor. Ve bunu yaparken beni çok güldürüyor. En acı hatıradan bile -ki bence en komik halimiz ağlarken girdiğimizdir- tebessüm ettirecek bir detay çıkartıyor. Kahkahayla tavsiye ediyorum.