Zor koşullarda en iyi takım Lakers

Batı Konferansı şampiyonu Los Angeles Lakers, işler zora girdiğinde ligin en iyi takımı.

Haberler Ntvspor 03.06.2009 - 19:22

Normal sezonu 65 galibiyetle tamamlayıp şimdi de finalistlerden biri olarak karşımızda duran Lakers'ın elbette onları bu noktaya getiren birçok meziyeti, üstün yönü var. Örneğin hücumda NBA'in en iyi takımlarından biri, belki de birincisi Lakers. Birçok takımın kıskanacağı bir uzun rotasyonuna sahipler. Ligin en iyi iki oyuncusundan biri 24 numaralı formalarını giyiyor. Basketbol tarihinin en büyük koçlarından biri tarafından komuta ediliyorlar. Listeyi uzatabiliriz. Bunların hepsi zaten sıkça dile getirilen, NBA'i takip edenlerin dikkatini çeken zenginlikler. Lakers'ın bir de bunlar kadar önemli ama pek de konuşulmayan, belki de dikkatlerden kaçan bir yönü var: Son bir yılda gelişen ve bu sezon içerisinde hemen her testten başarıyla çıkan takım karakterleri.
2008 NBA Finali'nin ardından Lakers'ta nelerin eksik olduğu konusunda yapılan ve üzerlerinde genellikle fikir birliğine varılan yorumları hatırlıyor musunuz? Öncelikle pota altında yeterince kalıplı olmadıklarından bahsediliyor ve haliyle konu sakatlığı nedeniyle play-off'ta oynayamayan Andrew Bynum'a bağlanıyordu. Bir diğer çok dile getirilen eleştiriye göreyse Lakers zor durumlarda ve ortamlarda ayakta kalabilecek zihinsel sertliğe sahip değildi. Batı Konferansı'ndaki play-off rakipleri Denver, Utah ve San Antonio'ya karşı hemen hiç sıkıntı yaşamadan finale ulaşmışlardı ama final serisinde bu eleştirileri doğuran iki başarısız sınavları oldu: Bir ara 24 sayılık farkı yakaladıkları, bitime yaklaşık bir buçuk çeyrek kala 20 sayı önde oldukları ama kaybettikleri dördüncü maç ve Celtics oyunun kontrolünü bir kere ele geçirince,"buraya kadarmış" psikolojisine kapılıp çabucak pes ederek tarihi fark yedikleri altıncı maç. Pota altındaki problemleri Bynum'ın dönüşü çözebilirdi ama bu takım karakterini, duruşunu gelişiyle ya da dönüşüyle bir anda değiştirecek birisi yoktu. Bu zayıflıklarını takım halinde geliştirmeleri gerekiyordu.

Ve bunu başardılar. Evet, belki yine takım karakteriyle ilgili olan çabuk gevşeme problemlerine çözüm bulamadıkları için birçok maçı tehlikeye soktular ve bazı 'cepte' gözüken maçları yitirdiler. Belki o kaybedilen maçlar yüzünden lig birinciliğini Cleveland'a kaptırdılar ve olası bir final serisi eşleşmesinde saha avantajına sahip olmama riskine yol açtılar. Belki Yao Ming'in sakatlığı sonrası Houston Rockets'ı mücadele etmeden bile yenebileceklerini zannetmeleri onlara fazladan iki maça ve buna bağlı yorgunluğa sebep oldu. Ama geriye dönüp baktığımızda bütün bunların yanında şunu görüyoruz: Lakers bu sene sallanır gibi olduğu, sorgulanmaya başladığı her anda yanıtını sahada verdi ve olumsuz konuşmaları kesti. Normal sezonda tek bir galibiyetin ötesinde anlamı olan neredeyse bütün maçları kazandılar. Ve play-off'ta da kaybetmeleri durumunda zor duruma düşecekleri hiçbir maçı kaybetmediler.

Lakers'ın sezon içerisindeki karakter sınavlarına bakmadan önce normal sezon performansları hakkındaki bir detayı hatırlayalım: 82 maç boyunca sadece tek bir kere, 9 Mart'ta oynanan ve 111-94 biten Portland maçında rakip tarafından ezildiler ve fark yediler. Lakers bunun haricinde 16 yenilgi daha aldı, bazıları yine çift haneli farklarla geldi ama hiçbirinde rakibe erken boyun eğmediler ve hiçbirinde maç son iki-üç dakikadan önce fiilen bitmedi. Bu belki ilk bakışta çok matah bir şey gibi gözükmüyor. Öyle ya, zaten Lakers NBA'in en güçlü kadrolarından birine sahip ve oynadığı maçların büyük bölümünde favori. Ama normal sezonun 82 maçlık, kimi zaman beş günde dört maçlık ya da yedi günde beş maçlık tempolara girilen, yorucu ve dahası bıktırıcı bir maraton olduğunu düşünürsek bir takımın tek bir istisna dışında her maçında kaybetse bile kolay lokma olmaması az buz bir şey değil. Bu inatçılık, 2008 final serisinin son maçında Celtics biraz coşunca sinip yenilgiyi daha ikinci çeyrekte kabul eden bir takım için önemli bir gelişimdi.

"Bir galibiyetten ötesi" diyebileceğimiz maçlara gelince... Mesela şu sezonun en ağır yenilgisine gidelim önce. Lakers birkaç yıldır kazanamadığı Portland deplasmanında resmen sahadan siliniyor ve fark bir ara 30'lara çıkıyor. Maç bitiminde fark 17 sayı ama esas darbe Trevor Ariza'nın Rudy Fernandez'e yaptığı sert faul sonrasında gelmiş durumda. Faul pozisyonu sonrası ortalık karışınca bench'ten sahaya giren Lamar Odom'a NBA yönetimi tarafından bir maçlık ceza veriliyor. Fernandez'i hastanelik eden faulü yapan Ariza ceza almıyor ama onun da morali pek iyi gözükmüyor. Bu ağır yenilgiden 43 saat kadar sonra Lakers yine ligin en zorlu deplasmanlarından olan Houston'da ligin formda takımlarından Rockets'ın karşısına çıkıyor. Bynum da sakat olduğundan Odom'ın yokluğunda, sezon ortalaması 12 dakika olan Josh Powell ilk beşte. Powell'ı ilk beşte oynatan bozuk moralli rakibine karşı Houston favori gözüküyor ama maçın skoru 102-96 Lakers lehine. Powell 17 sayı ve 9 ribaundla beklenenin çok üzerinde katkı veriyor. Hemen ertesi gün Lakers bu kez San Antonio Spurs'ün konuğu. Moraller toparlanmış ama Rockets gibi bir rakibe karşı verilen mücadelenin üzerinden 24 saat geçmeden Spurs'ü taraftarlarının önünde mağlup edebilmek çok çok zor. Lakers ilk çeyreği 35-17 önde bitirip kontrolü ele geçiriyor, maçı da 102-95 kazanıyor. Portland'daki hezimetin üç gün sonrasında Lakers Teksas'tan ikide ikiyle çıkıyor.

Biraz daha geriye saralım kasedi. Sezonun ilk 24 maçında sadece 3 yenilgi alan Lakers, Florida'da Miami ve Orlando'yla arka arkaya iki gecede oynadığı maçların ikisini de son saniyelerde çemberin içinde dönüp çıkan şutlarla, ucu ucuna kaybetmiş. Her iki maçı da kazanabilirlerdi ama sonuçta ufak farklarla da olsa iki yenilgi alınmış ve bu moral bozukluğunun yanında Lakers çok yoğun bir haftaya başlamış durumda. Yedi gün içerisinde beş maç oynayacaklar ve beşinci maç ezeli rakip Celtics'le. Miami ve Orlando deplasmanlarının ardından ilk maçın Memphis'le olması biraz rahatlatıcı ama kazandıkları bu maçın hemen ertesi günü beş gün içerisindeki dördüncü deplasmanlarında ligin sıkı takımlarından Hornets'ın karşısındalar. Aynı gün Boston Philadelphia'yı neredeyse ter akıtmadan yenerek üst üste 19'uncu galibiyetini almış ve Los Angeles'a son şampiyon sıfatının yanında müthiş bir de formla geliyorlar. Lakers bu kadar havalı olan ezeli rakibinin karşısına son dört maçta üç yenilgi almış olarak çıkmak istemiyor ve son beş günde bulundukları dördüncü farklı şehirdeki maçın daha ilk yarısında 19 sayılık fark yapıp galibiyeti alıyor. Tabii esas önemli mesaj maçı Noel günü ve Lakers son yedi gündeki beşinci maçında Boston'ın 19 galibiyetlik serisini Staples Center'da bitiriyor.

Bir diğer önemli tarih, 5 Şubat. Geçen sezonun finalistleri bu kez Boston'da, TD Banknorth Garden'da kapışacak. Celtics'in rövanşı almayı çok istediğine şüphe yok. Üstelik son 12 maçlarını kazanmışlar ve yine bir Lakers maçı öncesinde istim üzerindeler. İlk maçla olan benzerlikler bununla da bitmiyor. Altı maçlık deplasman turundaki Lakers yine yoğun bir tempoda ve son yedi gündeki beşinci deplasman maçına çıkacaklar Boston'da. Celtics ise son maçında ilginçtir yine 76'ers'ı, ama bu kez 0.5 saniye kala atılan bir üçlükle mağlup ettikten sonra bir gün dinlenmenin avantajına sahip. Lakers turdaki ilk dört maçını kazanmış ama galibiyetler Minnesota, Memphis, New York, Toronto gibi lotarya takımlarına karşı gelmiş ve daha beş gün önce tam da müthiş bir form yakalamış olan Bynum'ın tıpkı geçen sezonki gibi yine dizinden ciddi bir sakatlık geçirmiş ve 2-3 ay takımdan uzak kalacak olmasının şokunu yaşıyorlar. Bütün bu faktörler göz önünde bulundurulduğunda bu kez Celtics net favori. Ama kazanan yine Los Angeles oluyor. Geçen seneki final serisinde en fazla 'sinen' oyunculardan biri olarak dikkat çeken Odom ilk yarıda yine ortalarda gözükmüyor; hatta kısa sürede 3 faul aldığı için cismen bile gözükmüyor ama ikinci yarının başlarında Kevin Garnett'le birbirlerine horozlandıkları bir tartışmanın ardından kariyerinin belki de en parlak maç içi geri dönüşünü gerçekleştirerek 20 sayı, 6 ribaund, 3 asist, 2 top çalmayla galibiyetin kahramanlarından oluyor. Onun da takımının da üzerlerine gelinince sinmeye bu kez pek niyetleri yok.

Bir gün aradan sonra Lakers bu kez o güne kadar 23 maçta kimsenin galibiyetle çıkamadığı, normal sezonun kalanında da ev sahibinin birinciliği garantilediği için üçüncü beşiyle oynadığı son maçı saymazsak kimsenin çıkamayacağı Cleveland deplasmanında. İki takımın yaklaşık 20 gün önceki ilk kapışmasında Lakers rakibini farklı yenilgiye uğratmış ve LeBron James'i de 9/25 isabetle 23 sayıda tutarken, 4 asiste karşılık 6 top kaybı yaptırmış. Hem Cavaliers'ın hem de özel olarak LeBron'un intikam istediğine şüphe yok. Lakers altı maçlık turun sonuna gelmenin bitkinliğinde ve bu arada ilk maçta James'i çoğunlukla birebir savunan Kobe hastalığa yakalanmış. Şartlar LeBron ve takımının istediklerini almasına elverişli. Ama Lakers yine ayakta kalıyor. James bu defa 5/20 atabiliyor ve 16 sayıda kalıyor. Dakikalar ilerledikçe ayakta zor duran Kobe 19 sayı-2 asist gibi kendi standartlarında vasatın bile altında diyebileceğimiz bir performansla oynuyor ama Celtics maçının ikinci yarısında gazı alan Odom 13/19 gibi muazzam bir şut oranıyla 28 sayı atıp yanına 17 ribaund ekliyor.

Play-off'taki hiçbir galibiyet normal sezondaki bazı galibiyetler kadar sıradan olamaz ama bazıları daha da önemli olabiliyor. 1-0 gerideyken oynadığınız maçta aldığınız ve 2-0 olabilecek seriyi bir anda dengeleyen bir galibiyet gibi... Lakers'ın bu play-off'lardaki ilk bu tip maçı ilk turdaki Utah serisinin dördüncü maçıydı. İlk iki maçı kazandıktan sonra üçüncü maçı 2 sayı farkla kaybetmişlerdi ve dördüncü maçı da kaybetmek serinin bir kez daha bu zor deplasmana taşınacak olması anlamına geliyordu. Lakers bunu hiç istemiyordu, özellikle de Kobe. 16/24 şut isabetiyle 38 sayı attı ve işi bitirdi. Çok daha stresli bir sınav ise bir sonraki turun daha ikinci maçında karşılarındaydı. Staples Center'daki ilk maçı 'çalan' Houston istediğini almıştı, Lakers'ın üzerinde ise favori olduğu bir seride geriye düşmüş olmanın baskısı vardı. İkinci yarısı tam bir sinir harbine dönüşen ikinci maçı kazandıktan sonra sıra saha avantajını geri almaya gelmişti. Houston'daki ilk maçı 14 sayı farkla kazandılar. Kaybettikleri ilk maçı hemen telafi etmişlerdi ve seride ipleri elinde tutan taraf ortaya çıkmıştı.

Bir sonraki rakip olan Denver karşısında geriye düşmek çok daha güç durumlar doğurabilirdi. Lakers bu kez geriye düşmedi. Staples Center'daki ilk iki ayak 1-1 geçildikten sonra üçüncü maçta serinin kontrolünü tekrar kazanmak çok önemliydi ve Lakers bir kez daha zor koşullar altında, son çeyreğe 8 sayı geride başlamasına rağmen ayakta kalıp maçı kazanmayı bildi. 2-2'den sonra ikinci yarısının başlarında 7 sayı geriye düştükleri ve iki ilk beş oyuncularının o dakikalarda dörder faulle kenara geldiği beşinci maçı sezonun en iyi savunma performanslarından biriyle aldılar. Altıncı maçı kaybetseler bile son maç yine sahalarında olacaktı ama bu kez Rockets serisindeki kadar kolay bir yedinci maç oynamayacaklarını biliyorlardı. İşi bitirmeye gitmişlerdi ve sezonun en iyi performanslarından birini gösterip 27 sayılık galibiyetle, finalist olarak çıktılar Pepsi Center'dan.

Bütün bu örnekler, Lakers'ın zor koşullara dayanma, olumsuzlukların üstesinden gelebilme ve baskı altında iyi performans verebilme konusunda ne kadar yüksek bir düzeye ulaştığını gösteriyor. Bu sene finalde izleyeceğimiz Lakers geçen sene finalde izlediğimiz Lakers değil. Fark da sadece Ariza, Bynum gibi geçen sene oynamayan ya da sakatlığı nedeniyle çok az oynayabilen oyunculardan kaynaklanmıyor. Onlar somut değişiklikler. Daha önemli olan ise takımdaki soyut değişiklikler.

İşin ilginci Orlando da baskı altında kolay bükülmediğini, zor durumlardan çıkabildiğini play-off süresince defalarca gösterdi. Üstelik normal sezon içerisindeki iki maçı da kazanmışlardı Lakers'a karşı. Ama iki maç da çok ufak farklarla belirlenmişti ve bu noktada bir önemleri yok. Üstelik bu iki yenilgi muhtemelen Lakers'ı Orlando'ya karşı daha uyanık tutacak. Ve geçen sene iki galibiyet uzağında kaldıkları şampiyonluğu bu defa çok istiyorlar. Sezon boyunca da istediklerini aldılar.

Ana Sayfaya Git
  • ©Copyright 2024 | Tüm Hakları Saklıdır

NTV’de canlı olarak yayınlanan tüm programlar ile ilgili bilgiler, program bölümleri ve programlarla ilgili haberler NTV Ekranı’nda. Günlük NTV yayın akışı ve program saatlerini de NTV Ekranı kategorisinden saat bazında görebilirsiniz. %100 Futbol ile son dakika spor haberlerini, Gündem Masası ile gündem haberleri ile ilgili değerlendirmeleri NTV Ekranı’nda.

Mobil Uygulamalarımız