Festival filmlerinden seçmeler

31. İstanbul Film Festivali'nde, 20nin üzerinde bölümde 200den fazla film sinemaseverleri bekliyor. Festivalin teması ise Sinema ve Müzik.

Haberler 30.03.2012 - 17:17

  • 1

    31. İstanbul Film Festivali

    31. İstanbul Film Festivali'nde, 20’nin üzerinde bölümde 200’den fazla film sinemaseverleri bekliyor. Festivalin bu yılki teması Sinema ve Müzik.
    20’nin üzerinde bölümde 200’ün üzerinde filmden oluşan programının yanı sıra ünlü konuklar, usta sinemacıların katılacağı söyleşi ve atölye çalışmaları, sinema dersleri, ustalık sınıfları ve konserlerle dolu dolu iki hafta vaat ediyor.
    Festivalin artık gelenekselleşen ‘NTV Belgesel Kuşağı’, bu yıl da Fitaş 1 Sineması’nda sinemaseverlerle buluşacak.

    Festivalde izleme şansı bulabileceğiniz filmlerden birisi de João Canijo'nun yönettiği 'Blood of My Blood' adlı film. Film 'Aile İçinde' temalı filmler arasında yer alıyor.
  • 2

    31. İstanbul Film Festivali

    Brothers (Aile İçinde) Mika Kaurismäki’nin oyuncu atölyesinden çıkan yeni filmi Kardeşler, Dostoyevski’nin romanı Karamazov Kardeşler’in serbest bir uyarlaması. Üç farklı anneden üç erkek kardeş, babalarının yetmişinci doğumgünü için yıllar sonra ilk kez bir araya gelir. Nihilist yazar Ivar, başarısız film yapımcısı Mitja ve kırgın hastabakıcı Torsti, hayatlarındaki başarısızlığın sebebi olarak gördükleri babalarıyla ilgili acı hatıraları ve tatsız gerçekleri paylaşarak ilişkilerini gözden geçirirler. Büyük bölümü senaryoda yer almayan doğaçlama diyaloglarla Kardeşler, Mika Kaurismäki’nin festival programındaki ikinci filmi.
  • 3

    31. İstanbul Film Festivali

    Courage (Aile İçinde) Kieslowski’nin en parlak öğrencilerinden Zglinski’nin bu ikinci uzun metrajlı filmi ahlak, yaşamın kırılganlığı ve kader üzerine klasik bir Hitchcock filmini anımsatıyor. Hayatı uçlarda yaşayan Alfred, hızlı arabaları ve adrenalini sevmektedir; aile işleri söz konusu olduğunda elini taşın altına koyan ise erkek kardeşi Jurek’tir. Fakat Jurek acımasız serserilerin saldırısına uğrayınca Alfred hayatını sonsuza dek değiştirecek bir adım atmak zorunda kalacaktır.
  • 4

    31. İstanbul Film Festivali

    Footnote (Aile İçinde)Kudüs’teki İbrani Üniversitesi’nin Talmud bölümünde görevli tuhaf profesörler olan baba–oğul Şkolnik’ler, saygın bir ödül nedeniyle karşı karşıya gelir. Oğul, devletin takdirine bağımlı görünür; baba ise takdire aç, inatçı bir püristtir. Herkesin göz koyduğu İsrail Ödülü, her ikisini de nihai ve acı bir hesaplaşmaya sokacaktır.
  • 5

    31. İstanbul Film Festivali

    Sisters&Brothers (Aile İçinde) Bu harikulade komedi, akraba değilseler de ortak noktaları kardeşlik olan dört aileyi izliyor: Hep meşhur olmak isteyen Rory, erkek kardeşinin kendisini sollamış olmasından memnun değildir. Hintli bir üvey kız kardeşi olduğunu öğrenen Sarah şaşkına döner. Nikki ile Maggie ezik biriyle yollara düşer. Louise ise kardeşinin akıl hastası mı, yoksa yalnızca pisliğin teki mi olduğunu anlamaya çalışır. Başrolünü Glee dizisinin yıldızı Cory Monteith’in oynadığı Kardeşler, yönetmen Carl Bessai’ın aile üçlemesinin üçüncü ayağı. Bu tuhaf, dokunaklı, vérité stili ve büyük ölçüde doğaçlama çekilmiş filmin prömiyeri Toronto Film Festivali’nde yapıldı.
  • 6

    31. İstanbul Film Festivali

    Sister (Aile İçinde) İsviçre’de lüks bir kayak merkezi. On iki yaşındaki Simon işsiz ablasıyla beraber aşağıdaki sanayi vadisinde yaşamaktadır. Her gün teleferikle yukarıdaki şaşaalı dünyaya gidip zengin turistlerden çaldığı ekipmanları aşağıda satmaktadır. Hilebaz bir İngilizle işbirliği yapan Simon sınırlarını şaşınca, bu durum ablası Louise’le olan ilişkisini etkiler. Eninde sonunda her ikisi de gerçeklikle yüzleşmek zorunda kalır; Simon çareyi yukarıya sığınmakta bulur. Yukarıdaki Çocuk fonda engin ve destansı bir görsel manzarayla içten bir hikâye anlatıyor. Festival seyircisi Ursula Meier’i 2009 yılındaki ilk filmi Home / Yuva’dan hatırlayacaktır.
  • 7

    31. İstanbul Film Festivali

    Sons of Norway (Aile İçinde) Nikolaj, ailesiyle birlikte, babasının mimari tasarımını yaptığı uydukent Rykkin’e taşınır. Bu küçük alternatif ailenin mutluluğu, evin annesi bir trafik kazasında ölünce bozulur. Baba bencilce kendi yasına gömülürken Nikolaj acısıyla baş başa kalır. Evde yaşananların dayanılmaz bir hal alması üzerine ise Rykkin’in karanlık tarafına çekilir, teselliyi punk yaşam tarzında bulur; babası da peşinden gelir. Norveç’in Evlatları isyan, punk rock, banliyö cehennemi, babalar ve oğulları hakkında tatlı bir büyüme öyküsü.
  • 8

    31. İstanbul Film Festivali

    The Disintegration (Aile İçinde) Cezayir doğumlu Fransız yönetmen Philippe Faucon taraf tutmadan ya da neden sonuca fazla dalmadan, Fransız banliyölerinde köktendincilik gölgesindeki yabancılaşmanın sosyopolitik bir incelemesini yapıyor. Çözülme günümüzde, Fransa’nın kuzeyindeki Lille’de geçiyor. Yirmi yaşlarındaki Ali, Nasır ve Hamza, kendilerinden on yaş büyük Cemal’le tanışır. Maharetli bir dalavereci, karizmatik bir kılavuz ama özünde bir köktendinci olan Cemal, üç genci radikal bir eylemci gruba katılmaya ikna eder. Onların hayal kırıklıklarını, zaaflarını ve içine doğdukları topluma karşı isyan duygularını herkesten iyi bilmektedir.
  • 9

    31. İstanbul Film Festivali

    Headhunters (Akbank Galaları) Norveç’in en başarılı insan kaynakları uzmanı “beyin avcısı” Roger’ın hikâyesini anlatan yönetmen Tyldum, “Hem eğlendirmek hem de duygulandırmak ve düşündürmek istedim” diyor. Roger istediği her şeye sahip gibidir; fakat olması gerekenden daha büyük bir lüks içinde yaşamaktadır. Bunu devam ettirebilmek için ikinci iş olarak sanat eseri hırsızlığı yapmaktadır. Bir galeri açılışında tanıştığı Clas, bir iş için aradığı mükemmel aday olmanın yanı sıra çok değerli bir tablonun da sahibidir. Roger fırsatı hemen değerlendirmek ister ve en büyük vurgununu planlamaya başlar.
  • 10

    31. İstanbul Film Festivali

    Hysteria (Akbank Galaları) “Şehirdeki kadınların yarısını doyuma kavuşturmak güç olsa gerek” ve elbette en sıra dışı icatlar da güçlüklerden doğar. Victoria dönemi Londra’sında geçen ve benzersiz bir oyuncu kadrosunun yer aldığı bu arsız romantik komedi, dünyanın ilk vibratörünün nasıl icat edildiğini anlatıyor. Sene 1880. Meslektaşlarının ortaçağdan kalma uygulamaları karşısında hayal kırıklığına uğrayan genç doktor Mortimer Granville, özel el hizmetleriyle kadınların “histerilerini” tedavi eden Dr. Dalrymple hesabına çalışmaya başlar. Bu hizmete talep o kadar artar ki Mortimer durumla başa çıkamaz hale gelir. Arkadaşı Edmund ile birlikte vibratörü icat ederler ve bu icat inanılmaz başarı kazanır. Bu sırada Mortimer, Dr. Dalrymple’ın güzel ve fevkalade aykırı kızı Charlotte’a âşık olur.
  • 11

    31. İstanbul Film Festivali

    Players (Akbank Galaları) “Göründüğü gibi değil, hayatım!” Bu klasik cümle her telaffuz edildiğinde, tüm numaralar devreye girer ve pompa macerası başlar. Banliyöde bir konferans otelinden gösterişli bir seks bağımlılığı kliniğine, şık bir Paris gece kulübünden Las Vegas’taki havalı striptiz kulüplerine uzanan bu film tüm umutsuz, absürd ve inanılmaz komik varyasyonlarıyla erkek sadakatsizliğinin başarı ve hüsranlarını, zaferlerini ve acıklı felaketlerini keşfe çıkıyor. Jean Dujardin’in Oscar adaylığı sırasında afişiyle tartışma yaratan bu komedide Artist’in yönetmeni Michel Hazanavicius dışında Dujardin de kamera arkasına geçiyor.
  • 12

    31. İstanbul Film Festivali

    Polisse (Akbank Galaları) Senarist-yönetmen-oyuncu Maïwenn’in son uzun metrajlı filmi Polis’in ana hatlarını sosyal duyarlılık, mizah ve aksiyon çiziyor. Paris Çocuk Koruma Birimi’nde çalışan Chrys, Nadine, Iris ve Fred, bir yandan kendi kişisel meseleleriyle boğuşurken bir yandan da pedofili gibi suçları araştırmaktadır. Maïwenn’in canlandırdığı çekingen fotoğrafçı Melissa, İçişleri Bakanlığı tarafından birimin faaliyetlerini belgelemesi görevi verildiğinde ekibe katılır ve onun sayesinde toplumun kâbuslarını birinci elden gözlemleriz: Çocuklarına kötü davranan ebeveynler, yabancılaşmış çocuklar ve nice trajediler.
  • 13

    31. İstanbul Film Festivali

    The Best Exotic Marigold Hotel (Akbank Galaları) İyi ve ucuz emeklilik, soğuk ve rutubetli İngiltere dışında her yerde geçirilebilir... Yaşları gelmiş bir grup İngiliz, emekliliklerini daha ucuz ve egzotik Hindistan’da geçirmeye karar verir. Marigold Oteli’nin reklamları ve rahat yaşam düşleriyle kendilerinden geçmiş halde oraya vardıklarında, otelin eski şatafatlı halinin ancak bir gölgesine dönüşmüş olduğunu görürler. Ortam bekledikleri kadar lüks olmasa da bu yeni mekânda yaşadıkları sayesinde, aşkı yeniden keşfederler. Slumdog Millionaire’in yıldızı Dev Patel’in de dahil olduğu muhteşem oyuncu kadrosuyla bu tatlı dram, Âşık Shakespeare’in yönetmeni Madden’ın son filmi.
  • 14

    31. İstanbul Film Festivali

    Trishna (Akbank Galaları) Aşk ile gelenekler karşı karşıya gelince… Baskılar yüzünden hayaller parçalanınca… Altın Lale ödüllü Michael Winterbottom’ın Thomas Hardy’nin klasik romanı Tess of the d’Urbervilles / Kaybolan Masumiyet’in çağdaş bir uyarlaması olan bu yeni filmi, yaşamları sanayileşme ve kentleşmeyle hızla değişen insanların çelişkilerini tasvir ederek 19. yüzyıl İngiliz kırsalını günümüz Hindistan’ında Rajastan’a taşıyor. Trishna, tanıştığı genç ve zengin bir İngiliz işadamına âşık olur. Ancak birbirlerine olan duygularına rağmen, Trishna gelenekler ile kendi hayalleri arasında sıkışıp kalır; kültürler çatışması trajik sonuçlara yol açacaktır.
  • 15

    31. İstanbul Film Festivali

    Despair (Anılarına) Fassbinder’in devasa bir bütçeyle İngilizce çektiği üç filminden biri olan Cinnet, tamamen yenilenmiş baskısıyla gösterilecek. Vladamir Nabokov’un romanından uyarlanan film, Berlin’de çikolata üreticiliği yapan Rus sürgün Hermann Hermann’ın hikâyesini anlatıyor. Hermann’ın rahat yaşamı, Naziliğin yükselişe geçmesiyle değişmeye başlamıştır; fabrikası iflasın eşiğine gelir, çekici fakat görgüsüz karısı tarafından aldatılır. Artık bedeninden dışarı çıkabildiğini ve kendini oradan gözlemleyebildiğini düşünür.
  • 16

    31. İstanbul Film Festivali

    Gramofon Avrat (Anılarına) Sabahattin Ali’nin aynı adlı hikâyesinden esinlenerek Ayşe Şasa’yla birlikte senaryolaştırdığı Gramofon Avrat, Yusuf Kurçenli’nin edebiyat uyarlamaları arasında öne çıkar. Öykü 1930’ların başında Konya’nın Meram ilçesinde geçer. Yörenin ünlü “oturak âlemleri” giderek yozlaşmaya başlamıştır. Revaçtaki dansçı Cemile, onu taşıyan faytoncu Murat’a güvenmektedir yalnızca. Bir akşam, yörenin saygın kişilerinden Ali Bey’in âlemine giderken birileri Cemile’yi kaçırmaya teşebbüs eder. Murat ise onu korumak için öne atılırken saldırganlardan birini vurur.
  • 17

    31. İstanbul Film Festivali

    Hudutların Kanunu (Anılarına) Büyük usta Ömer Lütfi Akad’ın yönetmenliğini yaptığı ve senaryosunu Yılmaz Güney’le beraber yazdığı Hudutların Kanunu, sınır boylarında kaçakçılık yapan iki köylü üzerinden toprak ağaları ile sömürü, yozlaşma, yobazlık ve bozuk düzeni eleştiriyor. Zamanında üç kez sansür kurulu tarafından yasaklanan ve ulusal sinemanın ilk örneklerinden sayılan bu benzersiz filmi, Ö. Lütfi Akad anısına 2011’de Cannes’da gösterilen restore edilmiş kopyasından izleyeceğiz.
  • 18

    31. İstanbul Film Festivali

    The Music Lovers (Anılarına) Rusya’nın büyük bestecisine “İngiliz sinemasının vahşi adamı” can veriyor; yani bol bol müzik, tutku, sefahat ve aşırılık var bu filmde. Ken Russell’ın müzik biyografilerinin en sadesi Yalnız Kalpler, Çaykovski’nin eziyetli hayatını ve Antonina Mikyukova ile yaptığı lanetli evliliği anlatıyor. Ateşli fanatiği genç ve arsız Antonina tarafından aklı çelinen Çaykosvki, onun taşkınlıklarıyla uğraşırken bir yandan da eşcinsel arzularını bastırmaya çalışmaktadır. Duygusal patlamalarının sonucu ise tutku dolu bestelerle belirecektir. Evlilik çabuk biter, fakat çiftin dibe vuruşu felaketlerle olacaktır.
  • 19

    31. İstanbul Film Festivali

    The Prince and the Showgirl (Anılarına) Laurence Olivier Karpatya Prensi Charles, Marilyn Monroe ise Amerikalı revü kızı Elsie rolünde. Charles’ın revü kızını baştan çıkarma çabalarına bolca şampanya, kraliyet ailesine yaraşır sürtüşmeler ve bir darbe girişiminin yer aldığı fıkır fıkır bir aşk hikâyesi eşlik ediyor. Efsane Marilyn Monroe’nun ışıl ışıl öne çıktığı filmin yapımı, 2011 tarihli My Week with Marilyn filmine de ilham kaynağı olmuş.
  • 20

    31. İstanbul Film Festivali

    The Travelling Players (Anılarına) Destansı Kumpanya, modern sinemanın yenilikçi, özgün filmlerinden ve katıksız başyapıtlarından biri olarak nitelendiriliyor. Film, bir tiyatro kumpanyasının Yunanistan’da ve tarihte yaptığı yolculuk üzerinden 1939-1952 yılları arasında yaşanan iç savaş ve sonrasına ışık tutuyor.
  • 21

    31. İstanbul Film Festivali

    Three Crowns of the Sailor (Anılarına) Sinema dünyasının en saygın ve üretken yönetmenlerinden Raúl Ruiz, 100’ü aşkın filme imza attı. Fakat bu zorlu filmi, görsel ve biçimsel yaratıcılığıyla ve olağandışı olay örgüsüyle hemen diğerleri arasından sıyrılıyor. Sarhoş bir denizci, arkadaşını öldürmüş bir öğrenciye yardım eder ve karşılığında üç altın ister. Fakat bir şartı vardır: Kaptanın Şili’de bir limanda başlayan, hayalet gemide devam eden ve deniz, efsaneler ve söylencelerden ibaret.
  • 22

    31. İstanbul Film Festivali

    A Happy Event (Antidepresan) “Hayatımı tepetaklak etti, köşeye sıkıştırdı beni, sınırlarımı zorladı... Dibine kadar kendimden vazgeçmeyi, şefkati ve fedakârlığı öğretti bana. Peki, annem bana bunları niye hiç anlatmadı? Niye kimse bu konudan bahsetmiyor?” İlk çocuklarının doğumuyla birlikte tasasız hayatları kesintiye uğramış genç bir çifti anlatan Aramızda Bebek Var, genç bir annenin günlüğünden hareketle, hamilelik ve doğum tabusunu yıkıyor. Eliette Abecassis’in otobiyografik romanından uyarlanan ve ünlü Fransız yönetmen Rémi Bezançon’un üçüncü uzun metrajı olan bu sıcak ve hınzır film, prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yaptı.
  • 23

    31. İstanbul Film Festivali

    Come As You Are (Antidepresan) Yirmili yaşların başlarında üç genç adam hâlâ bakirdir. Şarap turu bahanesiyle İspanya’ya doğru yola çıkarlar; ilk cinsel deneyimlerini yaşamayı umuyorlardır. Onları hiçbir şey durduramayacaktır, kendi engelleri bile: Biri yarı kördür, diğeri tekerlekli sandalyeye mahkûmdur, üçüncüsü ise boyundan aşağı felçlidir. Film, İspanya’daki özel bir geneleve gitmek üzere seyahate çıkan felçli bir adamın gerçek hikâyesinden esinleniyor.
  • 24

    31. İstanbul Film Festivali

    Damsels in Distress (Antidepresan) Venedik Film Festivali’nin kapanış filmi, East Coast Üniversitesi’ndeki paspal ve erkek egemen ortamda devrim yapmak üzere kolları sıvayan üç güzel kızı anlatıyor: Öncü ruhlu, hareketli Violet, ilkeli Rose ve seksi Heather. Kızlar, ağır depresyonlu öğrencilere hijyen ve müzikal danslar içeren bir programla yardımcı olmaya çalışan gruplarına, okula yeni gelen Lily’yi de katarlar. Kaypak Charlie, ideal erkek Xavier ve çılgın sporcu ikili Frank ile Thor gibi, dostluklarını ve ruh sağlıklarını tehlikeye sokan bir dizi erkekle romantik yakınlaşmalara da dalarlar. Ne var ki, beklenmedik bir olay Violet’ı bunalıma sokar. Bu dikine düşüş Violet’ın hayatını gözden geçirmek zorunda bırakacaktır.
  • 25

    31. İstanbul Film Festivali

    King Curling (Antidepresan) Bolca spor, okkalı bir tutam Kuzey mizahı ve bir ton buz: Körling Kralı’nın dünyasına hoş geldiniz! Bir zamanlar büyük bir körling yıldızı olan Truls Paulsen, kendisine obsesif–kompulsif bozukluk teşhisi konunca müsabakalardan uzaklaştırılır. Fakat koçu Gordon’un ölüm döşeğinde olduğunu öğrenince, bu eski dostunun ABD’de ameliyat olması için gereken parayı kazanma umuduyla pistlere dönmeye karar verir. Eski ekibini bir araya toplaması gerekecektir, fakat hepsi orta yaş krizi geçiriyor olduğundan işi zordur. Curling Kralı bir Rod Stewart taklitçisi, bir uykusuzluk hastası, kuş gözlemciliği, sadakat ve dostluk gibi hoş ayrıntılarla nefes kesecek bir komedi.
  • 26

    31. İstanbul Film Festivali

    Starbuck (Antidepresan) Québec’ten çıkan bu renkli komedi, vaktiyle bağışladığı spermlerden 533 kadar çocuk doğduğunu yeni öğrenmiş olan orta yaşlı bir dalgacıyı konu alıyor. Üstelik çocukların birçoğu, varlıklarına sebep olan kişiyle tanışmak üzere kliniğe dava açıyor. David tam hayatını kontrol altına almaya karar vermişken hayatı düşündüğünden çok daha karmaşık bir hal alıveriyor. Sperm bağışlamak belli ki onun tek yeteneği ve namlı bir boğaya göndermeyle kendisine “Starbuck” diye bir lakap bile takılmış. Bu gelişmeler üzerine, arkadaşı olan sakar avukatın yardımıyla, kimliğini gizli tutmak üzere harekete geçiyor. Ancak kim olduğunu açık etmeden çocuklarıyla buluşmaya da başlıyor. Bu kadar çocuk varken, çeşitlilik kaçınılmaz oluyor elbette.
  • 27

    31. İstanbul Film Festivali

    Superclasico (Antidepresan) Christian bitmiş bir adam. Karısı Anna onu terk edip Buenos Aires’e taşınmış, genç oğlu Oscar ona hepten yabancı, üstelik şarap dükkânı batıyor. Depresyondaki bir adam artan şarapları içmekten başka ne yapabilir? Karısıyla işleri yoluna sokmak için oğlunu yanına alıp önceden haber vermeksizin Arjantin’e gitmek de iyi bir fikir gibi gelir Christian’a. Fakat her yıl düzenlenen büyük futbol turnuvası “Superclasico”nun olduğu döneme denk gelmişlerdir. Anna futbolculara menajerlik yapmakta ve bir yıldız oyuncunun villasında kalmaktadır. Belli ki Buenos Aires’te futbol, şarap, tutku, tango ve Latin kanı tam gaz yaşanacaktır! Ole Christian Madsen’in egzotik bir ortamda geçen bu yeni filmi, Oscar yarışında ilk dokuz film arasındaydı.
  • 28

    31. İstanbul Film Festivali

    The Fairy (Antidepresan) Mümkün olmayan bir aşkın imkânsız işleyişi: Bir insan ile bir perinin aşkı. Yaşamın gerçekliğini büken bir aşk hikâyesi. Bir motelin gece resepsiyoncusu olan Dom’un sakin gecesi önce İngiliz bir turistin, sonra da peri olduğunu iddia edip ona üç dilek hakkı sunan yalınayak bir kadının gelmesiyle hareketlenir. Bir dizi gülünç olay boyunca Dom ve peri aşkları uğruna bir araya gelmek için çabalar; çatıların tepesinden sualtına kadar uzanan macera böyle başlar. Yönetmen üçlüsü Abel, Gordon ve Romy 2009’da İstanbul Film Festivali’ne dansa renkli bir davet niteliğindeki Rumba ile katılmışlardı.
  • 29

    31. İstanbul Film Festivali

    The Woman in the Septic Tank (Antidepresan) Bu komedi üç sinemacıdan oluşan hırslı, fakat yolunu şaşırmış ekibin bir gününü anlatıyor. Yönetmen Rainier, Yapımcı Bingbong ve Yapım Asistanı Jocelyn hep beraber Oscar’lık bir film yapmaya karar verirler. Hepsi varlıklı, iyi eğitimli ve kararlı sinema mezunlarıdır. Ellerinde hoş bir senaryo da vardır, fakat kendi filmlerini yanlış anlamışlardır. Cinemalaya Festivali tarihinde en çok izlenen film olan Bok Çukurundaki Kadın sanat yapma sanatını konu alan bir komedi.
  • 30

    31. İstanbul Film Festivali

    800 km Engelli (Belgeseller) 800 km Engelli, fiziksel engelli iki arkadaşın bir motosiklet ve ona takılı yolcu sepetiyle İstanbul’dan Muğla’ya yaptığı on üç günlük yolculuğu anlatıyor. İki arkadaş gezi boyunca bir yandan merak ettikleri yerleri görmeye çalışırken diğer yandan engellilerin yaşamlarına, sorunlarına toplum olarak ne kadar kafa yorduğumuzu, tutum ve davranışlarımızın onları nasıl etkilediğini düşünmemizi sağlamaya çalışıyor.
  • 31

    31. İstanbul Film Festivali

    Anlat Bana (Belgeseller) Anlat Bana, yüzlerce yıldır Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşanmış ama şu an unutulmaya yüz tutmuş dövme geleneğinin geride kalan temsilcileriyle, bu sanata ve yaşama ait anı ve tanıklıklarının yer aldığı bir film. Güneydoğu Anadolu bölgesi geleneksel dövme sanatı, Yukarı Mezopotamya’nın tarihi, coğrafyası, etnik yapısıyla yakından ilgilidir. Dövme sanatı bu bölgede kültürel yaşamın bir parçası, tamamlayıcısıdır. Güneydoğu insanı kendi dünyası ve yaşam biçiminin yanı sıra, bedenine yaptığı dövmelerle de farklı bir görünüm çizer. Yaktığı ağıtlar, tuttuğu yaslar, anlattığı hikâyelerle de yüzlerce yılın birikimini aktarır bölge insanı...
  • 32

    31. İstanbul Film Festivali

    Beklemek (Belgeseller) Filmin yönetmeni Bülent Öztürk’ün deyimiyle, “her şeyin çok çabuk unutulduğu, unutturulmaya çalışıldığı günümüzde”, tarihe bir not düşmek ve hafızayı canlı tutmak adına yapılmış bir belgesel Beklemek. Filmde Sıddık, Atilla ve Eso’nun Ekim 2011 Van depreminden sonra ayakta kalma çabaları, gündelik yaşam mücadeleleri merkeze alınarak, tüm bölgenin ve bölge halkının bir panoraması ortaya konulmaya çalışılıyor.
  • 33

    31. İstanbul Film Festivali

    Bir Hayatı Masal Gibi Anlatmak (Belgeseller) Süper Baba dizisinin unutulmaz karakteri İpek’le tanınan oyuncu ve tiyatro yönetmeni Jülide Kural, Meksikalı ressam Frida Kahlo’yu sahneye koymak istediğinde kuşkusuz bunların hiçbirinin olacağını bilmiyordu. Kural ve Kahlo’yu ruhsal ve bedensel acı, hayata duyulan sevgi, kadın varoluşu ve politikliği ve hepsinin ortak adı olan yaşam mücadelesi ile hayata meydan okuma bir araya getirdi. Pina Bausch’la Bir Nefes ile sahne tozunu gözlemleyen yönetmen Hüseyin Karabey, sekiz yılı kapsayan çekimler boyunca, Frida Kahlo Yaşasın Hayat adlı oyunun hazırlık sürecinden bugüne, Kural’ın Frida Kahlo’yu nasıl içinde taşıdığını ve iki kadın arasındaki inanılmaz benzerlikleri anlatıyor.
  • 34

    31. İstanbul Film Festivali

    Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir (Belgeseller) Ekolojik eşikler aşılmış, ekonomik eşikler aşılmış, nüfus eşikleri aşılmış, sosyal uyum bozulmuş... İşte neoliberal kentleşmenin fotoğrafı: “Ekümenopolis”. Bu ilk uzun metrajlı belgeseliyle İmre Azem, bizi yıkılmış gecekondu mahallelerinden gökdelenlerin tepelerine, Marmaray’ın derinliklerinden üçüncü köprünün güzergâhına, gayrimenkul yatırımcılarından kentsel muhalefete, bu uçsuz bucaksız kentte bu sayede belki de yaşadığınız İstanbul’u yeniden keşfedeceğiniz uzun bir yolculuğa çıkartıyor. 2011’de kaba kurgusuyla gösterilen film, bu kez son kurgusuyla festival izleyicisiyle buluşuyor.
  • 35

    31. İstanbul Film Festivali

    Ich Liebe Dich (Belgeseller) Şanlıurfa’nın köylerinde eşleri, nişanlıları Almanya’ya çalışmak üzere göç etmiş pek çok kadın; aile birleşimi yasası gereğince temel Almanca öğrenmek zorunda kaldı. Köy okullarında toplanan kadınlar, birkaç aylık eğitimden sonra dil sınavına girecek, kazanabilirlerse vizeye başvuracak ve aile birleşimine hak kazanacaklardı. Oysa pek çoğu gidecekleri ülkeyi de eşlerini de yeteri kadar tanımıyordu. Henüz ilkokulu dahi bitirememişken aileleri tarafından bıraktırıldıkları okul, kendi deyimleriyle “yolunu bile unuttukları bir yer”di. Böylece kadınlar, anadilleri olan Kürtçe’nin yanı sıra Türkçe ve Almanca arasında bocaladıkları belirsiz bir yola çıktılar.
  • 36

    31. İstanbul Film Festivali

    Işte Boyle (Belgeseller) HES musibeti Erzurum Bağbaşı’nı da vurdu. Senelerdir süren hukuki ve fiziki mücadele, müteahhit firmanın baskısıyla yöre halkının aleyhinde seyrediyor. Köylülere verilen akla ziyan cezalardan biri, şubat ayında duruşması görülen 17 yaşındaki Leyla Yalçınkaya’nın tüm köyle konuşmaktan men edilmesi. İlk kez devlet şiddetine maruz kalan köylüler susuzluğa ve suskunluğa mahkûm edilse de gündelik hayat devam ediyor elbet.
  • 37

    31. İstanbul Film Festivali

    Mezarlık (Belgeseller) Köy boşaltmalardan sonra Diyarbakır’ın Mardinkapı mahallesine yerleşen insanların bir kısmı yaşamını devam ettirebilmek için Mardinkapı mezarlığında çalışmaya başlar. Film, köyden kente göç etmiş, şehir hayatında başka bir iş bulamadıkları için mezarlıkta çalışarak ölüm üzerinde yeni yaşamlar üreten bu insanların ve mezarlığın bir gününü gözler önüne seriyor. 2009’dan bu yana Cegerxwin Kültür Merkezi’nde sinema konservatuvarı bölümüne devam eden M. Salih Çelik, Sevgi Akdaş'la birlikte çektikleri bu filmleriyle mezarlıkta çalışan insanların çalışma şartları ve öykülerinin farkına varmamızı sağlıyor.
  • 38

    31. İstanbul Film Festivali

    Romanistanbul (Belgeseller) Şehirde müziği dinlemek ya da müzikte şehri izlemek... İstanbul söz konusu olduğunda birbirinden ayrılamayacak bu ikilinin hikâyesine “içeriden” bir bakış olarak görülebilir Romanistanbul. 2000’lerle birlikte gözle görülür biçimde zenginleşen ve kendine has tarzıyla yurtdışında da aranır hale gelen İstanbul’un müzikal potansiyelini bu potansiyelin ağırlık merkezi Romanlar özelinde ele alarak aslında çok tanıdık bir hikâyeyi birinci ağızdan ve kendi diliyle anlatmayı amaçlar. Müzikal üslupların, icra biçimlerinin dönüştüğü bu güncel durum, Roman kimliğinin kurulma biçimleri, alışılagelmiş “çalgıcı” nitelemesinin dönüşümü gibi tartışma noktalarını da beraberinde getiriyor.
  • 39

    31. İstanbul Film Festivali

    Sensiz Yaşanmaz (Belgeseller) Türk sanat müziğinde yer etmiş birçok isimle çalışmalar yapan Barbaros Erköse, zamanla klarnetini kendini ifade ettiği bir enstrümana dönüştürdü. Bu sayede çeşitli ülkelerde çok sayıda müzisyenle çalıştı, batı müziğiyle tanıştı, ancak Türkiye’de gereken ilgiyi göremedi. Barbaros Erköse’nin hayatı üzerinden Türk müziğinin çeşitliliğinin ve eklektik yapısının analizini yapan bu belgesel, sadece eski bir klarnet virtüözünün yaşantısını anlatmıyor, onun halen etkin ve üretken bir sanatçı olduğunu da ortaya koyuyor.
  • 40

    31. İstanbul Film Festivali

    Türkçe Pekiyi (Belgeseller) Türkçe Pekiyi, uzunca bir dönem yasaklanan, bilmenin faydadan çok zarar getireceği inancı yerleştirilen bir dilin, farklı kuşaklardaki taşıyıcıları arasında zora dayanarak ve başarıyla hayata geçirilmiş kopuşunun hikâyesi. Nurcan, 100 yaşına gelmiş ninesiyle belki de son kez görüşmek üzere onun yaşadığı köye gitmeye karar verir. Bu ziyaret aynı zamanda aynı dili konuşamadığı ninesini tanıma ve yakınlaşma çabasıdır. Genç kadının annesi, kızı ile nine arasında tercümanlık yaparak bu engelin aşılmasına yardımcı olmaya çalışır; ancak kaybolan yılların telafisi, hiçbir zaman kurulamayan bağın kurulması hiç de kolay değildir.
  • 41

    31. İstanbul Film Festivali

    From Up On Poppy Hill (Canlandırma) Dünyanın en ünlü anime stüdyosu, 1963’ün Yokohama’sında geçen “yaşamdan bir kesit”, günlük hayattan bir hikâyeyle karşımızda. 1980 tarihli bir shojo manga’ya dayanan hikâye bizzat yönetmenin babası Hayao Miyazaki tarafından filme uyarlanmış. İlk gençlik dönemi aşkını anlatan dram, beş kişilik bir ailenin en büyük çocuğu olan Umi’nin hayatına odaklanıyor. Kore Savaşı sırasında kaybolan babasının döneceği ümidiyle Umi, her gün deniz kenarındaki evlerinden bir çift flama sallamaktadır. Bu esnada kendini bir de okulda bir öğrenci hareketinin içinde bulacaktır. Bu süreç içinde Jun’a âşık olur, fakat zaman içinde ikilinin arasında kan bağı olma ihtimali ortaya çıkacaktır.
  • 42

    31. İstanbul Film Festivali

    Le Tableau (Canlandırma) Le Point dergisinin “Yılın en yaratıcı ve şiirsel Fransız filmlerinden biri” diye nitelediği Mutluluğa Boya Beni, büyükler kadar çocuklara da hitap eden bir canlandırma. Bitmemiş bir resim üzerindeki bir şato ve çiçeklerle dolu bir bahçedeyiz. Bu tabloda resmedilip renklendirilmiş Toupin’ler gücü ele geçirmiştir. Toupin’ler, çizimleri yarım kalan Pafini’leri devre dışı bırakmış ve yalnızca taslak halindeki Reuf’ları da esir almışlardır. Şimdi Ramo, Lola ve Plume düzeni yeniden sağlamak ve arkadaşlarını kurtarmak için ressamı bulmak üzere yollara düşecek, bir dolu macera yaşayacak, şatodan ve çiçekli bahçeden geçecek, hatta başka resimlere gideceklerdir.
  • 43

    31. İstanbul Film Festivali

    Tales of the Night (Canlandırma) Dünyayı peri masallarıyla anlatan yazar-yönetmen-tasarımcı, canlandırma efsanesi Michel Ocelot’nun son yapıtı, Berlin Film Festivali’nde yarışan ilk üç boyutlu animasyon oldu. Gece Masalları izleyiciyi bir değil altı ayrı evrende benzersiz yolculuğa çıkartıyor. Her gece bir kız, bir oğlan ve yaşlı bir teknisyen, terk edilmiş gibi görünen fakat aslında harikalarla dolu küçük bir sinema salonunda buluşuyor. Her şeyin (büyücüler, periler, güçlü krallar, kâhyalar, kurt adamlar, acımasız leydiler, katedraller, hasırdan yapılmış kulübeler, altın şehirler, derin ormanlar, yakıp yıkan kötülük ve masumiyetin zaferi) mümkün olduğu sihirli bir gecede üç kafadar gönüllerinin istediği hikâyeleri canlandırıyor.
  • 44

    31. İstanbul Film Festivali

    The Pirates Band of Misfits (Canlandırma) Açık Denizler’de kan donduran gür sakallı Korsan Kaptan’ın hırsı sınır tanımaz. Serseri tayfalarının başındaki Kaptan’ın bir hayali vardır: Şeytani düşmanları Kara Bellamy ve Pala Liz’i alt edip Yılın Korsanı Ödülü’nü almak. Kahramanlarımız egzotik Kan Adası sahillerinden Viktorya dönemi Londra’sının puslu sokaklarına doğru bir maceraya çıkar. Yol boyunca şeytani bir kraliçeyle savaşır ve bahtsız, genç bir bilim adamıyla birlik olurlar; fakat korsanların en sevdiği şey olan maceradan da asla uzaklaşmazlar. Gideon Defoe’nun The Pirates! adlı serisinin ilk iki kitabına dayanan bu büyüleyici üç boyutlu stop-motion animasyon, Wallace & Gromit ve Tavuklar Firarda’nın yapımcılarından geliyor.
  • 45

    31. İstanbul Film Festivali

    Wrinkles (Canlandırma) L’Illusionist / Sihirbaz adlı filmin canlandırma uzmanı Ignacio Ferreras’ın çizgi romancı ve tasarımcı Paco Roca ile bir araya gelerek yarattığı bu eğlenceli, duygulu ve dokunaklı film, bakımevine bırakılmış Emilio ve Miguel adında iki yaşlı adamın arkadaşlığını anlatıyor. Miguel ve arkadaşları, yakın zamanda bakımevine gelen ve Alzheimer’in ilk aşamalarında olan Emilio’ya, ümitsiz vakalar ya da “destek” katı olarak bilinen en üst kata götürülmemesi için yardım eder. Bu “çılgın” planları sıkıcı günlük yaşantılarına renk getirecektir. Bazılarına göre hayatları artık sona yaklaşıyor olsa da onlar için her şey yeni başlamaktadır.
  • 46

    31. İstanbul Film Festivali

    Frogs And Toads (Çocuk Menüsü) Altı yaşındaki Max’ın önemli bir ödevi vardır: Abisi Jannus için kurbağa yavrusu bulmak. Çünkü, bademcik ameliyatı olan Jannus, kurbağa yavrusu olmadan iyileşemeyeceğine inanmıştır. Max bu önemli görevi yerine getirebilmek için evden kaçar ve kız arkadaşı Jesse ile birlikte şarkılar eşliğinde tarlalar, çiftlikler ve bir ormandan geçerek ninesinin evine varır.
  • 47

    31. İstanbul Film Festivali

    In Orange (Çocuk Menüsü) Okula devam eden Remco, 12 yaşında fanatik bir futbolcudur ve hayalinde tek bir şey vardır: Hollanda milli takımında oynayabilmek. Ne var ki, babasının ani ölümüyle yaşamı alt üst olur. Takımdan arkadaşı Winston, kız arkadaşı Anneke ve bir vudu ayini sayesinde Remco yeniden yeşil sahalara dönüp hayalini gerçekleştirebilecek midir?
  • 48

    31. İstanbul Film Festivali

    Miss Minoes (Çocuk Menüsü)
  • 49

    31. İstanbul Film Festivali

    The Magicians (Çocuk Menüsü) Minoes Hanım, kediyken bir kadına dönüşmüştür. Kasabanın gazetesinde çalışan toy gazeteci Tibbe’ye yardım etmek ister. Civardaki tüm kedileri tanıdığı için, hepsini haber toplamak için seferber eder ve böylece Tibbe yıldız bir muhabir olarak ün kazanır. Ekibimiz kısa süre sonra, Hayvan Dostları Derneği’nin başkanının aslında korkunç amaçları olduğunu keşfedecektir.
  • 50

    31. İstanbul Film Festivali

    11 Flowers (Dünya Festivallerinde) 1975. Mao’nun ölümünden bir yıl öncesi. Kültür Devrimi’nin sonu yakındır. Huzursuz günlerdeyiz. On bir yaşındaki Wang Han, küçük bir köyde kaçak bir katille karşılaşır. Ormanda saklanan yaralı adam Wang Han’i kendisine yardım etmeye ikna eder. Bir yandan korkup bir yandan da adamdan çok etkilenen Wang Han ve arkadaşları olayı polise anlatmamaya söz verir. Bu sırada okulda garip şeyler olmaktadır; her yerde polisler vardır. San Sebastian Film Festivali’nde prömiyeri yapılan 11 Yaşındayım, Çin’in Guizhou bölgesinde büyüyen yönetmen Wang’in çocukluk anılarına dayanıyor.
  • 51

    31. İstanbul Film Festivali

    A Better Life (Dünya Festivallerinde) Bu etkileyici ve sıcak aile dramı aşk, hırs, suç ve ekonomik çöküş günlerinde daha iyi bir yaşam arayışı üzerine eğiliyor. 2011 İstanbul Film Festivali’nin en popüler filmi Küçük Beyaz Yalanlar’ın yönetmeni, deneyimsizliğinden dolayı Paris restoranlarında iş bulamayan okullu şef Yann rolünde karşımıza çıkıyor. Yann, yaptığı iş görüşmelerinden birinde Cezayir asıllı Fransız Nadia’yla tanışır ve kısa zaman içinde ikilinin arasında sıcak bir aşk hikâyesi başlar. Bir aile kurma kararı vermeleri üzerine Yann ile Nadia ve oğlu Süleyman, ormanda göl kenarında bir eve taşınırlar. Fakat hayat karşılarına baş etmeleri gereken karmaşık olaylar, fırsatlar ve tehditler çıkaracaktır.
  • 52

    31. İstanbul Film Festivali

    A Simple Life (Dünya Festivallerinde) Genç bir adam ile bir hizmetçi arasındaki bağ, bir anne ile oğlununki kadar güçlü olabilir mi? Gerçek bir olaydan esinlenen ve filmin yapımcısı Roger ile “amah”sı (hizmetçi-dadı) Ah Tao arasındaki ilişkiyi işleyen Sade Bir Hayat, Hong Kong’un Oscar adayı oldu. Ah Tao kalp krizi geçirince, altmış yıldır çalıştığı ailenin yanından ayrılır ve bir huzurevine yerleşir. Fakat Roger yıllarca kendisine bakan bu kadını yalnız bırakmamaya karar verir.
  • 53

    31. İstanbul Film Festivali

    Blackthorn (Dünya Festivallerinde) Butch Cassidy ile Sundance Kid’in 1908 yılında Bolivya ordusuyla bir çatışmada öldürüldüğü söylenegelir hep. Peki ya Butch Cassidy kurtulmuş ve gözlerden uzak bir Bolivya köyünde James Blackthorn adıyla sakin bir hayat sürüyor olsa? Tarihi olayları alternatif sonuçlarıyla ele alan bu ilginç western’de, ABD’den uzakta geçirdiği uzun sürgün hayatından bıkmış Cassidy, ölmeden önce ailesini yeniden görme umuduyla uzun bir yolculuğa çıkar, fakat hırslı ve genç bir suçluya rastlamasıyla planları alt üst olur. Böylece Sundance Kid ile geçirdikleri görkemli günlerden beri yaşamadığı türden son bir maceranın içine düşer.
  • 54

    31. İstanbul Film Festivali

    Captive (Dünya Festivallerinde) Fransız insani yardım gönüllüsü Thérèse Bourgoine, Filipinler’deki Palawan Adası’nda bir STK’da çalışmaktadır. Thérèse, kendisi gibi gönüllü çalışma arkadaşı Soledad ve bir grup turist, köktendinci bir grup tarafından kaçırılırlar. Grup, Mindanao Adası’ndaki dağların derinliklerinde bir kampa sığınır ve Filipinler ordusundan kaçmaya başlar. Rehineler ve gerillalar sürekli hareket halinde, peşlerinde askerlerle bir kamptan diğerine geçer ve aylarca süren zorlu bir sınav verirler. Kinatay, Lola ve Serbis adlı filmlerin yönetmeni, Altın Lale Uluslararası Yarışma jürisi üyesi Brillante Mendoza tarafından yaşanmış olaylar esas alınarak çekilen Tutsak prömiyerini şubat ayında Berlin Film Festivali’nde yaptı.
  • 55

    31. İstanbul Film Festivali

    Detachment (Dünya Festivallerinde) American X’in yönetmeni, benzersiz bir görsel yolculuk ve muazzam bir oyuncu kadrosuyla geri dönüyor. Filmin yapımcılarından da olan ve Piyanist’ten bu yana en iyi performansını sergileyen Adrien Brody, vekil öğretmen Henry Barthes rolünde. Henry berbat durumdaki bir devlet lisesine atanır. Sınav sonuçları kötüdür, personel bezmiştir, öğrenciler ilgisiz ve kural tanımazdır. Fakat, bu yeni öğretmenin işine bağlılığı, gidişatı değiştiren ve kendisini de kurtaran güç olacaktır. Amerikan eğitim sisteminin korkunç yüzü hakkındaki bu etkili filmin oyuncu kadrosunda Lucy Lui de bulunuyor.
  • 56

    31. İstanbul Film Festivali

    Elles (Dünya Festivallerinde) Öğrenci fahişeliği toplum, kadın, ahlak ve özgürlük hareketleriyle bağlarıyla birlikte halen bir fenomen olarak anılıyor. 33 Scenes from Life adlı filmiyle 2008’de Locarno’dan ödülle dönen yönetmen Malgoska Szumowska’nın son filmi Kadınlar, hiçbir yargıda bulunmadan bu konuyu derinlemesine inceliyor. Fahişelik yapan üniversite öğrencileri hakkında ELLE dergisi için bir makale yazmakta olan araştırmacı gazeteci Anne, Parisli, iki çocuk sahibi bir kadındır. Fahişelik yapan başına buyruk genç Alicja ve Charlotte ile yazısı için yürüttüğü huzursuz edici, derin görüşmeler Anne’ın para, aile ve cinsellik hakkındaki en temel inançlarını sorgulamasına yol açar.
  • 57

    31. İstanbul Film Festivali

    Battle of Algiers (Filming Revolution) Cezayir Savaşı, Cezayirlilerin özgürlük mücadelesinin 1954 ile 1957 yılları arasındaki dönemine odaklanarak Fransız sömürgeci istilasını ve devrimci gerilla hücrelerini anlatıyor. Büyük tartışmalar yaratan, siyasal şiddete ve silahlı ayaklanmaya özendirmekle suçlanarak uzun yıllar Fransa’da yasaklı kalan bu benzersiz film güncelliğini bugün de koruyor.
  • 58

    31. İstanbul Film Festivali

    Fragments of a Revolution (Filming Revolution) Başkanlık seçimlerindeki “büyük sahtekârlığı” protesto eden yüz binlerce İranlı, 2009 yılında sokaklara döküldü. Şiddetli çatışmalara, amatör videolar ve fotoğraflar aracılığıyla bütün dünya tanık oldu. Yurtdışında yaşayan İranlı sürgünler, bir yıl boyunca bu “Yeşil Devrim”i internet aracılığıyla izledi ve hem amatör hem resmi hükümet görüntüleri, aldıkları e-postalarda dökülen duygular ve resmi demeçler arasında, uzaktan kendi hikâyelerini oluşturmaya karar verdiler. Film işte bu hikâyelerden birini anlatıyor.
  • 59

    31. İstanbul Film Festivali

    No More Fear (Filming Revolution) İlk kez Cannes’da gösterilen ve Tunus devrimini anlatan ilk uzun metraj belgesel olan Artık Korkmak Yok, Başkan Bin Ali’nin 24 yıllık diktatörlüğünü sona erdiren ve Arap Baharı’nı başlatan gösterilerin haber görüntülerini devrimin kilit isimleriyle bir araya getiriyor. Olayların tam ortasında olağanüstü şartlar altında çekilen film gençlere ve sosyal ağ sitelerine odaklanarak Mohammed Bouzazi’nin 14 Ocak 2011’de kendini ateşe vermesinin öncesinden Bin Ali’nin devrilmesine kadar geçen süreyi anlatıyor. Yönetmen Ben Cheikh’e göre filme ismini veren slogan, yaşananlara tam olarak uyuyor: Asıl yıkılan korku duvarıdır.
  • 60

    31. İstanbul Film Festivali

    Kill List (Gece Yarısı Çılgınlığı) Seyircinin hem korkacağı hem de sinirlerinin bozulacağı bir film yapma fikrinden yola çıkan ödüllü reklam filmi yönetmeni Ben Wheatley, senaryoyu kendi kâbuslarını temel alarak yazdı. Askerlikten kiralık katilliğe geçiş yapan Jay’i hem fiziksel hem de ruhsal olarak yaralayan Kiev bozgununun üzerinden sekiz ay geçmiştir. Ortağı Gal, onu yeni bir işi kabul etmesi için zorlamaktadır. Bu yeni görevin karanlık ve tedirgin edici derinliklerine daldıklarında Jay bir kez daha çözülmeye başlar; korku ve paranoyayla karanlığın kalbine sürüklenir.
  • 61

    31. İstanbul Film Festivali

    The Monk (Gece Yarısı Çılgınlığı) Gotik yazar Matthew Gregory Lewis’in 1796 tarihli romanının yeni uyarlaması Şeytanın Yüzü, doğaüstü öğeler içeren dini bir gerilim filmi görüntüsü altında bir ahlak hikâyesi anlatıyor. Ünlü Fransız aktör Vincent Cassel, inancı sorgulanan dindar, çalışkan ve saygıdeğer rahip Ambrosio rolünde. Doğduğunda bir Kapuçin manastırının kapısına terk edilen Ambrosio, dürüstlüğünden çekinilen çetin bir vaizdir, fakat kör edici baş ağrıları ve yinelenen kâbuslardan mustariptir. Asla baştan çıkarılamayacağından emin olsa da gizemli bir çırağın gelişiyle inançları sarsılacak ve günaha sürüklenecektir. Yönetmen Moll, Lemming ve Harry, İyiliğinizi İsteyen Bir Dost ile tanınıyor.
  • 62

    31. İstanbul Film Festivali

    The Raid (Gece Yarısı Çılgınlığı) Bir vurucu tim, Cakarta’nın fakir mahallelerinden birindeki bir apartmanın uyuşturucu tüccarı olan sahibini yakalamak için kapıya dayanır. Katiller, çeteler, tecavüzcüler ve hırsızlar için sığınak olmuş bu binaya daha önce hiç baskın düzenlenmemiştir. Haberin yayılmasıyla ışıklar söndürülür ve çıkışlar kapatılır. Vurucu tim altıncı katta mahsur kalmıştır. Kurtulabilmek için apartmanın üst katlarına doğru ilerlemeleri gerekmektedir. Yılın en iyi ve kanlı aksiyon filmlerinden biri olan yapımın başrollerinde Asyalı yeni aksiyon süperstarı Iko Uwais ve Endonezya judo şampiyonu Joe Taslim yer alıyor.
  • 63

    31. İstanbul Film Festivali

    Beauty (Genç Ustalar) Güzellik bir adamın sınırlarını aşmasını, kurallarını yıkmasını ve sonunda kendini mahvedişini inceliyor. Francois ailesinin iyiliğini ya da kendi mutluluğunu düşünmekten çoktan vazgeçmiş, kendi varlığından bile hoşnutsuz, kırklı yaşlarının ortasında, Afrikan bir aile babasıdır. Hiç tahmin etmeyeceği birisi bir anda karşısına çıkıp her alanına hâkim olduğu pirüpak hayatını alt üst ettiğinde tamamen hazırlıksız yakalanır. Bu içsel yolculuk boyunca, hayatında ilk defa mutluluğun peşine düşen Francois’nın nefretine, arzu ve güzellik takıntısına ve Güney Afrika’nın iki yüzlü muhafazakârlığına tanıklık ederiz.
  • 64

    31. İstanbul Film Festivali

    Breathing (Genç Ustalar) Ceset torbaları, cansız bedenler, erkekler, kadınlar... Islahevinde cezasını çeken genç Roman, şartlı tahliye edilmiştir ve Viyana’daki belediye morgunda çalışmaktadır. Bir gün karşısına, soyadı kendisininkiyle aynı olan bir ceset çıkar. Kadının, annesi olmadığı kısa sürede ortaya çıkar, fakat Roman ilk kez geçmişini merak etmeye başlar ve bebekken kendisini yetimhaneye bırakmış olan gerçek annesini aramaya koyulur. Karl Markovics’in bu ilk uzun metrajlı filmi, Avusturya’nın bu yılki Oscar adayı oldu.
  • 65

    31. İstanbul Film Festivali

    Eighty Letters (Genç Ustalar) Üzüntü, sevgi ve dinginlik hakkındaki 80 Mektup, yetişkin olmadan yetişkinliği tadan bir gencin anılarını konu alıyor. Yönetmen Kadrnka’nın annesine ilişkin anılarından yola çıkan, 1987 yılında Çekoslovakya’da geçiyor. Baba İngiltere’ye iltica etmiştir ve anne ile oğul onunla yeniden bir araya gelmek üzere ülkeden ayrılmayı planlamaktadır. Filmdeki olaylar bir gün içinde geçiyor ve yeniden buluşma beklentisi içindeki annesinin yoğun rutinini gözlemleyen oğlanın bakış açısından anlatılıyor.
  • 66

    31. İstanbul Film Festivali

    Historias Que So Existem Quando (Genç Ustalar) Brezilya kırsalında Jotuomba köyünde yaşam durgun akıp gitmektedir, fakat sakinlerinin tamamının yaşlılar olduğu düşünüldüğünde gayet normaldir. Uzun zaman önce eşini kaybetmiş Maddalena, arkadaşı Tonho ve Peder Josias, gündelik işler arasında hatıralara saplanıp kalmış olarak yaşamaktadır. Bir gün Rita adında genç bir fotoğrafçı çıkagelir. Bu modern fakat aynı zamanda eski moda kadının gelişinden köylüler başta rahatsız olur, fakat bir süre sonra Rita ve Maddalena, bazı ortak noktaları olduğunu da keşfeder. Gözden ırak bu hayalet köyde gerçekler ve hayaller birbirine karışır.
  • 67

    31. İstanbul Film Festivali

    Mike (Genç Ustalar) Mike arabaları ödünç alıp sonra da masumca ait oldukları yere geri bırakır. Güldüğümüz kadar acırız da ona. Arkadaşları Fred ve J-C ile birlikte İsviçre ve Alman sınırları yakınında Kembs adında bir Alsas köyünde yaşamaktadır. Köyde yapacak fazla bir şey yoktur fakat buna pek aldırmazlar. Hayal güçleri gelişmiş, sevimli bir çetedirler. Çevrelerini saran umursamazlık içinde, dudaklarında hep bir gülümsemeyle ilerlerler. C.R.A.Z.Y.’nin başrol oyuncusu Marc-André Grondin’in yine başrol üstlendiği Mike, ergenlikten yetişkinliğe geçişi acıklı bir başarısızlık örneği olan bir antikahramanın trajikomik öyküsü.
  • 68

    31. İstanbul Film Festivali

    Beloved (İKSV 40 Sinema ve Müzik) Christophe Honoré, 2007’deki Aşk Şarkıları’ndan sonra müzikallerine Sevgililer ile devam ediyor. Cannes Film Festivali’nin kapanış töreninde gösterilen bu film, 1964’ten 2007’ye tam 43 yıllık bir zaman dilimini kapsıyor ve farklı aşk hikâyelerine sahip bir anne ve kızının hayatlarını gözlemliyor. Hayat kadınlığı da yapan Madeleine, Çekoslovakyalı bir doktora âşık olur ve onunla Prag’a gider. Yıllar sonra, kızları Vera eşcinsel bir davulcuya tutulur, fakat aslında en iyi arkadaşı ona deliler gibi âşıktır. Catherine Deneuve ve gerçek kızı Chiara Mastroianni, Paris sokaklarında kol kola şarkı söylerken, yönetmen Milos Forman’ı da Çekoslovak doktor rolünde izlemek harika.
  • 69

    31. İstanbul Film Festivali

    Moulin Rouge (İKSV 40 Sinema ve Müzik) Nirvana, Madonna, Beatles ve Queen’in şarkıları, çarpıcı renkler; daha önce ne böyle bir müzikal görüldü de ne de böyle bir aşk… Bu film, 1899’da safahat dönemi Belle Epoque’ta Paris’e gelen İngiliz şair-yazar Christian’ın baştan bahtsız aşkını anlatır. Christian, Paris’te sanatçı Toulouse-Lautrec’le tanışır ve birlikte Moulin Rouge’un dünyasına dalarlar: Cinsellik, içki, uyuşturucu, müzik ve güzeller güzeli, ölümcül hasta, fahişe Satine.
  • 70

    31. İstanbul Film Festivali

    New York New York (İKSV 40 Sinema ve Müzik) Martin Scorsese’nin, yaşadığı kente övgü ve klasik Hollywood müzikallerine saygı duruşu niteliğindeki filmi hem tüm zamanların en bilinen müzikallerinden biri hem de akıllardan çıkması güç bir klasik. Yetenekli fakat kavgacı saksafoncu Jimmy Doyle ile film yıldızı ve şarkıcı Francine Evans’ın ilişkileri evlilikle noktalanmıştır ve birlikte bir müzik grubunda çalışmaktadırlar. Kadın başarılıdır, adam kendine güvenmemekte ve alkol problemi yaşamaktadır. Zamanla beraberlikleri çatırdamaya başlar. Bu iddialı, büyüleyici, tuhaf film Scorsese’nin en iyilerinden değil; fakat Liza Minnelli’nin söylediği muazzam klasik New York, New York’u kim unutabilir ki!
  • 71

    31. İstanbul Film Festivali

    Pink Floyd The Wall (İKSV 40 Sinema ve Müzik) Delilik ile dahilik arasındaki sınırda duran bir rock yıldızının zihniyle karşı karşıyayız. Bir yabancılaşma duvarının örülüşünü ve yıkılışını canlı olarak izliyoruz. Duyulara bir taarruz bu. Tüm zamanların en başarılı ve en bilinen rock albümlerinden biri olan The Wall’un özüne sadık sinema uyarlaması. Pink Floyd’un has adamı Roger Waters imzalı senaryosuyla Duvar umutsuz, kendisinden nefret eden bir rock yıldızının kendi hayatını algılayışı ve dibe vuruşunu anlatan dışavurumcu, simgesel, stilize ve karanlık bir müzikal. Zamana meydan okuyan bu rock klasiğini on yıllar sonra beyaz perdede izlemek için olağanüstü bir fırsat.
  • 72

    31. İstanbul Film Festivali

    The Adventures of Priscilla (İKSV 40 Sinema ve Müzik) Üç “drag queen”, eflatun rengi bir otobüsle Avustralya’yı boydan boya geçmektedir. Sıra dışı kahramanlarımızın yolculuğu muhteşem manzaralar, derin sohbetler ve yerlilerle ilginç karşılaşmalar eşliğinde geçecektir… Hugo Weaving, Guy Pearce ve Terence Stamp son derece parlak sahne kostümleri giyiyor. Bunun yanında “kiç eşcinsel klasikleri”nden Gloria Gaynor, ABBA ve Village People’a kadar uzanan muhteşem şarkılar da var… Roger Ebert’e göre Easy Rider’ın LGBT versiyonu olan Priscilla, Çöller Kraliçesi, beyazperdede bir kez daha izlenmeye değer bir kült klasik.
  • 73

    31. İstanbul Film Festivali

    Code Blue (Mayınlı Bölge) Ölüme hayranlık duyan ve baskıladığı duygularıyla ezilmekte olan Marian, mükemmellik ve kontrol düşkünü bir hemşiredir; bazen de bir azizeymiş gibi ölüm meleği rolüne bürünmektedir. İnsanlardan uzak bir hayat sürerken bir gün bir yabancıya rastlar; adamı bir videocuya kadar takip eder ve onunla ilgili fanteziler kurar. Sonraki adım ani bir yakınlık, tiksinme, büyülenme ve dehşet hamlesi olan röntgenciliktir. Duyguları kadını tehlikeye ve sonunda teslim olmaya götürecektir. Yönetmen Urszula Antoniak 2010 yılında festivali ziyaret ettiği ilk uzun metrajlı filmi Özel Hayatlar ile müthiş başarı kazanmıştı.
  • 74

    31. İstanbul Film Festivali

    Outside Satan (Mayınlı Bölge) Bruno Dumont’un Hadewijch’in ardından çektiği bu son filmi, din üzerine avangart bir inceleme olmakla beraber suç, mucizeler ve toplumun kıyısındakiler hakkında minimal bir provokasyon denemesi. Film, Fransa’nın kuzey sahillerindeki derme çatma bir barakada yaşayan avare bir adamı takip ediyor. Adam tuhaf bir genç kızla dostluk kurar. Birtakım cinayetler ortaya çıktığında soruşturmalar başlar, fakat garip çiftimiz dualar, ritüeller ve tümden bir kopuklukla olan bitenin dışında kalmayı becerir. Dumont’un senaryosunu yazdığı ve yönettiği, yönetmen Rachid Bouchareb’in yapımcılığını üstlendiği Şeytanın Ötesinde ilk olarak Cannes’da, Belirli Bir Bakış bölümünde gösterildi.
  • 75

    31. İstanbul Film Festivali

    River Used to Be a Man (Mayınlı Bölge) “Nehir bir insandı”: Mantıken imkânsız olan bu basit ve açık ifade Afrika’nın kırsal bölgesi Botswana’da derin bir anlam taşıyor. Film boyunca gerilimi yaratan ikilem de bu: Kehanet, hafıza ve geleneksel inanış bütün bunların çok ötesinde yaşayan bir adama ne ifade eder? Nehir Bir İnsandı, sonsuz bir deltanın ortasında medeniyetten ırak, başıboş sürüklenen bir Alman aracılığıyla “uzaklık” fikrini (uzaklarda bilinmeyen bir yeri, yabancı olma halini) irdeliyor. Kim rol yapar? “Kendi” kimdir? Kurmaca nedir? Gerçek nedir?
  • 76

    31. İstanbul Film Festivali

    Arirang (Ntv Belgesel) Güney Koreli usta yönetmen Kim Ki-duk, Cannes’da prömiyerini yapan on altıncı ve son filmi Arirang’da kamerayı kendisine çeviriyor ve filmin başlangıcında “Bir yönetmen ve insan olarak günah çıkarmak istiyorum” diyerek, sanatsal kariyeri ile kendi yaşamını keşfe çıkıyor. Anekdotlar anlatıyor, çekilmemiş bir filmin senaryosunu tartışıyor, yaşam ve ölüm hakkındaki düşüncelerini paylaşıyor, Kore halk şarkısı “Arirang”ı söylüyor ve sonunda gözyaşlarına, hıçkırıklara boğuluyor. Kim Ki-duk’un ağırlıklı olarak kendisiyle ya da gölgesiyle yaptığı röportajlar yoluyla dünya çapındaki başarısını sorguladığı bu ilginç film sinema, ün ve özgünlük üzerine bir düşünce egzersizi, monolog ve itirafname.
  • 77

    31. İstanbul Film Festivali

    Bitter Seeds (Ntv Belgesel) Micha X. Peled’in on iki yıla yayılan “Küreselleşme Üçlemesi”nin son halkası, zamanımızın trajedilerinden birine daha derinlemesine bir bakış sergiliyor. Her otuz dakikada bir, Hindistan’da bir çiftçi kendini öldürüyor, çünkü artık ailesinin geçimini sağlayamıyor. Bir insan böyle korkunç bir karara nasıl varır? İşin içyüzünü anladığınızda bu soruya cevap vermek çok da zor değil: Sorumlular, genetiği değiştirilmiş tarım ürünleri (GDO), küresel ekonomi ve geleneğe dayalı bir kültür. Bu huzursuz edici belgesel, Ram Krishna adındaki pamuk çiftçisiyle ailesini bir mevsim boyunca izlerken genetiği değiştirilmiş ürünlerin nelere mal olduğunu ve gelecekte ne gibi şeyler yetiştireceğimizi sorguluyor.
  • 78

    31. İstanbul Film Festivali

    Bollywood: Aşk Hikayelerinin En Güzeli (Ntv Belgesel) “Bir gönül ilişkisini nasıl anlatırsınız? Dünya çapında neredeyse iki milyar kişide yetmiş yılı aşkın süre devam etmiş bir gönül ilişkisi…” Bollywood’un beyin takımından Shekhar Kapur bu fenomenle kendi gönül bağını şöyle tanımlıyor: “Ondan nefret ediyoruz ve ona bayılıyoruz; hem geri olduğunu düşünüyor hem modern buluyoruz onu. Melodram mı, yoksa efsane mi?” Bollywood, aşk hikâyeleri ve muazzam koreografileriyle dünyayı büyülüyor. Bazılarına göre Hindistan’ı bir arada tutan tek kültür o. Bazıları da Hintliler için en yozlaştırıcı şey olduğunu söylüyor. Bu dünyayı incelemeye çalışan yönetmenlerimiz ise Bollywood’un yoğun temposuna ve zevklerine teslim olurken beyazperdeye bir “Bollywood yaşanmışlığı” sunmayı yeğliyor.
  • 79

    31. İstanbul Film Festivali

    China Blue (Ntv Belgesel) Mavi Çin, üretim-tüketim zincirinin halkalarından imalat safhasını inceleyen yürek parçalayıcı ve dokunaklı bir film. Öykü bizi Jasmine, Orchid ve Li Ping’in katı çalışma koşullarında hayatta kalma uğraşı verdikleri bir blucin fabrikasına götürüyor. Bu işçilerin yaşamı bir noktada fabrikanın sahibi Bay Lam’ın yaşamıyla kesişiyor. Fabrikanın hem üst hem de alt seviyelerinden bakış açılarını yansıtan film, hem Çin’in hem de çokuluslu perakende satış şirketlerinin bizden sakladıklarını, yani satın aldığımız kıyafetlerin aslında nasıl üretildiğini gözler önüne sermek üzere gizlice çekildi.
  • 80

    31. İstanbul Film Festivali

    Crazy Horse (Ntv Belgesel) Kadınlara dair en mistik mekânlardan biri The Crazy Horse... Yıllar içinde bu kulüp tıpkı Eyfel Kulesi gibi Paris gece hayatının mutlaka görülmesi gereken mekânlarından biri oldu. Ünlü belgeselci Frederick Wiseman, bu efsanevi kabare kulübünün içini dışını keşfetmek için on hafta harcadı ve onun sayesinde biz de Paris gece hayatının karmaşık dünyasına girip The Crazy Horse’u bu denli ünlü yapan şeyleri görebileceğiz: zarafet, mükemmeliyet ve çok zorlayıcı bir program (gecede iki gösteri, cumartesi günleri üç gösteri, hem de haftanın yedi günü). Film yeni, renkli ve komik “Désirs” (Arzular) adlı “şık çıplak” gösterinin provaları ve performanslarıyla birlikte sahne arkası hazırlıkları ve kulübün planlama ve idaresine dair çeşitli meseleleri beyaz perdeye taşıyor.
  • 81

    31. İstanbul Film Festivali

    Dogs Story (Ntv Belgesel) 2010 İstanbul... Şehrin Avrupa Kültür Başkenti ilan edildiği günlerde 1910 yılında modernleşme adına ortadan kaldırılan binlerce sokak köpeğini kim hatırladı? Bugün kim hatırlıyor? Yönetmen, İstanbul’un modernleşme hikâyesi ve Avrupa’yla ilişkilerine ışık tutarak şu soruya cevap arıyor: Hayırsızada’dan yüz yıl sonra, sadece şeklen “Avrupa kentleri gibi” olmak uğruna, İstanbul dört ayaklı sakinlerine tekrar “elveda” demek zorunda mı kalacak? Yoksa yeniden sokak hayvanlarıyla bir arada yaşama kültürünü geliştirmenin benzersiz bir yolunu mu bulacak? 2010’da Cannes’da Hayırsızada ile canlandırma filmiyle Altın Palmiye alan Serge Avédikian, bu kez sokak köpeklerinin günümüzdeki durumunu değerlendiriyor.
  • 82

    31. İstanbul Film Festivali

    Duch: Masters of the Forges of Hell (Ntv Belgesel) 1,8 milyon insanın ölümüne neden olan kanlı bir rejim ve amacına ulaşan acımasız bir lider: Kaing Guek Eav ya da bilinen adıyla Duch. Kamboçya’da S21’de parti sekreteri sıfatıyla 1975’ten 1979’a kadar en az 12.380 kişinin hayatına mal olan ölüm makinesi Kızıl Kmerler’i yönetti. Kim bilir başka kaç kişi geride hiçbir iz bırakılmadan kendi deyimiyle “parçalanmış ve un ufak edilmişti”. 2009’da Duch, uluslararası bir ceza mahkemesi önüne çıkarılan ilk Kızıl Kmer lideri oldu. İdeolojiye duyduğu sadakati, saplantı halini alan işini, tapındığı hiyerarşiyi, güce duyduğu tutkuyu anlatan Duch’un yönetmen Rithy Panh ile yüz yüze yaptığı görüşmelerde sarf ettiği yalın ifadeleri hiçbir müdahale edilmeden kaydedildi.
  • 83

    31. İstanbul Film Festivali

    Here We Drown Algerians (Ntv Belgesel) Cezayirliler 1961’de Paris’te bir miting yapmış, eylem devlet tarafından şiddetle bastırılmıştı. Bu belgesel, bu kanlı olayı günışığına çıkarıyor ve Fransa’nın göbeğinde nasıl böyle bir şiddetin gerçekleşebilmiş olduğunu sorguluyor. Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FLN) çağrısıyla, 17 Ekim 1961’de binlerce Cezayirli kendilerine dayatılan sokağa çıkma yasağını protesto etmek üzere yürümüş ve bu barışçıl gösteri polis tarafından şiddetle bastırılmıştı. Tanıklıklar ile arşiv görüntülerini harmanlayarak tarih ve belleği bir araya getiren film, bu olayları anlatırken Fransız devletinin manipülasyon ve sansür gibi strateji ve yöntemlerini de gözler önüne seriyor.
  • 84

    31. İstanbul Film Festivali

    Khodorkovsky (Ntv Belgesel) Kader ve politika: Rusya’nın en zengin adamı nasıl oldu da Rusya’nın en ünlü mahkûmu haline geliverdi? Bu belgesel, Mikhail Khodorkovsky’nin kusursuz bir sosyalistten kusursuz bir kapitaliste, sonra da Sibirya’da bir hapishanede kusursuz bir kurbana dönüşmesinin hikâyesini anlatıyor. Devlerin savaşı, Rusya’nın bu en zengin adamı Başkan Putin’e meydan okuyunca başlamıştı. Putin onu uyarsa da, hapse atılacağını bile bile New York’tan Rusya’ya dönmüştü Khodorkovsky. Milyarlarca doları olmasına rağmen neden sürgünde kalmamıştı? Sekiz yıl sonra dönmesinin sebebi neydi? Film sadece bu ilginç adamın kişisel hikâyesini değil, Rusya’nın siyasi manzarasını, yeni parayı, gücü ve arzuyu da ele alıyor.
  • 85

    31. İstanbul Film Festivali

    Mama Africa (Ntv Belgesel) Afrika kıtasını birleştiren müzik ikonu, aktivist, cesur ve sözünü sakınmayan bir kadın olan Miriam Makeba’nın lakabı. Arşiv görüntüleri, konser kayıtları ve yeni röportajları bir araya getiren Afrika Ana, tüm dünyadaki müzisyenler için ilham kaynağı olan Miriam Makeba’nın (1932-2008) fırtınalı yaşam öyküsünü aktarıyor. Film, Güney Afrika’da Johannesburg’un bir kasabasında sefalet içinde geçen çocukluğundan başlayarak, tamamen kızlardan oluşan grubuyla ilk profesyonel tecrübesi, Amerika’daki 27 yıllık sürgünü, Kara Panter eylemcisi kocasıyla ilişkisi, Gine’deki yılları ve sonunda Güney Afrika’ya geri dönüşüne kadar Makeba’nın çarpıcı serüveninin izini sürüyor.
  • 86

    31. İstanbul Film Festivali

    Marina Abramovic (Ntv Belgesel) Marina Abramovic yaklaşık kırk yıldır sanatı yeniden tanımlıyor ve kendi bedenini bir araç olarak kullanıp, meydan okuyan, şok eden ve düşündüren performanslar sergiliyor. 1995 İstanbul Bienali’nin de katılımcılarından biri olan sanatçı, günümüzün en etkili ve tartışmalı sanatçıları arasında yer alıyor. Bu belgeselde Marina’nın, New York’taki Modern Sanatlar Müzesi’nde (MoMA) gerçekleştirilecek retrospektifine hazırlanma sürecini izlerken, MoMA’da bir sandalyede hareketsiz olarak 736 saat boyunca oturduğu performansının da dahil olduğu gösterisinin üç aylık dönemine de şahit oluyoruz.
  • 87

    31. İstanbul Film Festivali

    Michel Petrucciani (Ntv Belgesel) “İnsanlar insan olabilmek için ille de 1.80 boy gerekmediğini anlamıyor. Asıl önemlisi insanın kafasının içinde ve vücudunda ne olduğu. Ve özellikle de ruhunda ne olduğu.” Cam kemik hastalığıyla doğan ve boyu ancak 91 santime ulaşan Michel Petrucciani uluslararası alanda ün kazanmış bir caz sanatçısı olma yolunda çok büyük engeller aştı. Olağanüstü ve eşine ender rastlanan bir müzik dehası, herkesi etkileyen karizmatik bir kişiliği ve tüm hayatı boyunca ona âşık olan çok sayıda kadın vardı. 1984 ve Postacı adlı filmleriyle tanınan yönetmen Michael Radford’un bu son filmi, röportajlar ve ilginç arşiv görüntüleri aracılığıyla hayata ve hayatın kendisine sunduklarına doyumsuz açlık duyan bu adamın muhteşem hikâyesini anlatıyor.
  • 88

    31. İstanbul Film Festivali

    Oro Impuro (Ntv Belgesel) Kirli Altın, her daim aktivist Arjantinli sinemacı Fernando Solanas’ın, yeraltı kaynaklarının yağmalanmasıyla yol açılan kirliliği konu alan ve Black Gold ile tamamlanan çevreci projesinin ilk ayağı. Yolsuzluk, sefalet ve yozlaşma dolu çıplak gerçeği resmeden Solanas, madencilik sektörünü ve Arjantin’in kuzeydoğusunda açık havada siyanür ve patlayıcılar kullanılarak maden çıkarılmasını mercek altına alıyor ve yöre halkının tepkilerini gözlemliyor. Tek ganimet ele geçirilen kaynaklar değil; ruhsat bedelleri ve vergiler de başka haksız servetler oluşturuyor. Öykü, filmin kahramanları olan mühendisler, çiftçiler, yerliler, çevreciler ve direnişçi yöre sakinleri tarafından anlatılıyor.
  • 89

    31. İstanbul Film Festivali

    Oro Negro (Ntv Belgesel) Her daim aktivist Solanas, kayıtlar ile fikirlerin dönüşümlü kullanıldığı, farklı sinemasal türleri bir araya getirdiği “makale-film” modeline devam ediyor. Kara Altın, Arjantin’deki krizi konu alan ve yönetmenin Yağma Anıları (2004) ve Hiçkimselerin Onuru (2005) adlı filmleriyle başlamış olan serinin altıncı filmi. İzleyiciyi ülkenin en uzak köşelerine, Bolivya sınırı yakınlarındaki büyük petrol kuyularına doğru bir keşif gezisine çıkaran film, Arjantin petrol kaynaklarının özel şirketlere satılmasına karşı büyük direnişi ve satışın trajik sonuçları olan yoksullaşma, işsizlik ve çevre kirliliğini belgeliyor. Arşiv görüntülerine ve dokunaklı insan manzaralarına yer veren Kara Altın, Kirli Altın ile başlamış olan çevreci projenin ikinci kısmı.
  • 90

    31. İstanbul Film Festivali

    Putin's Kiss (Ntv Belgesel) Putin’in Öpücüğü, “Putin tarzı” Rus demokrasisinin kalbine doğru bir yolculuk. Filmde, mevcut siyasal sistemi destekleme amaçlı çalışan gençlik örgütü NASHI’nin sözcüsü 19 yaşındaki Masha’yı izliyoruz. Örgütün amaçları arasında, muhalefetin fikirlerinin yayılmasını engellemek ve “Rusya’yı düşmanlarından temizlemek” de vardır. Putin’i “Kremlin’in Napolyon’u” olarak gören Masha seçimlere hazırlanırken ilk kez NASHI’deki rolünü sorgulamaya başlar. Putin’in bazılarınca zorba addedilirken başka bir grup tarafından karizmatik bir baba, hatta bir kurtarıcı kabul edildiği kutuplaştırılmış bir siyasal ortamda, Masha liberal muhalefetle ilk kez karşılaşmış ve bir ikileme düşmüştür.
  • 91

    31. İstanbul Film Festivali

    Store Wars (Ntv Belgesel) Micha X. Peled’in “Küreselleşme Üçlemesi”nin ilk bölümü olan Dükkân Savaşları, tüketim aşamasına odaklanıyor ve dünyanın en büyük perakende satış şirketi Wal-Mart’ın küçük bir kasabada bir mega alışveriş merkezi kurma kararı üzerine yaşanan, kasabayı ikiye bölen tartışmayı gözler önüne seriyor. Öyküdeki olaylar ABD’nin Virginia eyaletinin Ashland kasabasında, ilk halk toplantısından son belediye meclisi karar toplantısına kadar geçen bir yıllık dönemi kapsıyor. Filmin karakterleri arasında belediye başkanı, belediye meclisi üyeleri, Wal-Mart temsilcileri ve alışveriş merkezine karşı çıkan “Pembe Flamingolar” toplum kuruluşu bulunuyor.
  • 92

    31. İstanbul Film Festivali

    The Ambassador (Ntv Belgesel) Beyaz, bembeyaz bir Avrupalı kendisini bir gecede Afrikalı bir diplomata dönüştüren bir unvan satın alırsa ne olur? Tuhaf, gizemli ve iyice yoz bir Avrupalı beyaz (yönetmen Mads Brügger’in ta kendisi) Liberya’yı temsil etmek üzere elinde belgeleriyle Orta Afrika Cumhuriyeti’ne gelir. Ziyaretinin resmi sebebi iyi niyetli bir işadamı olarak bir fabrika kurmaktır; gayri resmi sebebi ise geniş elmas rezervlerine ulaşmak. Büyükelçi cin toniklerin su gibi aktığı, elmas kaçakçıları ve namussuz politikacıların cirit attığı Afrika diplomasisinin tuhaf ve gizli dünyası üzerine, tür normlarını kıran bir trajikomedi.
  • 93

    31. İstanbul Film Festivali

    The Bengali Detective (Ntv Belgesel) Dans takıntılı ve kilolu, gözüpek dedektif Rajesh Ji, Kalküta’nın sırlarını açığa çıkarıyor. Son yıllarda Hindistan’da özel dedektiflik bürolarının sayısında dikkate değer bir artış oldu. Bir topluma suç merceğinden ve katalizör olarak renkli bir dedektif kullanıp bakma fikri de böyle doğdu. Dansı ve sevilen şarkıları müşterilerin zorlu yaşamlarıyla bir araya getiren bu ilginç belgesel, suç merceğinden ele aldığı modern Hindistan’ı eşi görülmemiş bir şekilde masaya yatırıyor. Öykü, ilk telefon görüşmesinden hapishane hücresindeki sona dek müşterilerinin tümünün özeline giriyor ve üç zorlu vakaya yoğunlaşıyor: kalpazanlık, zina ve üç kişinin vahşice öldürülmesi...
  • 94

    31. İstanbul Film Festivali

    The Field of Enchantment (Ntv Belgesel) Issız bir gölde iki çocuğun keşfedeceği ne olabilir? Bu acayip ortamın büyüsüyle göl yavaş yavaş, düşlerden ve kâbuslardan doğan yaratıklarla kaynayan, hem harika hem de ürkütücü gizli bir krallığa dönüşebilir. Fransa’da bir gölde ve civarında yaşam tek kelimeyle büyüleyici; öyle ki, içindeki zarif hayvanlar mikroskop altında periler, canavarlar, ejderhalar, rüya yaratıkları gibi gerçek karakterlere dönüşüyor... Prömiyeri Venedik Film Festivali’nin yarışma dışı bölümünde yapılan Büyülü Krallık, Mikrokozmos ve sonrasında Genesis / Yaradılış: Büyük Sır ile nefesimizi kesen ve doğa belgesellerinde çığır açan biyolog sinemacılar Claude Nuridsany ile Marie Pérennou’nun yeni filmi.
  • 95

    31. İstanbul Film Festivali

    Whores' Glory (Ntv Belgesel) Fahişelere Güzelleme fahişelik üzerine üç kanatlı bir resim sunuyor: üç ülke, üç dil, üç din… Bu en mahrem eylem, karşılığında daima para alınan bir meta haline gelmiştir; oysa kadınların hayatına hikâyelerden başka bir zenginlik getirmez. Tayland’da kadınlar camların ardında durup kendi yansımalarına bakarak müşteri bekler. Bangladeş’te erkekler, arzularını kiralık kızlarla doyuma kavuşturmak için bir aşk mahallesine gider. Meksika’da ise kadınlar, kendi gerçeklikleriyle yüzleşmemek için, kadın gibi ölebilsinler diye dua eder. Tüm bu kadınlar, bir adam ile bir kadın arasında geçebilecek fiziksel ve duygusal her şeyi yaşamıştır bile.
  • 96

    31. İstanbul Film Festivali

    Gurbet Kuşlari (Özel Gösterim) Halit Refiğ, filmin çekildiği dönemin, yani 1960’ların en önemli toplumsal meselesi olan göç olgusuna bakışıyla bir ilki gerçekleştirmiştir. Senaryosunu Orhan Kemal’le birlikte yazdığı bu önemli filminde Refiğ, daha iyi bir yaşam sürebilmek için Kahramanmaraş’tan İstanbul’a gelen bir ailenin verdiği yaşam mücadelesini ve çöküşünü anlatır. Muhteşem siyah beyaz görüntülere sahip filmin başında ataerkil ailenin babası uyarır: “Dikkat edin, birbirimizi yitirmeyelim.” Nitekim ekonomik ve kültürel sorunlarla baş edemeyen aile, büyük umutlarla geldiği bu dev kente “kurban” verecektir. Filmde göçe neden olan çaresizlik kadar, kentin taşraya hazırlıklı olmadığının da altı çizilir. İstanbul’un sembollerinden Haydarpaşa Garı finalde “kara tren”le terk edilen hüzünlü bir platformdur. Ve bu ne ilk ne de sondur; göç sürmektedir.
  • 97

    31. İstanbul Film Festivali

    Hacivatla Karagöz Neden Öldürüldü? (Onur Ödülleri) Karagöz ve Hacivat inşaatta çalışan iki ameledir. Her ikisinin de birbirlerini ve çevredekileri eğlendirme konusunda doğal bir yetenekleri vardır. Ne kadar komik oldukları keşfedilince bir anda ünlü olurlar. Bu şöhret onların düşüşlerinin de başlangıç noktasıdır. Olaylar 14. yüzyılda, Bursa’da geçer. Böyle bir ortamda Karagöz ve Hacivat’ın her gösterisi, izleyen seçkinlere yönelik bir tehdit gibi algılanmaya başladıkça durum, komedyenler için de yavaş yavaş bir tehlike haline dönüşür. – Ezel Akay
  • 98

    31. İstanbul Film Festivali

    Süt Kardesler (Onur Ödülleri) “Seni hiç sevmiyorum sütoğlan, babanı da sevmezdim!” Yeşilçam sinemasında güldürü denince akla ilk Arzu Film ekolü gelir. Halit Akçatepe’nin mükemmel oyunculuğuyla simgeleştiği Süt Kardeşler’de de bütün güldürü ustaları bir aradadır. Halit Akçatepe’nin canlandırdığı Emir Eri Ramazan, Melek Hanım’ı aldatıp kendini sütoğlu Şaban olarak tanıtır. Ancak kimlikler daha da karışır. Üstelik, Melek Hanım’ın abisi Hüsamettin, konağın güzel kızı Bihter’e âşık olmuştur. Bu sırada Kerami Bey sahte bir “gulyabani” sayesinde Melek Hanım’ı korkudan öldürmeye niyetlenmiştir. Gerçek Şaban’ın eve gelmesi ve gerçeklerin ortaya çıkmaya başlamasıyla düğümler de birer birer çözülecektir.
  • 99

    31. İstanbul Film Festivali

    Anahtar (Özel Gösterim) Sinema sektörünün olmadığı Kuzey Kıbrıs’ta büyük bir özveri ile çekilen ikinci uzun metraj film olan Anahtar, 70’li yılların ikinci yarısında yaşanmış gerçek bir hikâyeyi anlatıyor. Selim, arkadaşı Necati’nin Kıbrıs’tan getirdiği bir haberle adaya döner. Gerek dönüşü esnasında gerekse döndükten sonra sık sık geçmişi hatırlar. Bir yıl önce, sevgilisi Ümran ile birlikte karıştıkları bir cinayet olayı aklından hiç çıkmaz, buna rağmen bir an evvel sevgilisine kavuşmak ister. Sevgilisinin evine giden Selim, Ümran’ı evde bulamaz. Selim bekler, ancak Ümran eve yalnız dönmez. Böylece Selim kendini hiç beklemediği olayların içinde bulur.
  • 100

    31. İstanbul Film Festivali

    The Story Of Film: An Odyssey (Özel Gösterim) On beş saatlik bu görkemli belgesel, beş yılı aşkın bir çalışma sonucunda dünya sinema tarihini bütünüyle gözler önüne seriyor. Mark Cousins’in aynı adlı kitabını temel alan film, sinemanın getirdiği yenilikleri keşfe çıkarken sinemacıların hem dönemlerinin tarihi olaylarından, hem de birbirlerinden nasıl etkilenmiş olduklarını inceliyor; sessiz sinemanın ilk günlerinden Hollywood’un doğuşuna ve yıldız sistemine uzanarak, sinemanın Rusya, Japonya, Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere, İskandinavya ve ABD’deki sanatsal evrimini kat ediyor. Bernardo Bertolucci, Jane Campion, Gus Van Sant, Lars Von Trier, Claire Denis, Stanley Donen ve Claudia Cardinale gibi efsanevi sinemacılar ve oyuncularla söyleşiler içeren bu yapıtla izleyici tüm zamanların en iyi filmlerini kuşatan sürükleyici bir dünya turuna çıkıyor...
  • 101

    31. İstanbul Film Festivali

    Urbanized (Özel Gösterim) Şehirlerimize şekil verme yetkisi kimlerde ve bunu nasıl yapıyorlar? Peki, şehirlerimizin tasarımı hayatımızı nasıl etkiliyor? Gary Hustwit imzalı tasarım filmleri üçlemesinin son bölümü olan Kentleşmiş’de Sör Norman Foster, Rem Koolhaas, Jan Gehl, Oscar Niemeyer, Amanda Burden, Enrique Peñalosa ve Ellen Dunham-Jones gibi dünyanın başlıca mimarları, şehir planlamacıları, siyaset kurucuları ve düşünürleriyle birlikte, yaşadıkları şehirlerde değişim yaratmış sıra dışı vatandaşlar da yer alıyor. Kentsel tasarım projelerini keşfe çıkan belgesel, şehirlerin geleceğine ilişkin küresel bir tartışma sunuyor. Üçlemenin tamamı ekim ayında İKSV’nin düzenleyeceği 1. İstanbul Tasarım Bienali’nde gösterilecek.
  • 102

    31. İstanbul Film Festivali

    Omer Killed Me (Sinemada İnsan Hakları) Fas’ın Oscar adayı olarak ilk dokuz filmlik listeye giren bu filmde izleyici 1990’da gerçekleşen, Faslı bir göçmenin karıştığı bir cinayet olayının içine giriyor. Olaylar bir kadının kendi evinde bıçaklanarak öldürülmesiyle başlıyor. Evde kadının kanıyla yazılmış, bahçıvanını işaret eden “Ömer beni öldürmek” şeklinde bir not da bulunuyor. Ömer işleri kolaylaştıran bir şüpheli; eğitimsiz, cahil ve mahkemede kendini savunamayan bir Faslı göçmen. Durum böyle olunca, sadece ikincil bazı kanıtlar ve ırksal önyargılardan dolayı müebbet hapse mahkûm ediliyor. Ömer Beni Öldürmek güçlüler ve fakirler için iki ayrı adaletin var olduğunu acı bir şekilde belgeliyor.
  • 103

    31. İstanbul Film Festivali

    Simurg (Sinemada İnsan Hakları) Gazeteci, yönetmen Ruhi Karadağ, Simurg’da 2000’de Bayrampaşa Cezaevi’nde F Tipi cezaevlerine karşı başlatılan ölüm oruçları ve sonrasında gerçekleştirilen “Hayata Dönüş Operasyonu”nu anlatıyor. 1996’da ilk ölüm orucu eylemlerini başlatan Refik Ünal, Cafer Gürbüz, Çiğdem Kazan, Hüseyin Muharrem Gündüz, Ali Ekber Akkaya ve Delil İldan’ın hem 2000 hem de 2010 yılında çekilen görüntülerinin kullanıldığı film, onların hikâyesi üzerinden şekilleniyor. Korsakoff hastalığına yakalanan, konuşmakta ve yürümekte zorluk çeken altı arkadaşın düşünceleri, gökyüzü altında çay içmeye duydukları özlem, umutları, tanıklıkları ve bugünleri izleyiciye aktarılıyor.
  • 104

    31. İstanbul Film Festivali

    Terraferma (Sinemada İnsan Hakları) Anakaradan uzakta, Sicilya açıklarındaki küçük Linosa adası küçük bir balıkçı topluluğuna ev sahipliği yapmaktadır. Yasadışı göçmenlerin gelişiyle buradaki ailelerden birinin düzeni bozuluverir. Balıkçı ailesi, batmakta olan bir gemiden kurtulan Etiyopyalı bir kadın ve çocuğunu, hapse atılma riskine rağmen evlerine alır. Kadın doğum yapıp bir de ailenin teknesine el konunca hayat daha da karmaşık hale gelir. İtalya’nın Oscar adayı Memleket, göçün yanında ahlaki seçimler ve geleneksel toplumlarda dik durabilme konuları üzerinde duruyor.
  • 105

    31. İstanbul Film Festivali

    Ana Dilim Nerede? (Ulusal Yarışma) Anadilinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu öğrenen ihtiyar Mustafa, çocuklarına öğretemediği bu dilin unutulmaya terk edilmesinden kendini sorumlu tutar. Geçirdiği rahatsızlık nedeniyle dinlenmesi gerektiği bu dönemde, hayatının sonuna geldiği düşüncesiyle yeniden yüzleşmek zorunda kalırken, hafızasında kaldığı kadarıyla yitip giden dilini kaydetmeye karar verir. Ana Dilim Nerede?, evde dahi kendi dilinde konuşmanın yasak olduğu yıllardan sonra artık gizli tutulamayacak olan “anadil” gerçeğini ve Türkiye’de resmi politikaların yarattığı kültürel travmanın orta sınıf bir aile üzerindeki etkilerini konu alıyor.
  • 106

    31. İstanbul Film Festivali

    Babamin Sesi (Ulusal Yarışma) Çok ses getiren İki Dil Bir Bavul adlı filminin ardından Orhan Eskiköy ve Zeynel Doğan yine gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlama, ancak bu kez Zeynel Doğan’ın ailesinin hikâyesini anlattıkları bir filmle geliyorlar. Kürt-Alevi bir ailenin 30 yıllık tarihini inceleyen Babamın Sesi, babasının gurbetten gönderdiği kasetlerden kendi sesini arayan bir oğulun hikâyesi. Filmde Maraş olayları üzerine Elbistan’a göç etmek zorunda kalan bir aile ve onların kişisel ses arşivi üzerinden 1979-2009 yılları arasında yaşananlar perdeye yansıyor. 5. Köprüde Buluşmalar’da iki ödül kazanan Babamın Sesi, prömiyerini Rotterdam Film Festivali’nde yaptı.
  • 107

    31. İstanbul Film Festivali

    Lal Gece (Ulusal Yarışma) Gündemden hiç düşmemesi gereken, en yaygın sorunlarımızdan biri olan çocuk gelinleri merkeze alan çarpıcı bir film Lal Gece. Anadolu’da zengin bir köy düğünü ile başlar hikâye. Halaylar çekilir, silahlar atılır… Ve izleyici, yıllarını cezaevinde geçirdiği için evlenmekte geç kalmış 55-60 yaşlarında bir damat ve henüz çocuk yaşta bir gelinle evin bir odasında baş başa kalır. Odada ikilinin arasında oluşan ortam pek damadın istediği gibi olmaz. Gelin, korkularını ince zekâsıyla aşma ve damadı oyalama savaşı içindedir... İzleyici gerdek odasına düğünle giren bu iki kişiyle beraber sabahı eder.
  • 108

    31. İstanbul Film Festivali

    Yeraltı (Ulusal Yarışma) Muharrem, nefret ettiği ve edildiği halde, eski arkadaşlarının yemeğine kendisini zorla davet ettirir. Masum didişmeler, ufak kişilik gösterileri ile başlayan yemek, giderek dumanlanan kafaların etkisiyle utanç dolu geçmişe doğru yol almaya başlar. Defterler açılır, hesaplar ortaya dökülür. Gece pişmanlık, gözyaşları ve öfkeyle dolarken, rezillik karanlık sokaklara, fuhuş kokan otel odalarına taşar. Onlar hep birlikte, Muharrem tek başına olsa da kararlıdır. Pislik ya o gece temizlenecek ya da geberip gidecektir. Yoksa sonsuza kadar kurtulamayacaktır bu utançtan. Zeki Demirkubuz, Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar romanından esinlenerek yarattığı karakter çevresinde bireyin varoluşsal sorunlarını masaya yatırıyor.
  • 109

    31. İstanbul Film Festivali

    Fearless (Wuxia) Lao Tzu şöyle diyor: “Diğerlerini yönetmek güçtür. Kendini yönetmek ise seni korkusuz kılar”. Filmin adındaki “korkusuz” Jet Li’nin canlandırdığı Huo Yuanjia, Çin’in en ünlü dövüş sporları ustası, bir felaketi atlatıp karanlıktan kurtulan, dövüş sporlarının gerçek ruhunu anlamayı başarmış biri. Düşüncesizce girişilen bir dövüş, Yuanjia ve ailesinin ününü zedeleyince, Yuanji dünyanın en acımasız dövüşçüleriyle yüzyüze gelmek zorunda kalır. .
  • 110

    31. İstanbul Film Festivali

    House of Flying Daggers (Wuxia) Bu film renk, müzik, tutku, aksiyon, gizem ve katıksız eski moda heyecanla bezenmiş dolu dizgin bir cümbüş. Film Tang Hükümdarlığı’nın düşüşe geçtiği ve Parlayan Hançerler’in zenginden çalıp fakirlere verdiği 859 senesinde geçmektedir. Leo ve Jin, Parlayan Hançerler’in liderini yakalamakla görevlendirilmiştir. Vazifelerini yerine getirmek üzere yola düşmüşlerken Jin güzel ve kör bir dansçıya âşık olur. Parlayan Hançerler bir dövüş sanatları filminden çok bir aşk hikâyesi.
  • 111

    31. İstanbul Film Festivali

    Reign of Assassins (Wuxia) Nefes kesici kılıç dövüşleri, biraz mizah ve insanın içini burkan bir aşk hikâyesi. Renklere boğulan bu görsel şölenin kahramanı Zeng, bir keşişin tavsiyesiyle evlenip normal bir hayat yaşamaya başlamıştır. Acımasız bir çetenin elinden kocasıyla birlikte zar zor canlarını kurtardıktan sonra eskiden mensubu olduğu çetenin dikkatini çeker. Fazla zaman geçmeden, aslında kocasının da bazı karanlık sırları olduğunu fark eder. Bu arada, bir keşişin kutsal emanetlerinin de Kara Taş adlı kötü bir klandan korunması gerekmektedir.
  • 112

    31. İstanbul Film Festivali

    Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi (Yarışma dışı) Onur Ünlü’nün sinema anlayışına önceki filmlerinden aşina olanların yadırgamayacakları film, absürt bir öyküyü, içine aldığı tüm kurum ve durumlarla ince ince dalgasını geçerek perdeye taşıyor. Çevresi ve ailesi tarafından oldukça sevilen ve örnek gösterilen anayasa profesörü Celal Tan, ilk eşini kaybetmesinin ardından, hayatını kurtardığı genç öğrencisiyle evlenmiştir. Ailesi Celal Tan’ın 65. doğum gününü kutlamak için sürpriz bir doğum günü partisi düzenler. Fakat kutlama öncesi yaşananlar tüm ailenin hayatını değiştirecektir.
  • 113

    31. İstanbul Film Festivali

    Güzel Günler Göreceğiz (Yarışma dışı) Cumali henüz on sekiz yaşındayken namus ve töre gereği kız kardeşini öldürür. Ali lisanslı, profesyonel bir boksörken, katıldığı yasa dışı sokak dövüşlerinden dolayı lisansını kaybetmiştir. Asıl adı Mediha olan Figen, İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde bir dikimevinde çalışmaktadır. İzzet, göçmen bürosu başkomiseridir. Anna, iş hayali ve huzur için geldiği Türkiye’de kendini bir anda fuhuş sektörü içinde bulmuştur. Olayların bir gün içinde İstanbul’da geçtiği Güzel Günler Göreceğiz’de bu beş farklı karakterin günlük hayatta kesişen yolları ve farkında olmadan birbirlerinin hayatına müdahalelerini izleriz.
  • 114

    31. İstanbul Film Festivali

    Albert Nobbs (Uluslararası Yarışma) 19. yüzyıl İrlanda’sında çalışmak ve hayatta kalmanın yanı sıra hem bağımsız hem de bekâr olarak yaşayabilmek için erkek kılığına giren bir kadının trajikomik hikâyesi... Erkek kılığına girip Dublin’in en lüks otelinde kâhya olarak çalışan Albert, bir gün yakışıklı bir ressamla tanışır. Otuz yıl boyunca erkek kıyafeti giydikten sonra, kendi hazırladığı kapana kısılmıştır. Senaryosu ünlü İrlandalı romancı John Banville ve muhteşem performansıyla Oscar’a aday gösterilen Glenn Close tarafından yazılan Albert Nobbs yıldız oyuncularla süslenmiş esprili bir dönem dramı. Filmin parlak oyuncu kadrosunda Jonathan Rhys Meyers, Janet McTeer ve Brenda Fricker da bulunuyor.
  • 115

    31. İstanbul Film Festivali

    A Royal Affair (Uluslararası Yarışma) Sarayda geçen bir aşk üçgenini konu alan bu epik aşk hikâyesi tutku, cinsellik, skandallar, ihanet ve heyecan dolu, muhteşem bir tarihi dram. Orijinal Ejderha Dövmeli Kız’ın senaryosunu kaleme alan Nikolaj Arcel tarafından yönetilen Yasak Aşk, gitgide aklını kaybeden Danimarka kralı VII. Christian, aydınlanmacı ve idealist Doktor Struensee ve genç fakat güçlü kraliçe Caroline Mathilda’yı izliyor.
  • 116

    31. İstanbul Film Festivali

    Bonzai (Uluslararası Yarışma) Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünde prömiyerini yapan Bonzai, Şilili yönetmen Cristian Jimenez’in Optik Yanılmalar’ı izleyen ikinci filmi. Aşk, kitaplar ve bitkiler üzerine kurulu öykü, Buster Keaton tarzı Güney Amerikalı bir kahraman etrafında gelişiyor. Julio, yeni romanını yazan tanınmış bir yazara asistanlık yapmak üzere görüşmeye gider, ancak işi alamaz. Bunu komşusu ve sevgilisi Blanca’ya itiraf etmek yerine kendi romanını kendi yazmaya karar verir. Romanın esin kaynağı ise sekiz yıl önce ilişkisini bitirdiği eski kız arkadaşı Emilia’dır.
  • 117

    31. İstanbul Film Festivali

    Cracks in The Shell (Uluslararası Yarışma) Yirmi yaşındaki toy ve içedönük tiyatro öğrencisi Josephine görünüşe bakılırsa sahneyi pek önemsememektedir, zaten hocalarına göre “sahne ışığı yoktur”. Uygun olmamasına rağmen, ünlü ve dengesiz dramaturg Kaspar onu yeni bir oyunun başrolüne seçer. Kaspar tarafından önce baştan çıkarılır sonra da ezilir, çünkü yönetmene göre tiyatro oyuncularından verim almanın en iyi yolu budur. Josephine ya zaaflarıyla başa çıkmayı öğrenecek ya da cehennemi andıran bir hayatta hapis kalacaktır. Kabuktaki Çatlaklar dünya prömiyerini Karlovy Vary’de yaptı.
  • 118

    31. İstanbul Film Festivali

    Cut (Uluslararası Yarışma) Yeni İran sinemasının en etkili isimlerinden Amir Naderi son filminde sinemanın hal-i pür melalini değiştirmeye, klasik filmlerin sanatsal niteliğini geri getirmeye kendini adamış genç bir sinemacıya odaklanıyor. Shuji, şiddet dolu bir olay sonrasında, onun filmini desteklemek için yakuzadan borç para alan kardeşinin öldürüldüğünü öğrenir. Sorumluluk artık kendisindedir. Borcunu geri ödemek üzere, kardeşinin öldürüldüğü spor salonunun tuvaletinde para karşılığı dayak yemeye başlar. Bu acıya katlanmak için ise yolu tek sevdasına tutunmaktır: sinemaya.
  • 119

    Festival filmlerinden seçmeler

    Aşk ve Devrim (Yeni Türk Sineması) Sonbahar’ın yapımcılarından Serkan Acar, ilk uzun metrajlı filminde gençlik yıllarını merkezine alıyor. Kemal yaşadığı öğrenci evinin kendine özgü karmaşasında, küçücük bir radyodan “sosyalizmin” yıkıldığı haberini duyar. Bu yıkıma rağmen, onun da mensubu olduğu devrimci örgüt mücadelelerini sürdürmeye kararlıdır.
  • 120

    31. İstanbul Film Festivali

    Ölü Bölgeden Fısıltılar (Yeni Türk Sineması) Kıbrıs doğumlu Mete otuzlu yaşlarında, İstanbul’da dizi yönetmenliğiyle uğraşan bir gençken, on yıl önce göç ettiği topraklara belgesel film yapmak için geri döner. Film, Mete karakterinin Odysseus serüveni, hem içsel hem fiziksel yolculuğu üzerinden Kıbrıs Sorunu’nu ada halkının evrensel bir seslenişi olarak sinemaya taşıyor. Ölü Bölgeden Fısıltılar, Kıbrıs sorununun barışçıl çözümü konusunda sadece Türkiye ve Kıbrıs seyircisine değil, tüm dünyaya yönelik yaratıcı bir sinemasal sesleniş olarak sinema tarihinde yerini alma hedefindeki yönetmen Çağrı Beyaz’ın ilk uzun metraj filmi.
  • 121

    31. İstanbul Film Festivali

    Semi (Yeni Türk Sineması) Semi Almanya’ya işçi olarak göç etmiş bir ailenin tek çocuğudur. Hayatındaki en güzel zamanlar, sıklıkla ziyaret ettiği, annesinin çalıştığı ihtiyarlar yurdundaki Klara ve diğerleriyle sohbet etmek ve çocuk parkında tek başına oyun oynadığı anlardır. Bir gün parkta bisikletiyle dolaşırken bir oyuncak bebeğe çarpar. Bu vesileyle oyuncağın sahibi ikiz kız kardeşler ve anneleri Nikol’le tanışır. Bu, hayatında yeni bir sayfanın açıldığı andır. Bu sırada Türkiye’deki akrabalarından birinin evlenme haberiyle aile Mardin’e gitmeye karar verir. Semi, Nikol ve ikizlerden ayrılmak istemez. Daha on yaşında, iki kültür arasında sıkışmış kalmış bu çocuğun sevgi arayışı ve ayrılık acısıyla yüzleşmesi filmin temelini oluşturur.
  • 122

    31. İstanbul Film Festivali

    Faust (Yıllara Meydan Okuyanlar) Efsanevi bir klasiğin etkileyici yorumu olan Altın Aslan ödüllü Faust, usta Rus yönetmen Sokurov’un “gücün yozlaşması”nı inceleyen dizisinin Moloch, Boğa ve Güneş’i takip eden son filmi. Goethe’nin bilginin arayışı hakkındaki trajedisinden esinlenen Faust 19. yüzyılda geçiyor ve yapıta adını veren, ruhunu şeytana satan kahramanını izliyor. O bir düşünürdür, fikirlerin sözcüsü, haberleri yayan kişidir; entrikacıdır, hayalperesttir. Açlık, açgözlülük, şehvet gibi temel güdülerin yönlendirdiği adsız bir adamdır. Goethe’nin Faust’una meydan okuyan mutsuz, peşine düşülmüş bir varlıktır. İlerlemek mümkünse neden olduğun yerde durasın ki?
  • 123

    31. İstanbul Film Festivali

    In Darkness (Yıllara Meydan Okuyanlar) Polonya’da, kimsenin kimseye güvenmediği, fakirlerin kendilerinden daha fakirlerden çaldığı Nazi işgali altındaki Lvov’da lağım işçiliği ve küçük çapta hırsızlık yapan Leopold Socha’nın hikâyesini anlatıyor. Lağımda, aralarında iki küçük çocuğun da olduğu bir grup Yahudiyle karşılaşan Leopold, onları bir ücret karşılığında saklamayı kabul eder. Basit bir iş anlaşması olarak başlayan olaylar, hepsinin 14 aylık yoğun tehlike döneminde kesin olan ölümlerini atlatma çabalarından dolayı beklenmedik bir hal alır. Agnieszka Holland’ın Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar adayı olan bu son filmi ahlak, suç, seçimler, Tanrı ve hayatta kalma gibi hassas konuları ele alıyor.
  • 124

    31. İstanbul Film Festivali

    Nocturnos (Yıllara Meydan Okuyanlar) Belgesel ile kurgu arasında gidip gelen Gece Gezenler, bir adamın sessizce yaşadığı kalp kırıklığını ve ayrılıkla gelen umutsuzluğunu işliyor. Adam, amaçsızca sokaklarda dolaşarak Buenos Aires’in gece insanlarıyla tanışır: Yaşlı bir kadın, kavga eden bir çift, yalnızlar, hırsızlar, kaçaklar, evsizler, intihar edenler, âşıklar ve kaybedilen sevgilinin hayaleti. Şairlerin sözleri ona gizemli şehirde ne getireceği tahmin edilemeyen, simgesel bir gezintide yol gösterir. Cozarinsky’nin dediği gibi “Gündüz insanları ve gece insanları vardır. Gece insanları birbirlerini tanır. Şehirleri sadece onlarındır.” Arjantinli senarist ve yönetmen Edgardo Cozarinsky’nin bu son filminin ilk gösterimi Venedik Film Festivali’nde yapıldı.
  • 125

    31. İstanbul Film Festivali

    Alps (Yunanistan'da Ne Oluyor?) 2011’in en çok konuşulan filmlerinden Köpekdişi’nin yönetmeni Yorgos Lanthimos’un merakla beklenen ikinci uzun metrajlı filmi. Bir hemşire, bir sağlık görevlisi, bir jimnastikçi ve onun koçu, ücretli bir hizmet geliştirmiştir. Randevu sistemiyle, ölen kişilerin yerine geçip ölenin akraba, dost veya iş arkadaşlarına hizmet vermektedirler. Şirketin adı Alpler’dir. Alpler’in üyeleri gizlilik, duygusal ilişki kısıtlaması, üyelikleri için ölmeye veya öldürmeye hazır olmak gibi sıkı kurallarla çalışmaktadır. Fakat hemşire bu kurallara uymaz.
  • 126

    31. İstanbul Film Festivali

    Monsieur Lazhar (Dünya Festivallerinden) Canım Öğretmenim, Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar adayı oldu. Filme adını veren Beşir Lazhar, bir öğretmenin intiharı ertesinde apar topar işe alınan Cezayir asıllı bir yedek öğretmendir. Öğrenciler ona alışmaya çalışırken hâlâ mülteci olan Mösyö Lazhar da kendi dertlerine rağmen iyimserliğini kaybetmez.
  • 127

    31. İstanbul Film Festivali

    Unfair World (Yunanistan'da Ne Oluyor?) Filippos Tsitos’un Platon’un Akademisi (2009) sonrasında çektiği bu yeni filmde aşk, dürüstlük ve adalet Atina’da buluşurken ahlak ile masumiyet, namuslu ile ahlaksız birbiriyle çatışıyor… Sotiris, emniyette görevli bir sorgu memurudur. Bir gün, hayatın sillesini yemiş tüm garibanları affetmeye karar verir. Masum birini kurtarmak için ahlaksız bir güvenlik görevlisini öldürecek kadar ileri gider. İşlediği suçun tek tanığı, yoksunluk içinde yaşayan, yalnız, temizlikçi kadın Dora’dır. Sotiris ile Dora birbirinden hoşlanır, fakat hayat asla olması gerektiği gibi gitmez.
Ana Sayfaya Git
  • ©Copyright 2024 | Tüm Hakları Saklıdır

NTV’de canlı olarak yayınlanan tüm programlar ile ilgili bilgiler, program bölümleri ve programlarla ilgili haberler NTV Ekranı’nda. Günlük NTV yayın akışı ve program saatlerini de NTV Ekranı kategorisinden saat bazında görebilirsiniz. %100 Futbol ile son dakika spor haberlerini, Gündem Masası ile gündem haberleri ile ilgili değerlendirmeleri NTV Ekranı’nda.

Mobil Uygulamalarımız